Ahmet ALTAN
Montezuma
Anlaşılmaz bir durumla karşı karşıyayız.
Ülkeyi, “anayasayı dinlemeyeceğini” açıklayan bir adam, anayasaya aykırı bir yöntemle tek başına yönetiyor.
Bizzat taraftarlarının açıkladığına göre “yargıyı kendine bağlamış”, devletin neredeyse her kademesine kendi adamlarını yerleştirmiş, onun birbirinin zıddı açıklamalarını hiç sorgulamadan benimseyip destekleyen bir medyası var, bir zamanlar başkanı olduğu partisi bir tür siyasi intihar eylemi gerçekleştirip kendisini bir “kul kalabalığına” dönüştürmüş, onunla aynı fikirde olmayanları canının istediği gibi ezebiliyor, üniversite yönetimleri ona biat edenlerce doldurulmuş, kızdığı iş adamlarının mallarına el koyabiliyor, muhalefet partileri garip bir teslimiyetle olup biteni sessizce izliyor dahası en kritik noktalarda onu destekliyor.
Böylesine büyük ve yasadışı güce sahip bu adamın iktidarında, o adamın bir zamanlar karşı olduğunu söylediği “askerî vesayetin” en çılgın fantezileri gerçekleştiriliyor, o vesayetin asla tek başına gerçekleştiremeyeceği bütün hayalleri hakikat oluyor.
Kürt şehirleri tanklarla toplarla yıkılıyor, insanlar bodrumlarda yakılıyor.
Kürt mahalleleri haritadan siliniyor.
Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları toptan kaldırılıyor.
“Cemaatin” üyesi oluğundan kuşkulanılan bütün dindarlar işten çıkarılıyor, izleniyor, fişleniyor, hapsediliyor.
Askerlerin suç işleseler de yargılanmayacaklarına dair yasalar yapılıyor.
Generallerin yetkisi, sivil otoritenin yetkisinin önüne geçiriliyor.
Askerî vesayetin iktidarı yeniden ele almasının yolu yasalarla açılıyor.
İşte bunlar anlaşılmaz bir durum yaratıyor.
Neden “tek başına” iktidar olmuş gözüken bir adam, kendisinin en büyük düşmanı olarak görünen bir gücün bütün hayallerinin gerçekleşmesine önayak olur?
Buna mantıklı bir cevap vermek zor.
Ama bu “mantıksız” duruma çok benzeyen bir durum tarihte de yaşanmış.
1520’lerde İspanyol Hernan Cortes, Meksika’ya çıkmıştı adamlarıyla birlikte.
Yaklaşık 40 bin kişilik bir ordusu vardı.
Aztek İmparatorluğu’nun 200 bin nüfuslu başkenti Tenochtitlan'a geldi.
Azteklerin başında İmparator Montezuma bulunuyordu.
Aztekler elbette İspanyollardan çok daha kalabalıktılar.
Cortes akıl almaz bir hinlik yaptı.
Bir grup adamıyla birlikte İmparator Montezuma’nın sarayına gitti ve orada imparatoru esir aldı.
Ama esir aldığını söylemedi.
Cortes’in emirlerini dinlemeyecek olan Aztekler imparatorlarının emirlerini dinliyorlardı.
Cortes, istediği her şeyi imparator aracılığıyla gerçekleştirdi.
Bu da anlaşılmayan bir durumdu.
Neden Montezuma “esir” olduğunu söylemedi?
Neden sarayında bir esir olarak kaldı?
Neden İspanyolların her emrini yerine getirdi ve imparatorluğun yönetimini Cortes’e teslim etti?
İspanyolların kendisini öldüreceğinden mi korktu?
“Esir olduğunu” açıklamayı gururuna mı yediremedi?
Bazı Aztekler gibi Cortes’in “tanrı olduğuna” mı inandı?
Bunların cevapları bilinmiyor.
Bir süre sonra Aztekler, İspanyolların imparatorluğu ele geçirdiğini fark ederek ayaklandılar.
Büyük çatışmalar çıktı.
Montezuma’yı kimi iddialara göre Cortes, kimi iddialara göre de onun ihanetini fark eden Aztekliler öldürdüler.
İmparatorluk karıştı ama sır çözülemedi.
Şimdi biz de benzer bir “sırla” yaşıyoruz.
Erdoğan’ın böylesine “muktedir” gözüktüğü, anayasayı çiğneyerek tek başına iktidarı ele geçirdiği bir dönemde askeri vesayetin bütün arzuları nasıl gerçekleşiyor?
Bunların hepsinin “emrini” Erdoğan vermiş gibi gözüküyor, açıklamaları o yapıyor… Ama baktığınızda bunların hepsi “askerî vesayetin” arzuları.
Türkiye’yi gerçekten Erdoğan mı “yasadışı” bir yolla yönetiyor?
Yoksa “yasadışı” bir başka güç mü Erdoğan’ı esir aldı?
“Anayasayı tanımayacağını” söyleyen Erdoğan bir başka gücün esiri olarak mı partisini ve ülkeyi yönetiyor?
İspanyollar kadar “ketum” olmayan ulusalcılar onun için mi “yurtseverler Erdoğan’ı ele geçirdi” diye övünüyor?
Ne oluyor?
Saray’da kim kimi yönetiyor?
“Montezuma’nın sırrını” şimdi de biz mi yaşıyoruz?
Var mı bunun cevabını bilen?
Ya da şöyle sorayım:
Var mı bu sırrın gerçeğini merak eden?
Bu yazı ilk olarak P24'te yayımlanmıştır.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018