Yıldıray OĞUR
27 mayıs darbesinin 60’ıncı yıldönümündeyiz. Bugün bir törenle Yassıada, Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açılacak.
Dün de 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı hayatını kaybetti.
Türkiye tarihinin dönüm noktası olan bu tarihler yavaş yavaş yeni nesiller için anlamını yitiyor.
Bu iyi mi kötü mü insan kestiremiyor.
Çünkü Türkiye’de bu kötü hatıralar usulünce gömülmediği için, o nefret harlanmak üzere hep köz halinde bir kenarda duruyor ve hala siyasi fay hatlarını belirlemeye devam ediyor.
Bundan 12 yıl önce de o nefretin ateşini körükleyen bir dizi olay yaşanmıştı.
Hrant Dink öldürülmüş, 27 Nisan muhtırası, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı saçmalığı, Cumhuriyet Mitingleri’yle eşi başörtülü diye bir siyasetçi hakkı olmasına rağmen Cumhurbaşkanı seçtirilmemiş, sonra üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldırmak için anayasa değişikliği yapan iktidar partisi hakkında kapatma davası açılmıştı.
Darbe hafızalarımızın canlandığı zamanlardı.
Bu en temel demokrasi ve özgürlük sınavında, bugün AK Parti’den ayrılıp yeni partiler kurmuş siyasetçilerin özeleştirilerinden bir türlü tatmin olmayan, daha fazla, daha fazla özeleştiri isteyen pek çok kişi fena halde sınıfta kalmıştı.
2008 yılının 27 Mayıs’ı yaklaşıyordu. Kapatma davasında henüz karar verilmemişti. O günlerde olan bitenlere kızarak bir araya gelmiş bir grup genç olarak, 27 Mayıs’ın yıldönümünde ne yapabileceğimizi düşündüğümüz günlerde, Barbaros Caddesi’nden aşağıya doğru inen yokuşta tam karşıdaki adaları gördüğüm akşamüstünü hatırlıyorum.
İşte cumhuriyet tarihinin en travmatik mahkemelerinin görüldüğü Yassıada tam karşımızdaydı.
Peki oraya nasıl gidecektik?
Yıllar önce bir kaç fakültenin kurulduğu ve sonra kapandığı adada artık kimse yaşamıyordu, herhangi bir ulaşım imkanı yoktu hatta küçük bir araştırmayla adanın günlük bot turlarıyla oraya gidenler tarafından bir fuhuş merkezi haline getirildiğini öğrenmiştik.
Yassıada’nın kime bağlı olduğu bile belirsizdi.
İzin almak için başvurduğumuz İstanbul Valiliği “Milli Savunma Bakanlığı’ndan izin almanız lazım” diyordu.
48 yıl sonra Yassıada hala askeri alandı.
Devletin en büyük günahlarından birinin işlendiği ada, yıllarca İstanbul’un gözü önünde, görmezlikten gelinmişti. Onca yıl kimsenin aklına bu kötü hatıra için oraya küçük bir plaket çakmak bile gelmemişti.
“Yassıada Demokrasi Adası Olsun” fikri işte böyle doğdu.
Bu sloganla 2008 yılının 27 Mayıs’ında bir tekneyle Yassıada’ya doğru açıldık.
Teknede Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı, torunları, idam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın kızı, Yassıada yargılanmaları sırasında kalp krizi geçirip ölen DP Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar'ın oğlu, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü olup Yassıada'da dövülerek öldürülen Faruk Oktay'ın oğlu, darbeden sonra tutuklu olduğu kışlada camdan düşerek şüpheli bir şekilde ölen içişleri Bakanı Namık Gedik’in oğlu, genç bir DP milletvekili olarak Yassıada’da yargılanmış Abdülmelik Fırat, babası Yassıada’da yargılanmış DP’li bir bakan olan Nazlı Ilıcak ve başka DP’li bakan ve milletvekillerinin çocukları ve torunlarıyla birlikte şimdi yan yana adlarının geçmesinden bile hoşlanmayacak gazeteciler, aydınlar, siyasetçiler ve biz vardık.
Adaya çıkmamıza sahil güvenlik izin vermedi. Yine de bir grup arkadaş çıkıp, “Yassıada Demokrasi adası olsun” pankartını astılar. Sonra her 27 Mayıs’ta bu geziler tekrarlandı. Ertesi yıl adaya çıktık, Yassıada Mahkemeleri’nin yapıldığı metruk spor salonunda paneller, televizyon programları yaptık, Türkiye’ye Yassıada’yı hatırlattık.
Babası Yassıada’daki binalardan bazılarının mimarı olan Sevan Nişanyan’dan, "Bu nefreti toprağa gömüp yerlerine sevgi tohumları ekmeliyiz” diyen Süleyman Soylu’ya kadar şimdi adlarını yan yana anmanın bile garip karşılanacağı pek çok isim Yassıada’daki anmalarda buluştu.
Sadece aktivizmle de yetinilmedi ünlü mimarların içinde olduğu kalabalık bir grupla bir arama konferansı yapıldı, bir Yassıada Demokrasi Adası projesi hazırlatıldı, Şehircilik Bakanlığı’na sunuldu.
Ama şimdi adanın son halini görünce keşke 12 yıl önce o adaya hiç çıkmasaydık, bir süre daha doğal haliyle metruk olarak kalsaydı diyor insan.
Çünkü karşımızda artık Yassıada değil, metrekareye en çok bina yerleştirme dalında bir rekor denemesine dönmüş İstanbul banliyölerindeki bir toplu konut projesi var.
İyi düşünülmüş bir müze ve demokrasi temalı konferanslara ev sahipliği yapabilecek mütevazi bir konferans salonunun yetebileceği adada beş yıldızlı kocaman bir otel, ne işe yarayacağı belirsiz binlerce kişilik bir cami var ama geçmişin ibret verici hatıralarından ve doğasından iz yok.
En önemlisi de 2008 Türkiyesi’nde demokrasi ve özgürlükler adası heyecan verici bir proje iken, 2020 Türkiyesi’nde ancak demokrasi ve özgürlüklerin bir adaya kapatılması gibi kötü şakalara malzeme olabilir.
O adada yapılacak konferanslarda adanın adından cesaret alacakların soluğu Bostancı karakollarında alma ihtimali de hayli yüksek.
Neyse ki 12 yıl önce Yassıada’ya çıkmış ve “demokrasi adası” fikrini ilk ortaya atmış, projesini hazırlatmış insanlar olarak bugünkü açılışa davetli de değiliz.
Ama 27 Mayıs’ın sözcüsü ve Başbakanlık müsteşarı Albay Alparslan Türkeş’in partisi MHP’nin lideri Devlet Bahçeli davetli. Belki 27 Mayıs’a hala “devrim” diyen Doğu Perinçek ve 27 Mayıs’ın Anayasa Komisyonu başkanı, Milli Eğitim Bakanı Turhan Feyzioğlu’nun torunu Metin Feyzioğlu da davetlidir.
Bugün adada açılacak müzenin bir yerinden 27 Mayıs darbesinin bildirisini radyoda okuyan Türkeş’in gür sesinin duyulması gibi krizlerin çıkmaması için gerekli önlemler herhalde alınmıştır.
Belki de bu açılış onların 60 yıl sonra da olsa 27 Mayıs’la ilgili bir özeleştiri yapmasına vesile olur.
Daha zorunu 2012 yılında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yapmış, Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun yattığı Anıtmezar’ı ziyaret etmişti.
Ama Türkiye’de özeleştiri sınavları bitmiyor.
O yüzden de dün vefat eden İsmail Hakkı Karadayı’nın hatırlattığı 28 Şubat travması hala devam ediyor.
Karadayı, darbeler kuşağında yetişmiş bir askerdi. 27 Mayıs sırasında İstanbul Davutpaşa Kışlası’nda genç bir üstteğmendi.
Tribünlerde oturtulmak üzere Yassıada’daki duruşmalara da götürülmüştü.
2012 yılında, 28 Şubat soruşturmasında, birlikte çalıştığı bütün komutanlar hapisteyken Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda ifade vermiş,
27 Mayıs’la ilgili hatıralarını da anlatmıştı. Hatta hatıralarının bir yerinde 27 Mayıs darbesine ülkeyi götüren süreci 1950’den başlatmıştı:
“15 Mayısta iktidarı aldılar, Haziran 12’de veya 13’te Türkçe ezanı Arapçaya çevirdiler. Şimdi 1933’te de Arapça ezanı Türkçeye çevirdikleri için bir reaksiyon vardı, şimdi tersi oldu; yani Türkçe ezanı Arapçaya çevirdiler. Şimdi, bana sorarsanız, Karadayı’ya hangisi okunsun diye, ben Türkçe ezanı. Çünkü cuma namazına gittiğim zaman babamla bir tapu müdürü vardı, elini böyle koyar “Tanrı uludur, Tanrı uludur” dediği zaman tüylerim diken diken olurdu, büyük heyecan duyardım. Düşünebiliyor musunuz? Şimdi bunu benim anlamadığım şeye soktular, Arapçaya soktular. Şimdi, bu, halk üzerinde büyük etki yaptı. Bazılarını yaptı, bazılarını yapmadı ayrı mesele benim gördüğüm kadarıyla. Şimdi, tarikatlar yeniden devreye girdi, din istismarı fazla, aşırı şekilde yapılmaya başladı. Halkın bu partiden soğuduğunu artık her yerde söylüyorlardı, gittiğimiz zaman askere “Bunlara hâlâ müsaade mi ediyorsunuz?” falan diye, yani halkın desteği de vardı. Demek ki halkın desteğini yaratacak bir ortam yaratmamak lazım.”
Aslında Karadayı, bütün kimliği harp okulunda şekillenmiş Çankırılı bir köylü çocuğuydu. Babası onu okutabilmek için köyünden ayrılmıştı. Annesinin başörtülü fotoğrafını, çarşaflı bir kadının fotoğrafıyla birlikte Başbakan Erbakan’a göstererek türbanın yerli ve milli bir kıyafet olmadığını anlatacak naiflikte inanmış Kemalist bir askerdi.
Adı tarihin kayıtlarına 28 Şubat’la, “İrticayla mücadele”yle geçti ama 1995 yılında makam odasında “Genelkurmay karargahına girmek çok zordur” diyerek Fethullahçı kolejlerden öğrencileri ve sık sık Fethullah Gülen’in adını anan cemaatin önde gelenleriyle birlikte ağırladığı, onların çalışmalarını övgülere boğduğu görüntüler arşivlerde o naifliğin delili olarak duracak.
Ne tuhaftır ki o ziyaret sırasında yanında olan Özel Kalem Müdürü Hulusi Akar, 21 yıl sonra Genelkurmay Başkanı oldu ve o örgütün düzenlediği darbe girişiminde başına silah dayanarak gözaltına alındı.
Maalesef Türkiye, ülkenin yönetimini sivillere terk etmeyen, kendi yetersizliklerine rağmen herkese nizam verebileceğini zanneden, kendini devletin sahibi gören bu asker kafasından çok çekti. 28 Şubat’la Erbakan’ı deviren askerler, yerine gelen Mesut Yılmaz’a bile defalarca muhtıra verdiler.
Bugün insanlar neden iktidara desteklerini sürdürüyor, neden kutuplaşmanın müşterisi bu kadar çok sorularının cevabı geçmişin bir sonuca bağlanmamış bu travmalarında saklı.
Bugün muhafazakarlar bu berbat tecrübelerden ders çıkarmayıp, elde ettikleri iktidarda kendilerini devletin sahibi olarak görerek herkese nizam vermeye çalışıyorsa, bunda bu travmalarla yeterince yüzleşilmemesinin, bir daha tekrarlanmayacağı konusunda ortak bir mutabakata varılmamasının, buralardan ilkeler ve prensipler çıkarılmamasının ve bu yüzden herkesin tetikte beklemesinin katkısı büyük.
O travmalarla da devletin sopasıyla yüzleşilmiyor.
O denendi, 28 Şubatçı askerler yıllar sonra mahkeme önüne çıkarıldı ama bu intikam hissini kendi ajandaları için kullanan FETÖ’cü savcıların kindarca hazırlanmış iddianameleri, yaşlı insanlara eziyete dönen yargılamalarla ortaya bir hesaplaşma çıkmadı.
Hatta dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Meclis Komisyonu’na Batı Çalışma Grubu’nu bilmediğini, duymadığını söyleyerek, Çevik Bir başta olmak üzere o sırada hapiste olan asker arkadaşlarını zor durumda bıraktı. Altında çalışan komutanlar yıllarca tutuklu kalırken, kendisi tutuksuz yargılandı.
Halbuki esas yapılması gereken; bütün bu kötü tecrübeler hakkında ortak bir kanaat oluşturmaya, ahlaki bir norm geliştirmeye çalışmak olmalıydı.
Bu yapılamayınca o süreçlerde rol oynamış, askerlerle iş tutmuş, gazeteci, işadamı, akademisyenlerin çoğu yaptıklarının yanlış olduğunu bile açıkça söyleyemediler.
Başörtüsü meselesiyle Türkiye’nin çalınan yıllarıyla ilgili bir tek Kemal Kılıçdaroğlu bir özeleştiri yapabildi.
Bugün AK Parti’den ayrılıp yeni partiler kuran siyasetçilerden haklı olarak daha fazla özeleştiri isteyen seküler kesimin siyasetçileri, gazetecileri, akademisyenleri bu nefret ateşine su dökecek “yapılanlar yanlıştı” gibi basit bir kaç sözü bile toplumdan esirgemeye devam ediyorlar.
Halbuki Türkiye’de bunca tecrübeden sonra mutlak haklılık iddiasında bulunabilecek kimse kalmadı. Ama bunu fark edebilen, içine sindirebilenlerin sayısı hala az.
O yüzden de bütün bu yıldönümleri yıllar sonra bile bu nefret ve kutuplaşma ateşine odun atma vesilelerine dönüşüyor.
İspanya’daki ETA üzerine bir belgeselde bir ETA yöneticisi barış görüşmelerine nasıl ikna olduğunu anlatırken şöyle demişti: “Bu nefreti çocuğuma miras bırakmak istemedim.”
Çocuğuna kendi siyasi nefretlerini miras bırakmak istemeyenlerin sayısının isteyenlerden çok olduğu bir gün gelirse, Yassıada Demokrasi Adası’nda kimsenin dışlanmadığı, suçlanmadığı gerçek bir anma yapılır ve bu kötü hatıra da artık usulünce toprağa gömülebilir...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025