Ahmet ALTAN
Bugün bayram.
Sükûnet zamanı.
Bundan yararlanıp şu “köşe yazarlığı” denen tuhaf meslekten konuşalım biraz.
Aslında dünyanın en basit ve sıradan işlerinden biri köşe yazarlığı denen iş.
Bir düşüncen var ve onu lise kompozisyonu basitliğinde istifleyip ortaya koyuyorsun.
Zaten düşünceyi anlatmak kolay bir iştir.
Düşünce dediğiniz, bonfile gibi kemiksiz kılçıksız, başı sonu belli, hiçbir karmaşıklığı ve anlatım zorluğu bulunmayan, başlangıcıyla sonu arasındaki mesafesi kısa olan bir şeydir, duygular gibi karmaşık, belirsiz, değişken, hareketli değildir.
Gazete yazıları da genellikle düşünceleri dile getirir.
Eskiden daha sanata yakındı köşe yazarlığı, yazarların çoğu da edebiyatçıydı zaten, Refik Halit gibi, Falih Rıfkı gibi büyük dil ustaları siyasi yazılar yazarlardı, o gelenekten bugüne uzanan, gazete yazarlığını bir sanata dönüştürebilen tek bir efsane yazar kaldı.
Gazeteler o lezzeti kaybedeli çok oldu.
Peki, bir insan bu kadar basit ve sonuç alma ihtimali de epey düşük bir işi neden yapar?
Amacı nedir?
Bu soruyu sormamın nedeni iki yazar dostum.
Bir zamanlar AKP’ye çok ümit bağlamış ve son gelişmelerle hayal kırıklığına uğramış genç bir yazar dostum bana geçenlerde, “Bu ülkede yazı yazmanın ne anlamı var” dedi, “hiçbir şey değişmiyor, dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyoruz, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz, boşuna çaba bu”.
İkincisi ise Gürbüz Özaltınlı.
Özaltınlı ardı ardına yazdığı iki yazıda, gazete yazılarının “rasyonel ve gerçekçi” olması gerektiğini, sadece “demokratik doğruları” söylemenin bir sonuç almayacağını, sonuç alacak türde akıllı yazılar yazmanın daha doğru olacağını söyledi.
İki yazar dostuma da katılmıyorum.
İkisinin tezine ise birbiriyle tümüyle çelişen nedenlerle karşı çıkıyorum.
Köşe yazarlığı basit bir iştir ama bazen çok işe yarar.
Ben bunun en taze örneğini geçen gün Hidayet Şefkatli Tuksal’ın bizim gazetede yazdığı “kadın plajlarıyla” ilgili yazıda yaşadım.
Sabahleyin gazeteyi değerlendirirken Yasemin Çongar’a, “Hidayet’in yazısı beni utandırdı” dedim, gerçekten de yazıyı okuyunca utandım.
Çünkü Tuksal, hayata hiç “kapalı kadınların” açısından bakmadığımızı yüzümüze vurmuştu, ben kadınlarla erkeklerin birlikte, birbirinden kaçınmadan yaşadığı bir ortamda büyüdüm, en iyi hayat biçiminin de bu doğallık olduğuna inanırım ama bu “doğallık” benim gibi düşünmeyen ve hissetmeyen insanların hayatlarını çok zorlayabiliyor bazen.
Kendini “erkeklere göstermek istemeyen” bir kadın yaz sıcağında nasıl denize girecek, onlara ayrı bir yer yapmazsanız denizden nasıl yararlanacak?
Tuksal’ın yazısını okuduktan sonra kesinlikle “kadınlar plajı” fikrini destekliyorum.
“Yazılarla hiçbir şey değişmiyor” diyen genç dostum için bu iyi bir örnek, değişiyor işte, benim gibi birçok insanın “kadın plajları” konusundaki düşünceleri ve duyguları bir yazıyla değişti.
Özaltınlı’nın sonuç alıcı, “akılcı ve gerçekçi” yazılar yazma önerisine gelince, gerçekçi olmak, şartları değerlendirip ona göre davranmak, sonuç almaya uğraşmak “politikacıların” işidir, yazarların işi hiçbir hesap yapmadan, sonuç almaya da çalışmadan, politik açıdan akılcı ve gerçekçi olmaya çabalamadan düşündüğünü dümdüz söylemektir.
Bunun için yazarlar ve politikacılar diye iki ayrı insan türü var.
Yazarlar da politikacılar gibi “hesaplı”, “gerçekçi”, şartları gözönünde tutan yazılar yazarlarsa, bütün politik şartlardan azade “gerçekleri”, “demokratik doğruları” kim söyleyecek?
Bir yazarın işi, bildiği doğruyu hiç eğip bükmeden söylemektir, “düşüncemi söylersem ne sonuç çıkar” diye hesaplamaya başladığında yazarlıktan politikacılığa doğru da kaymış olursun ve yazarlık işlevini yitirirsin.
Toplumun siyasetçilere ihtiyacı olduğu kadar, düşündüklerini, eleştirilerini hiç hesapsız söyleyecek insanlara da ihtiyacı var.
Genç dostumun sandığının aksine yazı hayatı değiştirir, Özaltınlı’nın sandığının aksine de yazı hayatı bütünüyle ve derhal değiştirme görevini üstlenmez.
Ben yıllardan beri yazı yazıyorum, Türkiye ise bir buzul yığını gibi çok yavaş kıpırdıyor ama bu beni ümitsizliğe sevk etmiyor.
Çünkü ben yazılarımı “tek bir kişi” için yazıyorum, bu ülkedeki milyonlarca insan içinde, yüzünü görmediğim, sesini duymadığım tek bir kişiye bile derdimi, düşüncemi, inancımı, kendimce doğru olanı anlatabilirsem, işimi yapmış olacağıma inanıyorum.
Benim doğru bildiğim gerçekten doğruysa ve tek bir kişiye bile bu doğruyu anlatabilirsem, bu, hayatı değiştirir, ondan ötesi de zaten benim işim değildir.
Onun için de bildiğim her şeyi dümdüz söylerim.
O tek kişiye ulaşmaya çalışmakla geçer ömrüm.
Bu, benim için bu meslekteki en kutsal ve en “rasyonel” amaçtır.
O tek kişiye ulaşabilirsem bir gün, ben işimi yapmış olarak ölürüm.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018