Yıldıray OĞUR
İktidar muhalefetin adayı olarak Kılıçdaroğlu’nu istediği için mi? Tam tersine daha zararsız bulunan İmamoğlu’nu parlatmak için mi? Yoksa bazı iktidara yakın isimlerin söylediği gibi yargıdaki derin güçler iktidarı zor durumda bırakmak için mi devrede? Hedef Erdoğan mı? Hedef Kılıçdaroğlu mu? Yoksa hedef İmamoğlu mu? Mutfaktaki derin devlet mi? FETÖ mü? Yoksa dış güçler mi? Bu bir siyasi mühendislik mi? Usta bir satranç hamlesi mi? Yoksa çaresizlik mi? Erdoğan kararı bilmiyor muydu? Kararı aldıranlarla, Kılıçdaroğlu’nu Almanya’ya gönderenler aynı odaklar mıydı? Akşener ve İmamoğlu Kılıçdaroğlu’na tuzak mı kurdular?
İki gündür her yerden oluk oluk analiz akıyor. Herkes kendi haklılığını teyit eden teorilerle Ekrem İmamoğlu hakkında verilen cezayı değerlendiriyor.
Bu kafa karışıklığından kurtulmanın bir yolu var.
Yüzyıllardır benzer durumlarda işe yaramış bir alet: Occam’ın usturası.
13 ve 14. yüzyıllarda yaşamış İngiliz din adamı ve filozof Occam William’ın “pluralitas non est ponenda sine necessitate” yani “varlıkları gerekli değilse çoğaltmamak gerek” diye çevrilebilecek ilkesi “Aynı sonuçları veren iki rakip teoriniz varsa, daha basit olanı daha iyidir”e dönüştü ve bilimsel çalışmalarda ve düşünce tarihinde Occam’ın gereksiz olanları kesip atan usturası çok faydalı bir alete döndü.
Gereksiz yerleri kesmeye başlayalım.
En gereksizinden başlayalım.
Türkiye’deki mevcut adli şartlarda bugün seçimi doğrudan etkileyecek, üst düzey siyasetçiler hakkındaki böyle bir davada kararın Cumhurbaşkanı’nın bilgisi ve onayı olmadan alınması mümkün değildir.
Nasıl eskiden Erdoğan’a siyasi yasak kararını sadece hakimler vermediyse, bugün de bu kararı şimdi fotoğrafları ortalığa serilen savcılar ve hakimler vermediler.
Bunun tersini iddia etmek naiflik olur.
Tam bu noktada bir Ankara kulisini aktarmakta fayda var.
Önce 13 Aralık günkü haberi hatırlayalım:
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Üçlü Devlet Başkanları Zirvesi’ne hareketi öncesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi Türkmenbeyi Caddesi’ndeki evinde ziyaret etti. Yaklaşık 1 saat süren görüşmede Meclis’e sunulan başörtüsü teklifiyle milyonların merakla beklediği EYT düzenlemesi, ekonomideki son durum, enflasyonla mücadele, Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki dönemde atacağı adımlar, seçim hazırlıkları ve terörle mücadele operasyonları ele alındı.”
Kulislere göre İmamoğlu ile ilgili mahkeme bu ziyarette konuşuldu.
Ne olduysa iki lider arasında yaşandı.
Kararın bu şekilde çıkacağından AK Partili üst düzey yöneticilerin, bakanların ve hatta Adalet Bakanı’nın bile haberi yoktu.
O yüzden Ankara’da AK Partililerle konuşanlar şaşkınlık, tepki ve “yargıya hakim değiliz, derin güçler devrede” tarzı komplo teorileriyle karşılaşıyorlar.
Ve bunda samimiler, rol yapmıyorlar, gerçekten de beklemiyorlardı böyle bir karar.
Hatta pek çoğu bu kararı Erdoğan’ın benzer tecrübesi nedeniyle AK Parti’ye de yakıştırmıyor.
Hatta yine Ankara kulislerine göre AK Partili bazı önemli siyasetçiler Erdoğan’ın bu kararı eleştirmesini ve arasına mesafe koymasını istediler ama Erdoğan buna yanaşmadı.
Konuşsaydı ve eğer konuşursa kararı destekleyecek sözler söyleyeceği için de şu ana kadar konuşmaması ve bu soruyla muhatap edilmemesi tercih edildi.
Kararın verildiği saatlerde Erdoğan, Türkmenistan’dan Türkiye’ye dönüş yolunda havadaydı.
Halk TV’de Ayşenur Arslan, İsmail Küçükkaya’dan öğrendiği bir bilgiyi yayında aktardı:
“Sabahleyin İsmail Küçükkaya ‘Ben öğrendim. Erdoğan’a o soru sorulmuş. Ama...’ dedi ve devamını getirmedi. Her sabah İsmail ile ben programa çıkmaya hazırlanırken, o programını bitirmiş giderken karşılaşır 5 dakika konuşuruz. Konuyu sordum ‘Anlat’ dedim. O soruyu Ayşe Böhürler sormuş. Sormuş ve Erdoğan bir yanıt vermiş. İsmail Küçükkaya’nın kaynağı Ayşe Böhürler değil. Bir başka isim. Onu bana da söylemedi. Aktaran isim şunu söylememiş ama ‘Erdoğan ne dedi?’ cevaben. Çünkü cevap vermiş. ‘Yargı bağımsız’ gibilerinden ortalama cevap ama.”
Ama tek elden hazırlanıp dağıtılan röportajda böyle bir soru-cevap yoktu. İddiaya göre bu cevap daha sonra metinden çıkarılmıştı.
AA’nın haberine göre uçak 15.40’da Türkmenistan’dan kalktı ve 18.10’da Ankara’ya indi.
Yani İmamoğlu’nun çağrı yaptığı ve mahkemenin kararını açıkladığı saatlerde Erdoğan uçaktaydı.
Karar 17.50 gibi ajanslara düştüğüne göre tam iniş saatlerinde haber uçağa ulaştı.
Türkiye o saate kadar zaten bu meseleyi konuşuyordu, internetin açık olduğu uçakta Erdoğan’a genelde inişe yakın saatlerde yapılan röportaj sırasında İmamoğlu davası sorulmuş, henüz karar çıkmadığı için sorulmamış ya da sorulan soru karar belli olmadığı için çıkarılmış olabilir.
Ama kararın üzerinde iki gün geçti ve Erdoğan hala sessizliğini koruyor.
Eğer bazı AK Partililerin iddia ettiği gibi Erdoğan bu karardan rahatsız olsaydı ya da bu karar ondan habersiz alınsaydı şimdiye kadar çoktan konuşmuş ya da AK Partili yöneticiler üzerinden rengini belli etmişti.
Peki kim konuştu?
Devlet Bahçeli.
Bahçeli attığı tweetlerde "Karar, abuk sabuk pek çok tartışmayı da körüklemiş, böylelikle fırsatçılara gün doğmuştur" dedi ve daha sonra kararı “yargı kararına saygı duyulmalı, kimse ayrıcalıklı değil” diyerek savundu:
“Türkiye'de hukukun üstünlüğü hakim, adaletin evrensel ilkeleri havidir. Hiç kimse mahkeme önünde ayrıcalık ve imtiyaz sahibi değildir. Bir mahkeme kararını tasvip etmemek başka, hakaret etmek başkadır. Beğenilmese de yargı kararına herkesin saygı duyması mecburiyettir.
İBB Başkanı dokunulamaz, ulaşılamaz ve ayrıcalıklı bir şahıs değildir. Hakkında tesis edilen ve kesinleşmemiş bir mahkeme hükmünü fütursuzca siyasileştirip toplumsal alanda yığınak haline dönüştürmek adalet ve hukuk ilkelerine vahim bir saldırıdır. Her şeyden evvel 14 Aralık'ta İmamoğlu ile ilgili davanın görüleceği herkesçe bilinmektedir. Bu durum şapkadan çıkmış bir tavşan değildir."
Ama bununla da yetinmedi Bahçeli. Karar ve sonrasında yaşananlardan hareketle “operasyonun” hedefinin Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi:
“Nitekim operasyonun hedefi CHP Genel Başkanıdır. Kılıçdaroğlu'nun adaylığına soğuk ve şaşı bakanların Saraçhane tantanasına can havliyle sarılması, İP Başkanı'yla İmamoğlu'nun sevinç içinde kucaklaşmaları, bu şarkı burada bitmeyecek nakaratları tam bir düzenbazlıktır."
Peki, operasyonun hedefi Kılıçdaroğlu mu?
Bu kez de CHP ve İmamoğlu çevresinden kulislere kulak verelim.
CHP’liler ve İmamoğlu çevresi de mahkemeden böyle bir karar beklemiyordu.
CHP genel merkezinden ve İmamoğlu’nun çevresinden isimler karar duruşmasında erteleme, beraat ya da siyasi yasağa yol açmayacak alt sınırdan bir ceza beklentisi içindeydiler.
Kılıçdaroğlu da Berlin’e davanın avukatları ve CHP’li yöneticilerden aldığı bu hukuki değerlendirmelerle gitti, zaten kendisi de bunu açıkladı.
Duruşma sabahı yani Kılıçdaroğlu Berlin’deyken de durum böyleydi.
Ta ki duruşma günü hakim cezanın gelmekte olduğunu salondaki avukatlara belli edene kadar.
Özellikle ara verilince avukatlar siyasi yasak kararından emin oldu ve bu izlenimin verildiği İmamoğlu da halkı Saraçhane önüne çağırdı.
Öncesinde böyle bir hazırlık yoktu.
Bir aylık aradan sonra yapılan karar duruşmasında karar o kadar kötü yazılmıştı ki Türk Ceza Kanunu’nda olmayan 125/6’ıncı fıkradan bile ceza vardı. Hatta bu istenirse istinafta tek başına bozma nedeni bile olabilir.
Yani bu hatadan hakimin de hazırlıksız olduğu, her şeyin son ana kaldığı anlaşılıyor.
Peki tahmin edilebilecek bu tepkilere rağmen neden İmamoğlu’na siyasi yasak getirildi?
Tabii ki ilk amaç gayet basit: İmamoğlu’nu siyasetten tasfiye etmek. İmamoğlu genç ve popüler bir siyasetçi. Güçlü bir cumhurbaşkanı adayı ama aday olmazsa da 18 ay sonra yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak iktidarı zorlayacak.
Yani tek amaç sadece seçime 7 ay kala güçlü bir cumhurbaşkanı adayını elemine etmek değildi.
O amaçlardan tabii biri.
En az bunun kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yeniden ele geçirmek de bir amaç.
İktidar için hem o çifte seçim yenilgisi hem de İstanbul Belediyesi’ni kaybetmek büyük ve geçmeyen bir travma.
İktidar oy deposu olan İstanbul’da seçime belediyenin gücüyle gitmek istiyor. 18 ay sonraki belediye seçimlerine de belediyeye sahip olarak girmek istiyor.
Özellikle İstanbul’da belediyenin sosyal politikalarıyla AK Parti’nin sahasına girmesi rahatsızlık kaynağı.
Esenler Belediye Başkanı’nın bir süredir bunun için hazırlıklar yaptığı duyuluyordu.
Anlaşılan bu devri teslim için Cumhurbaşkanlığı seçimi beklenmeyecek.
Zaten Cumhurbaşkanı 23 Haziran İstanbul tekrar seçimlerinden üç gün önce katıldığı CNN Türk yayınında bile dava yoluyla belediye başkanlığını elde etme fikrine ilkesel olarak karşı olmadığını açık etmişti:
“Ben belediye başkanı iken okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyet nedeniyle belediye başkanlığımı elimden aldılar. Bu daha belediye başkanı olmadan devletin valisine küfrediyor. Yasalarımızda küfürlerin karşılığı şu kadar yıldan şu kadar yıla bellidir. Benim belediye başkanlığım nasıl düştüyse onunki de düşer. Ben yaşadım çünkü. Cezası belli bir süreyi aşarsa başkanlığı düşecektir.(Oy verirseniz oyunuz boşa gider gibi bir görüntü ortaya çıkıyor sorusu üzerine) Halk cumhurbaşkanı olarak valinizin izzetini korumayacak mısınız diyor. Buna sahip çıkmak öncelikli görevlerimiz arasındadır.”
İkinci amaç tam da Bahçeli’nin dürtüklediği şeydi.
Yani Altılı Masa içindeki birliği bozmak.
Altılı Masa’da CHP-İYİ Parti arasındaki adaylık tartışmasının tabii ki iktidar da farkındaydı.
Kibarca yürütülen bu pazarlıklar ortaya atılan bu bombayla kızışmış oldu.
Sonuçta İmamoğlu’nu adaylığı artık Twitter’da tweet atılan, kulislerde konuşulan bir mesele olmaktan meydanlarda bağırılan bir şey olmaya döndü.
Akşener, Almanya’da olan Kılıçdaroğlu’nun boşluğunu siyasi etik sınırlarını da zorlayarak doldurdu, adaylıkla ilgili masadaki meseleyi aleni hale getirdi, kendi pozisyonunu halka mal etti ve toplumsal destekle masayı zorlamaya çalışıyor.
CHP kaynakları Akşener’in bu fırsatçılığından rahatsız. Hatta bir CHP’li yönetici Meclis’teki kavgada yaralanan ve hastaneye kaldırılan İYİP milletvekilini ziyaret etmeden önce bile Kılıçdaroğlu’nun Akşener’i aradığını hatırlatarak sitemini dile getiriyor.
İktidar medyası ve AK Partili siyasetçilerin kararın ve mitingin ardından tek gündemi Altılı Masa’da Kılıçdaroğlu-İmamoğlu/Akşener arasındaki kriz. “Kılıçdaroğlu’na operasyon çekiliyor” yayınlarında İmamoğlu-Akşener sarılması bile canlandırıldı.
Peki iktidar bu hamleyle başarılı oldu mu, yoksa hamle geri mi tepti?
İmamoğlu, Erdoğan gibi kahramanlaşmış olmadı mı? İktidar neden kendine bunu yapsın?
Bu sorulara da başka bir basit soruyla cevap verilebilir: Neden yapmasın?
Eğer sabit parametreler seçimlerin riskli olduğunu söylüyorsa, seçime doğru giderken sabit parametreleri değiştirmekten başka yapacak bir şey var mı?
Ele geçirilen bir yargı imkanı ya etik ve hukuki kaygılarla kullanılmayacak ya da etik ve hukuk bir tarafa bırakılarak mevcut statükoyu bozmak için değerlendirilecekti.
İkincisi yapıldı.
Bu ille de harika ve zekice düşünülmüş bir satranç hamlesi olmayabilir.
Satranç tahtasını sallarsanız da taşlar yerinden oynar.
Aslında sadece hukuki bir fırsattan istifade edildi ve satranç tahtası sallanarak bir satranç hamlesi yapılmış oldu.
Sonuç?
İktidarın sorumluluğunu örtecek düzeyde geliştirilen bin bir türlü komplo teorisi, kızışan adaylık kavgası, CHP-İYİP arasında artan gerilim, Kılıçdaroğlu’na karşı yükselen açık muhalefet satranç tahtasını sallamanın da çok da kötü bir hamle olmadığını gösteriyor.
Bu karara karşı altı partinin liderinin ilk kez birlikte katıldıkları mitingdeki organize olmayan kalabalık, kamuoyunda oluşan tepki ise iktidar için iyi haberler değil.
Ama iktidar toplumun ekonomik şartlar gibi hukuksuzluğa da kolayca alışabilmesine, sokaklardaki bir hareketliliğin kendisine yarayacağına, öfkeyle yarışan bıkkınlık ve siyasi apati hissine güveniyor olabilir.
Occam’ın usturası yine meseleyi çözmüştür umarım.
Yazarlar
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025