Ali Türer
Beklenen oldu. Diyarbakır’da Abdullah Öcalan “PKK’ya silahlı mücadeleye son verin, Türkiye’yi terk edin” mesajının okunduğu “Nevruz” mitingini geride bıraktık. Türk Bayrağının kullanılmamasından duyduğu rahatsızlığı açıklasa da mesajın içeriğinden Erdoğan’ın da memnun olduğu görülüyor. Bir yanda umutların, diğer yanda milliyetçi öfkenin kabardığı; kışkırtmalara, provokasyonlara açık hassas bir süreçten geçiyoruz.
Bir yanda barış özlemi içinde yürekleri kabarmış “iyimserler”. Diğer yanda kendini yenilmiş, gören siyaseten minder dışına itilmişliğin öfkesini yaşayan, ya da şiddetin hüküm sürdüğü ortamdan bir biçimde nemalanan “kötümserler”, diğer yanda süreçteki absürtlükleri görüp, sürecin hayal kırıklığı ile sonuçlanabileceği uyarısı ile dikkat çeken “tedirginler”. Galiba ben sonuncular arasında yer alıyorum.
MHP’nin Diyarbakır mitinginde “Türk Bayrağı” bulunmadığı için ateş püskürmesini anlıyorum da, AKP ve CHP’liler niye celallendiler onu anlayamadım. Eline silahı alıp 30 yıldan beri devlete isyan eden bir toplulukla barış görüşmesi yapıyorsunuz. Silahlı ayaklanmayı bırakmaları karşılığında devletin sadece Türklerin devleti olmaktan çıkacağı, Türkiye’de yaşayan herkesi kucaklayacağı sözünü veriyorsunuz. Ne olacaktı? Otuz yıldır sistemden dışlandıkları için başkaldırı içinde olanların, anlaşmak için masaya oturdunuz diye, sadece sizi temsil ettiğini düşündükleri bayrağın altında toplanmasını bekliyorsunuz, bu ne kadar gerçekçi? Karşı taraf “dur bakalım, hele bir kucaklaşalım, helalleşelim; devlet bizim de devletimiz, bayrak bizim de bayrağımız bir olsun, o zaman sizden daha fazla sahip çıkarız ortak bayrağa” derse, ne cevap vereceksiniz?
Muhatap olarak kabul ettiğinizin “nasıl adım attığına” değil, “ne adım attığına” bakın. Öcalan mitingde yaptığı çağrı ile beklenen adımı attı mı atmadı mı? Verdiği mesaj barışa hizmet ediyor mu etmiyor mu, siz ona bakın.
İçişleri Bakanı Diyarbakır mitinginde Apo’nun posterleri asıldığı için soruşturma açılacağını, yasal işlem başlatılacağını söylüyor. Bakan nereye bakıyor acaba? Baktığı şeyi göremeyen bir İçişleri Bakanımız var, belli. Biri Sayın Bakan’a mitingin Öcalan’ın mitingi olduğunu, başbakanının da Öcalan’ın söylediklerini olumlu bulduğunu hatırlatıversin lütfen.
Diğer yandan Bakan’ının tepkisi, süreçte nereden nereye geldiğimizi görmemiz bakımından da son derece çarpıcı. Şaşkınlığı mazur görülebilir yani. Fakat sorulması gereken asıl soru da başka.
Çatışmanın acısını yüreğinde hisseden barışa susamış kamuoyunda yükselen beklentileri, heyecanı anlıyorum. Fakat karşılıklı silah bırakmanın da ötesinde idari, siyasi, hukuki sistemin bütünüyle yeniden yapılanma süreci haline gelen bu “Barış” sürecinin önü, iki siyasi liderin bireysel beklentilerine bağlı olarak açıldı; bunu unutmayalım. Tabi bölgedeki konjonktür ile ilgili yeni koşulların iktidar üzerinde yarattığı baskıyı da görmek gerekiyor. Ama, Abdullah Öcalan İmralı koşullarından kurtulmak, Erdoğan da başkanlık sistemine geçip, başkan olmak istiyor. Süreç başarı ile sonuçlanırsa, Kürt halkına kimliğini kazandıran, özgürleştiren lider olarak Öcalan İmralı koşullarından kurtulabilecek, tarihe geçecek; Erdoğan da terörü bitirmiş, sistemi Başkanlık Sistemine taşımış, bu arada kendisi ile birlikte AKP’nin siyasi geleceğini de uzunca bir süre garantiye almış olacak.
Erdoğan, sadece başkan olmak değil, siyasetten gelip de Cumhurbaşkanı olanların arasında, kendisinden sonra gelişecek siyasetin iplerini elinde tutmayı bu güne kadar başarabilmiş tek cumhurbaşkanı olmak istiyor.
İyi de, AKP’nin getirmeyi düşündüğü başkanlık sistemi, nasıl bir sistem olacak? Amerika’da olduğu gibi başkanının karşısında güçlü bir parlamento, iktidarı elinde tutanlar arasında sert bir güçler ayrılığı olacak mı? AKP’nin 2007’de Anayasa Taslağı’nı hazırlayan ekibin başında yer alan Prof. Özbudun’un, Neşe Düzel ile yaptığı röportajda dile getirdiği, AKP’nin anayasa teklifi ile ilgili değerlendirmelerini okumanızı öneririm (18.03.20013, Taraf).
AKP’nin önerdiği başkanlık sisteminde Başkan parlamentoyu feshedebilecek. Yargıdaki belirleyici organ, HSYK (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) Başkan tarafından belirlenecek. Danıştay kaldırılıyor. Güçler ayrılığı diye bir şey ortada kalmıyor. Merkezin yetkileri ne ölçüde bölge yönetimlerine devredilecek, yerel inisiyatiflerin merkezle ilişkileri nasıl düzenlenecek, yerel yönetimler nasıl bir işleyiş içinde olacak, bunlar belli değil.
Belli başlı kurumların hepsinin başkanın kontrolü altında olduğu bir sisteme demokrasi denebilir mi? Ana dilde eğitim gibi bazı haklarını elde etmiş olsalar bile, Kürt halkının böyle bir sistemde, kazanımlarını güvence altında hissetmesi mümkün mü? Toplumsal barış, huzur, böyle bir rejimle gelir mi?
Devlet elinin altında tuttuğu hükümlü ile barış görüşmeleri yapıyor. Sizce de, bu işte bir gariplik yok mu?
PKK’nın ortaya çıkışında derin devletin parmağı olduğu, Öcalan’ı “MİT”in yetiştirdiği yolunda kamuoyuna yansıyan yorumları hatırlayın. Çok yazılıp çizildi, tanınmış bazı Kürt siyasetçilerin ağzından duyduk bu lafları. Öte yandan Uludere’nin hesabının henüz verilmediğini de unutmayalım. Barışı bu kadar istiyorsa, Erdoğan’ın önce Uludere’de 34 genci askeri uçaklarla bombalayanları yargıya teslim etmesi, önce evlatları öldürülen Kürt ailelerinin acısını dindirmesi, onlarla barışması gerekmez mi?
Siyasetin gergin ipi üzerinde, biri cezaevi koşullarından kurtulma, diğeri başkan olup her şeyi kontrolü altına alma özlemi içinde gösteri yapan iki siyasetçi ile karşı karşıyayız. Kenarda MHP saçını başını yoluyor, CHP iki cami arasında beynamaz. Önce kim düşecek, ya da kim kimi düşürecek, yoksa ikisi de bir birini kollayarak süreci başarı ile sonuçlandırabilecekler mi? Süreci merakla ve heyecanla izliyoruz. Olası bir kaza durumunda ortalığın cehenneme döneceğini de biliyoruz.
Türkiye yeni rejimine böyle mi kavuşacak?
Evet, süreç hepimizi heyecanlandırdı. Şiddetin bitmesini, Kürt-Türk bu topraklardaki bütün halkların, inançların birbiriyle kucaklaşmasını canı gönülden istiyoruz, demokratik bir Türkiye hepimizin ortak özlemi. Ama, “Dur bakalım ne olacak?” diye köşemize çekilip seyreden edilgen bir seyirci de olamayız. Uyanık olmak, uyarılarda bulunmak, sürece müdahil olmak zorundayız.
Tedbirli bir iyimserlik içinde, ama tedirginiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024