Yusuf Kaplan
Batılıların, modern meydan okuma sonrasında bütün dünya üzerinde hegemonya kurmaları, bütün insanlığın hem kendi sorunlarına Batılı seküler zihin kalıplarıyla bakmalarına hem de Batı’nın geldiği noktanın ulaşılabilecek en zirve nokta olduğu yanılsamasına kapılmalarına yol açtı...
Bu da Batı dışındaki toplumların aydınlarının Batı’yı kutsamalarıyla, dolayısıyla zihnî felçleşme ve aşağılık kompleksi yaşamalarıyla sonuçlandı.
Fiīlî sömürgecilik, zihnî sömürgeciliğe dönüştü.
Her şeyi Batı kültürünün ve düşüncesinin ajandalarına göre gören gönüllü acentalar cirit atıyor her yerde; özellikle de Batılılar tarafından sömürgeleştirilemeyen ama kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığı sergileyen Türkiye’de.
O yüzden zihni, Batılı zihin kalıplarıyla işliyor Türkiye’deki bütün kesimlerin aydınlarının.
O yüzden hadislere, mezheplere saldırıyor, “Peygambersiz İslâm” projesinin ajandasını oluşturuyor, acentalığını yapıyorlar.
Tehlikeli bir süreç bu.
KUR’ÂN’IN HAKİKATİ VE AKLIN SEFALETİ
Kur’ân hem Hakikat kitabıdır hem de Hakikat’in nasıl hayat bulacağını, hayat olacağını ve herkese hayat sunacağını gösteren zamanlar ve mekânlar üstü, çağlar ötesi İlâhî Hitap.
Kur’ân, bütün’ü verir bize. Aslî olan’ı.
Akıl, zaman’la ve mekân’la kayıtlıdır; bağlıdır.
Akıl, bütünü değil parça’yı, aslî olan’ı değil arızî olan’ı idrak edebilir sadece.
Sadece akıl’la bütün kavranamaz.
Kavranamaz; çünkü akıl, tanımlar ve sınırlar.
Akıl, tek başına Hakikat’i kavrayamaz. Hakikat’in görünümlerini görebilir yalnızca, Hakikat’i değil.
Eğer akıl, tek başına Hakikat’i kavramaya muktedir olsaydı, Kitaplar da, Peygamberler de gönderilmezdi.
Bir başka hayatî mesele de şu bu noktada: Kur’ân, sadece okunup anlaşılacak kuru bir bilgi kitabı değildir; hayata hem mânâ hem de ruh kazandıracak bir Hakikat ve Hayat Kitabı’dır.
Hakikat’e kuru bilgiyle ulaşılmaz. Mesele bilmek değil olmak’tır.
DİN’İN AKLI, AKL’IN DİN’İ
Din / İslâm, tanımların ve sınırların ötesine uzandığı için hayatımıza hem mânâ hem de ruh katar.
Akıl’sa, hesap yapar; ölçer-biçer, kesip atar, indirger...
Din, hiç bir hesaba gelmez.
Akıl hesabîdir; din hasbî.
Din’in akla, akılla sınırlı bir olguya indirgenmesi, dini ruhsuzlaştırır ve hayattan uzaklaştırır...
Batı’da Protestanlıkla / Modernlikle birlikte yaşanan felâket budur işte.
Kişinin, din’i, kafasına göre, işine nasıl geliyorsa öyle yorumlaması ve sonuçta dine uyacağına, dini kendisine uydurması kaçınılmaz sondur...
O yüzden önüne gelen İncil yazıyor Batı’da.
Feministler, eşcinseller, hatta “ateist papazlar” kafalarına göre incil yazıyorlar...
Bizde de, böyle giderse, olacağı budur -Allah göstermesin.
DİN’İ HURAFELERDEN KURTARMAK MI, ÇAĞDAŞ HURAFELER ÇÖPLÜĞÜNDE DEBELENMEK Mİ?
Dini hurafelerden temizleyeceğiz diye yola çıkan insanlar, en büyük hurafeye dönüşen akılcılığa, bilime göre dini silbaştan kodlama savaşı veriyorlar.
O yüzden önce hadislere, mezheplere saldırıyorlar, sonra herkes Kur’ân’ı anlayabilir diyerek Hz. Peygamber’i (sav) devre dışı bırakacaklar.
Hz. Peygamber'in (sav) devre-dışı bırakıldığı bir din, kısa devre yapacaktır.
Sıra sonunda Kur’ân’a gelecek... Âyetler tartışılmaya başlanacak...
Başladı da nitekim...
Bazı profesörler, “filan âyet kafama yatmadı benim” diyebiliyorlar!
Sen kafanı değiştir önce, diyorum ben de bu sığ, çapsız kişilere.
Bazı profesörler de, “Kur’ân’da değiştirilmesi gereken âyetler var,” demeye başladılar bile.
Batı’da bu tür proje tipler tonla...
Bizde de çıkmaya başlayacak zamanla...
Kur’ân’ı sadece akıl’la, bilimle anlamaya çalışmak, aklı da, bilimi de vahyin önüne geçirmektir.
Daha da vahimi, Müslüman zihninin buharlaştığı, Batılı / seküler modern veya postmodern zihin kalıplarına göre işlediği bir zaman diliminde, Kur’ân’ı, aklı veya bilimi eksene alarak yorumlamak dini din olmaktan çıkarır, hayattan uzaklaştırır.
Her iki durum da, İslâm’ın tahrif ve tahrip edilmesiyle sonuçlanır.
KANT’IN TEOLOJİ VE AKIL’LA MÜCADELESİ
Zihinlerinin çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüştüğünü ve aklın, yalnızca mevcut çağın algılama ve düşünme biçimlerini aklamaktan başka bir işe yaramadığını göremeyecek kadar sığ, yüzeysel ve çapsız kişilere -damarlarında Gazalî’nin dolaştığı- Kant gibi çaplı düşünürler esaslı cevapları verirler.
Ne demişti Kant şaheseri Saf Aklın Kritiği’nde: “Din’i kurtarmak için, teolojiden kurtulmak gerektiğini anladım.”
Ve ilâve etmişti: “Din’in önünü açmak için aklı(n alanını) sınırlandırdım.”
Kant’ın modern düşüncenin kurucu babası olduğunu hatırlatmaya gerek yok burada.
Felâketin büyüklüğünü gördü ama önüne geçemedi Kant.
Bizim entelijansiyamız, neyin ne olduğunu görebilecek durumda bile değil henüz!
RUHSUZ DİN VE ÇÖLE DÖNEN İNSAN
Mesele, köken / mebde meselesidir.
İnsanın ne olduğunu, nereden gelip nereye doğru ve nasıl yol alması gerektiğini köken tasavvuruna sahipseniz idrak edebilirsiniz; değilseniz, yola çıkamazsınız; yola çıksanız bile yoldan çıkmanız muhtemeldir.
2500 yıllık Batı uygarlığının seyrüseferi, akılla yapılan yolculuğun, insanın hakikatle buluşmasını mümkün kılmaya yetmediğini çok iyi gösteriyor bize.
Akılla çıkılan yolculuk, akıldışılıkların hükmünü icra ettiği bir felâketin eşiğine sürükledi Batılıları ve bütün insanlığı...
Akıl, hesap-kitap yaptı; Heidegger’in “başıboş canavar” diye tarif edeceği, insanlığı, dünyayı bir düğmeye basarak yok edecek, insanı kölesi hâline getirecek, hayatı mekanikleştirecek ruhsuz teknolojilerin, teknolojik silahların üretilmesine yaradı.
Ruhsuz bir dünya icat etti.
Sadece Batılıları değil, Batılıların bütün diğer medeniyetlerin kökünü kazımaları ve Batılı hayat tasavvurunu bütün dünyaya dayatmaları gibi bir saldırganlığı akladı / meşrûlaştırdı; bu nedenle hızla sekülerleşen dünya, insanlığı, tabiatı ontolojik yokoluş felâketinin eşiğine getirip bıraktı.
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020