Avrupa Birliği Komisyonu İlerleme  Raporunu 16 Ekim 2013 tarihinde  açıkladı.

Avrupa birliği ilerleme raporunu; ya okumamış ya da okuduğundan bir şey anlamamış bizde AB den sorumlu bir bakan var.

AB’den sorumlu bakan, ben bu raporun bayram günü açıklanmasını anlamsız buluyorum ve hiçbir yorum yapmayacağım, bayramdan sonra görüşlerimi  açıklayacağım diyerek,gerdan kırıyordu kameraların karşısında.Sanki bayramdan sonra yapacağı konuşma dünyanın dört bir yanında yankı yapacak, raporu da etkisiz hale getirecek.

Adının açıklanmasın ı istemeyen bir Avrupa parlamento üyesi Eğemen Bağış için Erdoğan’a atfen sahibinin sesi gibi hareket ettiğini açıklamış,ajanslara düşen haberlerde.

Hal bu ki raporda Başbakan Erdoğan’ın 30 Eylül de açıkladığı paketin demokratikleşmeye yaptığı katkılara da olumlu yer veriyordu ama nedense; anlamakta güçlük çektiğimiz bizim bakan da bir gerginlik vardı..

Bakanın sancısını  raporu okuyunca anlıyorsunuz..

Rapor Gezi olaylarına çok özel bir yer ayırmış ve tam on dört defa Gezi olaylarına olumlu vurgu yapmış olması,AB’den sorumlu bakanın   nasırına basmış oluyordu.

Demek ki gezi olayları üç beş çapulcudan değil,kitlesel bir vatandaşlık eylemi olduğu ortaya çıkıyor;raporun giriş bölümü sayılan “demokrasi ve hukuk düzeni” başlıklı ilk bölümün, ilk paragrafında Gezi eylemlerine yapılan atıf,diğer siyasi ve hukuki değerlendirme paragraflarında sık sık karşımıza çıkıyor.

AB  Raporuna göre,Gezi eylemleri Türkiye’de ‘canlı etkin vatandaşlığın yükselişini yansıtmış.’ Bu yorum bakanın ve Başbakanın üç beş çapulcu ve gezi direnişçilerine  darbeciler yaftalamasını ters yüz eden  bir tespit olarak rapora girmesi;seçimle iş başına gelmiş bir iktidar açısından çok olumsuz bir görüşü yansıtıyordu.

Raporda Gezi olaylarına çok övücü ifadelerde bulunulması başbakanın  çapulcuları bir demokrasi kahramanları olarak raporda yer alıyor..

Raporda Gezi direnişinde polisin orantısız şiddetinin kabullenilemeyeceğini ve demokrasilerde bunların yerinin olmadığına da vurgu yapılıyor.

AKP’nin yandaş medyası ve onun tetikçi esnaf takımı Gezi olaylarını itibarsızlaştırmaya çalışsalar da, Gezi olayları AB’nin ilerleme raporunun en övücü;demokrasi mücadelesi veren güçler olarak yer alıyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gezi olaylarında yatıştırıcı ve uzlaşmacı tutumuna da ayrı bir yer ayırıyor rapor..Gül’de her ortamda Gezi olayları bizim gururumuz demiyor mu,AB raporuyla düşüncesi örtüşürken,Erdoğan’a da saç baş yolduruyor.Gezi olayları üç beş çapulcudan,darbecilerin provası ve Yahudi lobisinin senaryosu olmadığı,gün ağardıkça ortaya çıkıyor.

Rapora bir de başlıklar düzeyinde kısaca el atalım.

“Güvenlik güçleri sivil otorite tarafından denetlenmeli;Gezi olaylarında polisin orantısız şiddetine sık yer verilirken,güvenlik güçlerinin denetlenmesi için,bağımsız bir kurum kurulması gerektiğine vurgu yapılıyor.”

“Toplanma ve gösteri özgürlüğünün yetersiz olduğunu ve AB standartlarında olması gerektiğine yer veriyor.”

“AKP hükümetini yasa yaparken parlamento içi ve parlamento dışı  muhalefete ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerine baş vurmadığının altını çiziyor.”

“Kamu harcamalarına yönelik denetimini yetersiz olduğu konusunda uyarı yapıyor.”

Sayıştay’ın kamu harcamaları karşısında Erdoğan hükümet tarafından  devre dışı kalması,AB raporu ile  bu kanıtlanmıyor mu?

“Yolsuzluklarla ilgili mücadele edilmediğine dikkat çekiyor.”

“Milletvekillerinin  dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyor.”

“Siyasi parti kapatma Avrupa standartlarında değil.”

“Uludere katliamının sorumlularının bulunmaması,34 kişini ölümü, gizlilik kapsamında tutulmaktadır ve sonlandırılmamıştır. Faillerinin yargı önüne çıkartılmaması ve cezalandırılmamasını eleştiriyor.” Gerçi Erdoğan bu Uludere olayı gündeme geldi mi nevri dönüyor ama içeride medyayı,gerçek özgürlüğün sahiplerini ve demokrasi güçlerini sustursa da, dışarıdan gelen sesi önleyemiyor,AB raporunda olduğu gibi.

“Rapor’da KCK’lıların tutukluluk hallerinin sürmesini eleştiriyor.”

“Kamu çalışanları reformlarının yapılmasına dikkat çekiyor.”

“Medyaya baskı sürüyor.Devlet yetkilileri tarafından medyaya yönelik baskının sürdüğüne yönelik vurgu yapılırken raporda,TCK’nin 314.maddesi de eleştiriliyor.”

“Medya da oto sansürün yaygın olduğunun vurgulandığı raporda,kritik gazetecilerin işlerinden edildikleri,internet sitelerine yönelik yasakların sürdüğü beliriliyor.”

“Sayıştay’ın askeri ve istihbarat bütçesi denetimi sınırlı olduğuna dikkat çekiyor.”

“HSYK’da hala Bakan ve müsteşarın görev almasını eleştiriliyor.”

“Askeri yargı sistemiyle ilgili reform yapılması gerektiğini.”

Bu da yargının güdümlü ve bağımsız olmadığının işaretlerini vermiyor mu?

Erdoğan demedi mi,yargıya talimat verdim gereğini yapacak,diye..

“Kadın yargıç ve savcı sayısının az olduğuna dikkat çekiyor.”

“Vicdanı Red hakkının tanınmaması,eş cinsel hakları korunmalı,kadın-erkek eşitliğinin hala Türkiye’de sorunlu olduğuna dikkat çekiyor,koruculuk siteminin kaldırılmaması,Genelkurmay Başkanının savunma bakanlığı yerine hala Başbakanlığa bağlı olmasının,Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, AB standartlarında olmadığını belirtiyor rapor.”

“Yunanistan’la yaşadığı soruna dikkat çekerken Türkiye’nin hiçbir AB üyesi ülkeyle sorun yaşamamalı,deniliyor.”  

Raporda Türkiye’nin orta doğu politikası özellikle de Suriye ile sorunlarına hiç değinilmemesi,Türkiye’nin İslamcı terör örgütlerine destek vermesinin eleştirilmemesi, manidar ,değil mi?

“Seçim barajının demokratik olmadığına dikkat çekiyor.”

“Raporda Ergenekonun varlığının yargı tarafından tescil edilmesi üzerinde de ayrıca duruyor;yargı kararının demokratik yollardan seçilmiş hükümeti yıkmak amacını güden bir suç ağının varlığını tescil etmiştir” deniliyor.

Bizim AB ilerleme raporunda eksik gördüğümüz, hükümetinde pek bu konuya duyarlı olmaması düşündürücü geldi..O da,Alevilerin talepleri ve Kürt sorunun çözümü konusunda raporda pek söz edilmiyor,burası çok dikkat çekici..

Yalnız raporda da görüldüğü gibi demokratikleşme yolunda kat edilecek daha çok yolun olduğu görünüyor.