Yıldıray OĞUR
Pogrom Rusça kökenli bir kelime. 19. Yüzyılın sonu 20. Yüzyılın başlarında Rusya’da Yahudilere yönelik katliamlar için kullanıldıktan sonra başka dillere de girdi. “Dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleri” için de kullanılmaya başlandı.
Bu yüzden 6/7 Eylül Olayları için pogrom tabiri kullanılmakta.
Peki 6/7 Ekim Olayları için? Bir hafta önce olan 6/7 Ekimden bahsediyorum.
6/7 Eylül pogromunun arkasında Kıbrıs’ta Rumların Türklere yönelik saldırıları sonrasında Türkiye’de oluşan o kirli lafla ‘hassasiyetler’ vardı. Öfkeyi büyüten gazetelerin bu saldırılarla ilgili İstanbullu Rumları hedef gösteren yayınları oldu. Selanik’te Atatürk’ün evinin bahçesine atılan bir bombayı bütün ev kundaklanmış gibi haber yapan gazete patlama anını hazırladı. Hedef azınlıklardı. Uzun sakallı deliler papaz diye dövüldü. Evler, dükkanlar yağmalandı. İnsanlar linç edildi.
6/7 Ekim 2014 de neredeyse tarihin bir tekerrürü. Yine yurt dışındaki bir çatışmadan doğan milliyetçi bir histeri. Yine manipülatif medyanın IŞİD-Türkiye haberlerinin çarpan etkisi. Hedef de yine her şeyin sebebi ilan edilen azınlıklar. Kürt illerinde azınlık sayılacak İslami gruplar. Sakallı diye infaz edilen yaşlı adamlar, Kürtçe konuşamıyor ve tabii sakallı diye öldürülen Suriyeliler. Sığındıkları evin sahibi tarafından linç kalabalığına teslim edilip, apartmanlardan atılan, başı taşla ezilen, yakılan gençler, muhalif Kürtler.
Bir farkla. 6/7 Eylül’de Yassıada Mahkemeleri bile DP’nin kitleleri yönlendirdiğini ispatlayamamıştı. Bu kez kitleleri açıkça alan tutmaya, IŞİD’çi avına çağıran fail(ler) de belli.
O faillerden biri dün Türkiye’nin karşısına geçip atarlandı yine.
Çağrısıyla sokaklarda IŞİD’çi avına çıkıp, Hüda-Parlı, uzun sakallı, AKP’lilere saldıran, esnafların dükkanlarını tahrip eden, 16 yaşındaki Kürt çocuklarının başını taşla ezen, iki kadın partidaşının kızlarını tehdit edecek kadar şımartılmış, semirtilmiş fikri akrabası çeteler hakkında hiçbir şey söylemeden o kürsüden indi.
Uzaktaki, geçmişteki bize değmeyen pogromu kınamak, yüzleşme çağrıları yapmak kolay. Peki ya bir hafta kadar önce olanla yüzleşmek, onu kınamak?
Bin tane mazeretin, açıklama çabasının, “ama onlar da yaptı”nın, “Kürtlerin hassasiyetleri ama”ların, “o açıklama tahrik etti”lerin arkasına saklanmadan...
Dün Demirtaş’ın tutmayın küçük enişteyivari bir sözü içinden geçtiğimiz ağır havanın cinsini anlamak açısından göz açıcıydı: “Sınırları açın, onları orda tükürüğümüzle boğarız” dedik.
“Tükürüğümüzle boğarız” 90’ların devlet ağzından ne kadar çok duyduğumuz bir laftı. En son o zihniyetin zamanımızda tecessüm etmiş hali İdris Naim Şahin, PKK’lılar için söylemişti. Dün ölen Doğan Güreş’in hükmünün sürdüğü yılların çaresizlik içinde cesamet göstermek isteyen kabadayı devletlilerin ağzından düşmeyen boş laflarından biriydi.
“90’lar geri geldi”, 90’ların felaketiyle de alay edercesine karşılaştırma yapmanın bile ayıp olduğu her olaydan sonra kullanılıp duruyor.
Sokakta sakallı adamı çevirip öldürmek, IŞİD’çi diye İslamcıları binalardan atıp başlarını ezmek, içinde hamile kadınların olduğu ambulansları taşlamak 90’lara dönüş analojisini fazlasıyla hak etse de, yine de 17 bin faili meçhulün ruhlarını örselememek için raftan o kadar rahat indirilmemeli.
Peki ya “savaş dili”, “milliyetçilik”, “linç kültürü” avcısı, Türkiye sivil toplumuna, entelektüel dünyasına hakim bir zümrenin ömrü hayatlarında yaşadıkları ilk net pogrom karşısında Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti propagandisti gibi kalmalarına ne diyeceğiz? Bu olaylarla ilgili tek bir cümle kurabilmeleri için katliamın üzerinden kaç 6/7 Eylül geçmesi gerekecek?
Kobani’ye haklı olarak destek vermekle militarize olmak arasındaki sınırlar da gittikçe flûlaşıyor. Herkesin içinden birer Ömer Seyfettin çıkıyor, her ajitasyon, milliyetçi propaganda rahatlıkla müşteri buluyor.
“Milliyetçilik çalışan” akademisyenlerin “Kobani’deki gibi bir direnişi dünya görmedi ama dünyada hiçbir yer de Kobani kadar sevilmedi” gibi ağır bir hamasetini son 10 yıldır hangi olayda hangi ülkücüden duyduk?
“Şu anda Kobani’de savaşmadığım için utanç içindeyim” eforikliğini, “Genç olsaydım, Kobani’deydim”, “Açın sınırı gideceğiz” efelenmelerini, “Ah bir Kanas’ım olsa”ları bundan 10 yıl önce başka “milli davalar” için edildiğinde kınama bildirilerinin konusu oluyor, 50 yıl önce başka milli davalar için edilmişleri üzerine de uzun akademik girişlerinde milliyetçilik ve şiddet kültürünün dövüldüğü doktora tezleri yazılıyordu. Bundan 3 yıl önce Suriye’de kimyasal silah kullanıldığında dünya müdahale etmeli diyenler ise önden siz buyurun diye savaşkanlıkla suçlanıyordu.
Boğaziçi’nde sosyoloji mastırı yapan parlak, idealist bir gencin eline silah alıp savaşa gitmesi hakkında yazılan devrimci kahramanlık destanları da bir gün gelip bir Boğaziçili doktora öğrencisinin tezine konu olabilecek mi?
“Önünde çok parlak başka hayatlar varken o devrimci dayanışmayı seçti. Sözünde durdu. Beni yanıltmadı. Bir parçam olduğunu bana hediye etti” diyen acılı babanın bundan beş-altı yıl önce şehit cenazelerinde “bir oğlum olsa onu da savaşa gönderirdim” dediğinde ayıplanan acılı babalardan farkı kullandığı tanıdık jargon mu?
Ardından yapılan anmalarda, yazılan yazılardaki “işte tam bir devrimciye yakışan tavır” övünmelerinin yerini, “neden böyle oldu” ve başka gençlerin bunu yapmasını nasıl engelleriz” kaygıları almazsa Avrupa’da üniversiteleri bırakıp Suriye’ye gelmiş cihatçılara ne denebilir? Yoksa ikisi tamamen birbirinden farklı mı? O kadar mı kendi hakikatinize âşıksınız?
Entelektüelleri bile kuşatmış bu eforiklikle, bu hamasetle bu coğrafyada uzun bir süre daha devam edeceği belli savaşlarla toplumun, gençlerin militarize olmasının önüne nasıl geçilebilir?
Bu coğrafyada eline silah almamış gençlere gösterdiğiniz tek yol bir savaşta ölüp kahraman, efsane olmak mı?
En steril akademik ve entelektüel ortamda bile ölümün, silahın bu kadar yüceltildiği bir ülkede sokaklara çıkan gençlere sağduyu çağrısının bir manası var mı?
Böyle bir ülkede bir silahlı örgüt ne diye silahlı mücadeleden vazgeçip siyasi alana geçsin?
Neyse ki o örgütü kurup 30 yıldır yöneten adam herkesten daha sağduyulu, herkesten daha çok siyasete inanıyor. O pogromu bitiren mektubunda şöyle demiş: “Şehir olaylarının önünü almak için hükümetle temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Aksi halde önü katliama açık provokasyona yol açmış olacağız. Taraflar da çıkar bakışlı inatlaşmalarını terk etmek zorundadır.”
Bu utanç da herkese yeter…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025