Yusuf Kaplan
Hukuk sistemi, bir toplumun değerleri, anlam haritaları ve yaşanan sosyal gerçeklikler üzerine inşa edilir. Hukuk sistemi, bir toplumun dünya görüşünün, medeniyet birikiminin yansımasıdır.
Türkiye’de Batı’dan ithal edilen bir hukuk sistemi hükümfermâdır.
Mevcut ithal, seküler hukuk sistemi, milletin adamlarını asmaktan, toplumun önünü tıkamaktan, ülkenin yürüyüşünün önünde takoz gibi durmaktan başka bir işe yaramıyor...
Ülkenin önünü açacak, Osmanlı gibi, adaletin kaynağı olacak güçlü, bizim ruhköklerimizden, adalet timsali medeniyet dinamiklerimizden beslenen evrensel bir hukuk sistemi geliştiremezsek, iki asırdır yaşadığımız travmaların, anormalliklerin önünü alamayız.
HUKUKUN VARLIK NEDENİ: ADALETİN TESİSİ
Dünyanın her yerinde, her büyük medeniyet tecrübesinde, hukukun üç temel kaynağı vardır: Din, toplum-tarih, insan-psikoloji.
Bütün toplumlarda böyledir bu. En seküler, en din-dışı toplumlarda da; en dindar, muhafazakâr toplumlarda da geçerlidir bu gerçek.
Şöyle bir cümle kurabiliriz: Toplumlar varlıklarını, hayatlarını, geliştirdikleri hukuk sistemi ile sürdürürler.
O yüzden, toplumların en “muhafazakâr” kurumlarının başında gelir hukuk kurumu.
Hukukun temel hedefi, toplumda adaleti tesis etmektir. Özellikle de güçsüzleri, zayıfları güçlülere, güç ve çıkar odaklarına karşı koruyabilmek.
AVRUPA’DAN DAYATILAN HUKUK REFORMLARI, OSMANLI'NIN ÇÖKMESİYLE SONUÇLANDI
Türkiye’de, Tanzimat’la birlikte, hukuk sistemi de sekülerleştirilmeye çalışıldı: Osmanlı’nın son asrında hukuk sisteminin sekülerleştirilmesi, Osmanlı toplumunun ihtiyaçlarından ziyade, Avrupalı ülkelerin baskıları nedeniyle gerçekleştirildi.
Osmanlı hukukunun sekülerleştirilmeye çalışılmasının temel nedeni şuydu: Gayr-i müslim tebaa ile müslüman tebaayı eşit konuma getirmek.
Ama bu, gayr-i müslimlerin, özellikle de misyonerlerin ve kapitalistlerin Osmanlı coğrafyasına misyoner okulları ve ticarî imtiyazlar, kolonilerle derinlemesine nüfûz etmesini sağlamakla, dolayısıyla Osmanlı’yı içerden zaafa uğratmakla, dahası kaleyi içerden ele geçirilecek hâle getirmekle sonuçlandı.
Reformlar, -siyasî ve ticârî- hukuk sistemi üzerinden gerçekleştiriliyordu ve Osmanlı’ya diz çöktürmeyi amaçlıyordu.
Avrupa devletlerinin baskısıyla hayata geçirilen Reformlarla başlatılan bu girişimler, fiyaskoyla sonuçlanmaya mahkûmdu.
Osmanlı da olan tam da buydu: Sonuçta, Osmanlı dağıldı ve yok oldu.
İTHAL HUKUK SİSTEMİ SORUN ÇÖZMÜYOR, SORUN ÜRETİYOR SADECE...
Cumhuriyet’le birlikte, hukuk sisteminin sekülerleştirilmesi, deyim yerindeyse, “ışık hızıyla” sürdürüldü. Toplumun, sadece İslâm tarihini değil dünya tarihini yapan, dünyanın aşılamamış adalet sistemini kuran medeniyet birikimi, önce inkâr edilmeye, sonra yok edilmeye çalışıldı.
Türkiye’nin sekülerleştirilmesi, bütün kurumların İslâm’dan arındırılması, esas itibariyle, bu toplumun ruh kökleriyle, tarihî derinliğiyle, anlam haritalarıyla ilişkisi sıfırlanan, Avrupa’dan ithal seküler hukuk sistemiyle başarılmıştır!
Seküler devlet, seküler hukuk sistemi üzerine kuruldu; ithal / sömürgeci bir hukuk sistemi, eğitim sistemi, sosyal, siyasî ve ekonomik kurumlar, tepeden, monteleme yoluyla topluma dayatıldı!
Dikkat çekmek istediğim nokta son derece hayatî: Türkiye’nin medeniyet yürüyüşü, seküler hukuk sistemi ile durduruldu.
Türkiye’de yapılan bütün darbeler, işte bu ithal / sömürgeci seküler hukuk sistemiyle gerçekleştirildi ve meşrûlaştırıldı.
Dışardan ithal edilen, toplumun ruh kökleriyle, değerleriyle, anlam haritalarıyla hiç bir ilişkisi olmayan seküler / sömürgeci hukuk sistemi, sorunlarımızı çözebilecek bir sistem olmadı hiç bir zaman; sorunun kendisi olageldi...
ADALETİN ZİRVESİ OSMANLI ÇOCUKLARININ GÜÇLÜ HUKUK SİSTEMİ KURAMAMASI, TAM BİR TRAJİ-KOMEDİ!
Oysa sormamız gereken hayatî sorular, atmamız gereken önemli adımlar var tam da bu noktada.
Bütün medeniyet tarihçileri de, hukuk felsefecileri de, Osmanlı medeniyetinin en temel özelliğinin, insanlığa en büyük armağanının adalet sistemi olduğunda hemfikirdirler.
Başka dinlere, kültürlere mensup toplumları, Avrupa’da olduğu gibi dışlamak, zamanla yok etmek yerine, Osmanlı’da, bütün farklılıklara hayat hakkı tanıyan aşılamamış bir adalet anlayışının ve uygulamasının varlığından sözediyoruz.
Sorulması gereken soru şu öyleyse: Osmanlı’nın bu muazzam adalet sistemini hangi akla hizmet çöpe attık ve bu muazzam sistemi, güncelleyerek, yenileyerek nasıl geliştirebiliriz yeniden?
Bu tür soruları soran pek yok; varsa da, linç edilebiliyor kolaylıkla: Dünyada tarih bilinci linç edilmiş tek toplum olmanın yol açtığı traji-komedi bu!
ÜLKENİN ÖNÜNÜ AÇACAK GÜÇLÜ VE KÖKLÜ BİR HUKUK SİSTEMİ ŞART!
Gelinen noktada, Türkiye’nin hukuk sistemini bizim tarihî derinliğimizi, medeniyet dinamiklerimizi ve anlam haritalarımızı eksene alarak, tabiî bu arada da dünyada yaşanan hukukî gelişmelerden de yararlanarak bu toplumun ruhuna, dokusuna ve yapısına uygun, bizzat kendisi sorun olmayan, sorun çözen güçlü bir hukuk sistemi kurmak zorundayız.
Alelacele olacak iş değil bu, elbette ki.
Türkiye’nin hukuk sistemi, tam anlamıyla, serseri mayın’ı andırıyor: Toplumun altını oyuyor, milletin önünü tıkıyor, milletin adamlarını asmakta bir sakınca görmüyor...
Bu durum böyle gitmez, gidemez.
Her hâl ve şartta adaleti tesis edecek, farklı kesimlerin kendilerini güvende hissedebilecekleri, sorun üretmeyen, aksine, sorun çözen bir hukuk sistemi kuramazsak, mevcut hukuk rejimi, toplumun altını oymaya, Türkiye’nin önünde takoz gibi durmaya devam edecektir... Vesselâm.
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020