Ahmet ALTAN
Bayramda PKK “ateşkes” ilan etti.
İyi oldu.
Hiç olmazsa askerlerle gerillaların aileleri huzurlu birkaç gün geçirecek, “kapı çalındığında” yürekleri hoplamayacak, çocuklarının vurulup vurulmadığını düşünmeden bir uyku uyuyabilecekler.
Bütün savaşlar kötüdür ama bu son yaşadığımız savaş sadece kötü de değil, tümüyle manasız ve gereksiz bir savaş.
Tam barışın kapısını çalmaya hazırlanırken yeniden savaşın içine düştük.
Bu kez savaşı PKK yöneticileri körükledi.
Öcalan, “Savaşı durdurun, büyük bir anlaşma imzalamaya hazırlanıyoruz” derken, PKK yöneticileri, “Önderimizi kandırıyorlar” diyerek, liderlerini “kandırılacak bir adam” konumuna indirgeyen açıklamalarla saldırıları arttırdılar.
Niye yaptıklarını kimse tam olarak bilemiyor.
Kürtlerden ciddi bir destek de gelmedi.
Daha önce de PKK’nın yaptığı hatalar vardı ama o hataları ya Apo bizzat kendisi yapıyordu ya da Apo’nun onayıyla yapılıyordu.
Apo’nun, özellikle PKK’yı destekleyen kesimde büyük bir etkisi var, onun yaptığı hataların “bir nedeni” olduğuna inanır o insanlar, o hataları sineye çekerler.
Ama “Apo’yu bir kenara” iterek yapılan hataları o kadar kolay kabullenmiyorlar.
Sorguluyorlar.
Üstelik de gittikçe yüksek sesle sorgulayıp, “Şimdi bu savaş nereden çıktı” diye soruyorlar.
Ben, PKK’ya sempatiyle bakanları da dâhil olmak üzere Kürtlerin PKK’yı bu kadar yüksek sesle sorgulayıp eleştirdiklerine ilk kez tanık oluyorum.
Sorgulama bir kere başlayınca da devam ediyor elbette.
Bu sorgulama garip bir dönemece de denk geldi.
Eskiden ordu da, PKK da karanlıkta dururlardı, ne yaptıklarını, niye yaptıklarını kimse bilmezdi, kimse onlar hakkında soru sormazdı, iki taraf da kendi çocuklarını hiç hesap vermeden ölüme sürebilirdi.
Şimdi orduya açıkça hesap soruluyor, hata yapan, hukuka uymayan yargılanıyor.
Bu süreç, kaçınılmaz olarak orduyu şeffaflaştırıyor.
Ve denetim, ilk kez orduyu sözüne daha güvenilir hale getiriyor.
Çünkü, eski günlerdeki gibi yalan söylemeye kalktığı anda bu yalan ortaya çıkıyor ve yalanı söyleyen bunun bedelini ödüyor.
PKK ise karanlıkta durmaya devam ediyor.
Eski zamanlarda ordunun “karanlığı” PKK’yı da saklamaya yardım ederdi ama şimdi öyle değil.
Geçenlerde bir faciaya tanık olduk.
PKK’ya yakın ajanslar, “Türk uçakları tarafından vurulup öldürülen sivillerin” resimlerini yayınladı.
Çoğunluğu çocuk yedi sivil.
Yanmış, kavrulmuş, parçalanmış bedenlerinin resimleri.
Genelkurmay, bir iki gün sonra bir açıklama yaptı.
“O siviller bizim uçaklarımızın attığı bombalarla vurulmadı” dedi.
“Bizim uçaklarımızın attığı bombalar düştükleri yerde en aşağı sekiz metre çapında bir çukur açar, hâlbuki bu sivillerin vurulduğu arabanın çevresinde böyle bir çukur yok, arabanın yanındaki duvar bile sağlam duruyor, bu ölümler bizim bombalarımız sonucu gerçekleşmedi” diyerek açıklamasının mantıklı gerekçelerini de ortaya koydu.
Uydu fotoğraflarını da delil olarak yayınladı.
PKK, buna bir cevap vermedi, sustu, sanki ortada böyle bir sorun yokmuş gibi davrandı.
Bu savaştır, iki tarafın da yalan söyleyebileceğini, olayları çarpıtabileceğini baştan kabul etmek gerekiyor ama Genelkurmay’ın bu açıklamalarına PKK’nın bir cevap verme zorunluluğu var.
Belki Genelkurmay’ın elinde, “çukur açmayan ama sadece vurduğu yeri yakan” bir bomba bulunuyor ya da başka bir silah türü kullanıyor, bunları bilemiyoruz, bunları açıklayacak olan “siviller öldürüldü” iddiasını ortaya atan PKK.
Genelkurmay yalan söylüyorsa bunu açıklasın, o yedi sivilin hesabı TSK’ya sorulsun.
Ama bu olayı PKK “sessiz” geçiştiremez.
O sivilleri birisi bombayla parçaladı.
Parçalayan, bombardıman uçakları değilse, kim?
Bombardıman uçaklarıysa, nasıl, hangi silahla?
Çoğu çocuk yedi sivil Kürt’ün nasıl parçalanarak öldürüldüğünü PKK “mantıklı” bir şekilde açıklayamazsa, o “ölümlerin” hesabı ona yazılır.
Bu da, kolay ödenecek bir hesap değildir.
Hele bu çağda, bu zamanda.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018