Yıldıray OĞUR
Baykal, kaset skandalı patladığında yaptığı konuşmada
“Pensilvanya’dan gelen mesajın samimiyetine inanıyorum” demişti. 12 Eylül Referandumu sonrası yaptığı teşekkür konuşmasında Erdoğan ise “Okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum” dedi.
Türkçe Olimpiyatları’nda ona teşekkür eden siyasetçiler, ünlüler “uzaklarda olan değerli zata”, “gönül insanı”na, “bütün bu okulların teşvikçisine” selam gönderiyor.
Aleyhinde konuşanlar bile “otonom yapı”, “sivil vesayet”, “the cemaat” gibi imaların ötesine geçmiyor. Kendini iyice kaybedip “Bu kupa Amerika’ya girsin” diyen bile, o adı anacak kadar kendini kaybetmiyor.
Ve son olarak laik deplasmanda değil, binlerce cemaat mensubunun doldurduğu Arena’da “geri dön” çağrısı yaparken Erdoğan da bu gizem anlaşmasına sadık kaldı ve “Biz gurbette olup şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz” diyerek “gurbet” kod adıyla bahsetti ondan.
Peki neden kimse doğrudan adını söylemiyor Fethullah Gülen’in? Ondan bahsederken neden tecahülü arifin, mecazın, teşbihin, gizli öznenin ve diğer bilumum söz sanatlarının gözünü çıkarıyor?
Fethullah Gülen, henüz kimse onu açıkça adıyla çağırmadığı için dönmüyor olmasın Türkiye’ye. Dönmeme gerekçesinde “Bütün endişelerin henüz zail olmadığı”ndan bahsederken aslında adının bile hâlâ açıkça ve özgürce telaffuz edilemediği Türkiye’den bahsediyor olmasın?
Peki neden Türkiye hâlâ Fethullah Gülen’e hazır değil?
Soruya cevap için bu ülkede “üç harfliler” muamelesi yapılanları şöyle bir hatırlayalım. Yıllarca ordudan “iyi sıhhatte olsunlar” diye bahsettik. Kıbrıs dememek için “Kıbrıs Rum Kesimi” diye bir şey uydurduk. Irak Kürdistanı’na, Kuzey Irak diyoruz hâlâ. Şimdi ev hapsi konuşulan Öcalan’ın daha birkaç yıl öncesine kadar resmî adı “Ermeni uşağı, bölücübaşı, bebek katili”ydi.
“Cin’i adıyla anarsan gelir” diye korkutulmuş bir toplumun ürettiği bir korunma mekanizması yani üç harfililer jargonu. Korktuklarımızı, yüzleşmek istemediklerimizi, tedirgin olduklarımızı öyle anıyoruz...
Hâlbuki Fethullah Gülen cemaati Türkiye’nin her noktasında kolunuzu uzatsanız çarpacağınız bir yakınlıkta duruyor. Peki, neden hâlâ onlardan üç harfliler gibi bahsediliyor. Başımıza gelen bütün felaketler ve kötülüklerin arkasında onlar aranıyor?
Gülen cemaati bizim bu topraklarda bugüne kadar tanıdığımız, bildiğimiz tek büyük iktidar odağı olan devlet dışında karşımıza çıkan en büyük ve en örgütlü güç çünkü. Devletin hikmetinden sual olunmaz, rakipsiz ve son sözü söyleyen kudret olduğu genlerine işlemiş bir toplum için bu kontrolsüz, hesap edilemez, öngörülemez güçten daha korkutucu bir şey olabilir mi?
Gülen cemaati maddi gücü, örgütlenmesi ve bütün bunlarla devlet karşısındaki özgüveni, otonomisi ile bu coğrafyada Şerif Mardin’in yokluğundan bahsettiği devlet dışı “sivil toplum” hareketimiz.
“Sivil toplum eşittir STK” zihin tembelliği içinden, cemaatin yapıp ettiklerine olan öfkeden, kafalardaki postmodern “demokrat, şeffaf” sivil toplum şablonundan anlaşılmayabilir bu. Ama teorik olarak cemaat devletdışılık, kendi ayakları üzerinde durabilirlik kriterini yerine getirmesi anlamında gerçek bir sivil toplum oluşumu.
Daha da iddialısı cemaat bu ülkede 90 yıldır rejime yönelik en büyük ve en örgütlü meydan okuma. Sonuçlarını beğenmeyebilirsiniz ama bugüne kadar onlarca silahlı, silahsız, legal, illegal örgütün başaramadığını cemaat başardı, aziz vatanın, bütün kalelerine, bütün sosyolojik gerçekliklerine, hayatlarına, sınıflarına girdi, bütün ordularını dağıttı ve memleketin her köşesini bilfiil “işgal” etti. Anadolu’dan sıradan insanların paralarını ve güçlerini birleştirerek oluşturdukları bu hareket statüko için en beklenmeyen, taktikleri yüzünden de karşı konulmazı en zor olanıydı.
Türkiye’den çıkan en ciddi küresel aktör de cemaat. Bir cemaat mensubu Güney Kore’de karşınıza TV yıldızı, Japonya’da futbolcu, Afrika’da madenci, Amerikan Kongresi’nde lobici olarak çıkabilir. Hatta cemaat mensupları içinde Türkiyelilerin oranı her yıl düşüyor, cemaat melezleşmeye başlıyor. O yüzden Gülen’e “dön” demek, Muhtar Kent’e gel babanın marketinin başına gel demek gibi bir şey.
Cemaat bütün bunları önünde somut bir politik proje, elinde ideolojik bir rehber olmadan yaptı.
Genişleme, yayılma, temas, diyalog, sızma üzerine kurulu pragmatik zeka ve rasyonel bir aklın ancak komplo teorileriyle anlayabileceği bir fedakârlıkla büyüdü, büyüdü ve sonunda ona izin verilen, içinde kalmasına hoşgörüyle bakılan sınırları zorladı ve iktidarın kırmızı çizgilerine doğru taştı, bu yüzden MİT krizi gibi krizler ortaya çıkmaya başladı.
Şimdi en demokrat kalemler bile cemaati şeffaflığa, hizmet çizgisine geri çekilmeye, Afrikalı kızlara Karadeniz türküsü söyleten o “milli vazifeye” çağırıyor. Devleti ele geçirinceye kadar, devletin karşısında örgütlenmiş bu gücün; etinden, sütünden, derisinden yararlanan AKP ise, cemaatin gücünü sınırlamak, siyasi alandaki gücünü ise tamamen teslim almak istiyor.
Çünkü devletin ebed-müdded kabul edildiği bu ülkede, kendi mensupları dışında kimseye hesap vermek zorunda olmayan cemaati şeffaflığa çağıran en demokratlar dahil kimse gerçek bir otonom sivil toplumla ne yapacağını bilmiyor. Bununla ne yapacağını bilemeyenlerden biri de cemaat. O yüzden 10 yıl önce adı hoşgörü, diyalog, uzlaşı ile geçerken bugün istihbarat, dava ve polisle birlikte anılıyor. Anadolu’da milliyetçiliği, sağcılığı geriletip, dünyayla ilişkiye geçmiş, modern bir dinî yaşamın ortaya çıkmasına, orta sınıf dindarların demokrasi ve AB projesine aklının yatmasına neden olan (AKP ile birlikte) cemaat şimdilerde güvenlikçi bir aklın vesayeti altında.
Ama bütün bu altüst oluşlardan sonra günün sonunda bu ülkede iktidarın bölünmesi, kendi ayakları üzerinde duran otonom güçlerin ortaya çıkması Türkiye’yi daha çoğulcu, çok sesli ve demokrat bir ülke yapmaya yarayacak. Fethullah Gülen, binlerce seveninin alkışları arasında kendisini Türkiye’ye çağıran Başbakan’ın davetine icabet etmeyerek, cemaatin iktidar karşısındaki bu bağımsızlığının altını çizmiş oldu.
Bir gün hiçbir söz sanatına başvurulmadan, adıyla çağırılabilirse belki ülkesine geri bile döner.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025