Ali Türer

Ali Türer
Ali Türer
Tüm Yazıları
YENİ YILDAN UMUTLU MUYUZ?
5.01.2015
2048

 Bir günü özel yapan nedir, neden o günü kutlarız ya da anarız? İyi ya da kötü insanları etkileyen bir olay olmuştur da ondan değil mi? Peki, yeni yılın gelişini neden kutluyoruz? Her halde yeni bir başlangıç yapabileceğimizi düşündüğümüzden, gelecekle ilgili olumlu beklentilerimiz olduğu için. Bir birimize gelecek yıl için iyi dileklerimizi sunarken, bir birimize moral taşırız, bir umudu kovalarız. “Evet, geçmişte iyi şeyler yaşamadık, ama gelecek daha iyi olabilir, enseyi karartmayalım” mesajı veririz birbirimize.

Yeni yılı karşılarken duyduğumuz bu coşku geçmişte bizi bunaltan yaşanmışlıklardan kurtulma duygusundan alır biraz da gücünü. Aslında bu, geçmişteki “biz” ile “ben” de bir sorun olduğunu gösterir. Yeni yılın gelişini kutlarken bir biçimde kendimizden, yaşadıklarımızdan memnuniyetsizliğimizi de dışa vurmuş olmuyor muyuz?

İki temel belirleyici var: toplumun beklentileri, bireyin ihtiyaçları. Demokrasi dediğimiz şey varoluş içinde, bu iki belirleyiciyi dinamik bir dengede tutabilme halidir bir bakıma. Bir toplumun bileşenlerinin beklentileri yönetilemez bir çatışma hali içinde ise; topluma sahip çıkarken bireyin ihtiyaçlarını göz ardı ediyorsak ya da bireylerin çıkarlarına toplulukların beklentileri feda ediliyorsa orada demokrasi yeşermez, huzur da bulamayız.

Bu da bizi bir arada yaşamın huzur ve istikrar içinde sürmesini sağlayacak, insanları bir arada tutacak ortak paydalar nasıl üretilebilir sorusuna getiriyor ister istemez. Bunun aslında temelde iki yolu var. Ya kurucu irade, kurtarıcılar ortak paydaları belirleyecek, diğerleri de bu kurtarıcılara biat edecek ya da hiçbir önyargı beslemeden ortak paydaları aşağıdan yukarıya birlikte üretmeyi deneyeceğiz, üçüncü bir yol yok.

Bu ülkede sosyalistlerimiz dâhil hep birinci yolu denedik, ikinci yolumuz hiç olmadı. Çünkü ürettiğimiz, bizi üreten kültür ikinci bir yol düşünmemiz için uygun değildi. Belayı baştan def etmek için çözümü ya darbede aradık ya da devrimde. Başımızın belası da -bu günlerde paralel, vesayet gibi sıfatlar kullanıyoruz- bunlar oldu sonuçta. Sistem bunalıma girdiğinde merkeziyetçi yapıyı “yeni” tarzda ama eskisine göre daha fazla güçlendirmeyi seçtik hep. Bu gün de aynı şeyi deniyoruz.

En sosyalistimiz bile demokrasi, özgürlük, emek adına devleti eline geçirmeyi, eldeki ideolojiye göre toplumu yeniden düzenlemeyi önerdi? Bütün üretim araçlarını, kültür- sanat dâhil bütün yaratma araçlarını devleti yönetecek yeni tip kurtarıcıların eline bırakınca bu ülkeye demokrasi, sosyalizm gelecek sandık. Hala ateşe giden pervane gibi bunu savunan dostlarımız var. Olsa sermaye senin, ama olmadı, olmuyor işte. Bu yöntemle siyasi birlik kurulamıyor, huzur bulamıyoruz.

En demokratımız, muhalifimiz parçacık haline gelmeyi, Demokratik Özerliği savunuyor. Daha küçük olmak parçacığı toplum olmaktan çıkarmıyor aslında, orada birey yine yok, en azından olacağı şüpheli. Bir arada yaşamanın bağlarını zayıflatınca siyasi birliği yeniden örmek daha kolay olmayacak.

Demokratik Özerklik ile ademi merkeziyet temelinde siyasi birliği yeniden örme önerisi  bazen aynı şeyler gibi vazedilse de aslında aynı şeyler değil, bir kere yaslandıkları felsefe farklı. Demokratik özerklik sonuçta bir kimliğin kurtarıcılığına soyunanın elinden çıkmış bir marka, diğerlerini senin için umut olanı paylaşmaya zorlarsan sonuçta bu da dayatma olur.

Oysa ihtiyacımız olan şey ademi merkeziyetçi yeniden yapılanma. Yani siyasi birlik için gerekli ortak paydaların hiçbir kimliğe, ideolojiye, inanca dayalı olmadan, ama bütün bu kimlikleri, inançları ideolojileri kucaklayacak şekilde aşağıdan yukarıya, bireyden topluma doğru yeniden üretilmesi. Her ilin, ilçenin, semtin kendi yaşam biçimine; eğitim, sağlık, sosyal hizmet, bayındırlık ilişkilerine bileşenleri aracılığı ile yerelde karar vermesi. Yani bireyden yola çıkma, yaşadığı yörenin yaşamını düzenlemeye bireyi katma, bireyi güçlendirme, bireye kimlik kazandırma. Merkezi yönetim yerel yönetim ilişkilerini yeniden düzenleme, merkezi yönetime yerelin gücünü katma.

2015 Türkiye’sinde bir valinin çıkıp “bu ilde asansörler üçüncü kattan itibaren çalışacak, restore edilen sinagoga Yahudiler girmeyecek” demesi; valilerin öğretmenlerin nerede görevlendirileceğine, iznini nerede kullanacağına karar vermesi; kimin makul şüpheyle aranıp aranmayacağına karar vermesi sizi rahatsız etmeyecek mi? Valiyi merkezi otoritenin yereldeki jandarması haline getirince asayiş berkemal mı olacak? Bu güne kadar bu yöntemle neyi çözdük? Gelin bir de valinin yetkisini yereldeki işlerin hukuka uygun olup olmadığını denetlenmekle sınırlandırmayı deneyelim. Belki de huzuru burada buluruz? Özerkliğin, işleyişin gerçekten demokratik olabilmesinin güvencesi de bu değil mi? Bir de bunu denesek kıyamet mi kopar?

Sayın Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu umudu yeşerttiği için bu kadar yüksek oy aldı? Muhalefeti kabartacak maya belki de bu. Çözüm mü, çözülme mi olduğu belli olmayan iktidarın merkeziyetçi yapıyı güçlendirmek için kullandığı oyalama araçlarında, yalancı umutlarda enerji tüketmekten; iktidarın emellerine araç olmaktan bizi kurtaracak, yoğunlaşmamız gereken asıl süreç bence bu.

Hükümet gelecek yıl için beklentilerini mecliste kanunlaştırdığı 2015 Bütçesi ile ortaya koydu. Ücretlere en fazla %6 zam yapacağım, ama sizden geçen yıla göre %11-12 daha fazla vergi toplayacağım diyor. Borçların faizi için ayırdığı para yatırımlar için ayırdığının iki katı. Demek ki işsizlik düşmeyecek, daha da artacak? AKP genel seçimlere “bana fırsat verin bütün ipleri elimde toplayayım” mesajı ile giriyor. Bu fırsatı bulunca hangi yolda yürüyeceği de belli: Karma eğitimi kaldırmayı tartışmaya açtılar. Kadını erkeğinin ve doğuracağı çocuklarının (en az üç tane) hizmetinde kariyer sahibi yapmak için eve kapatmaya hazırlanıyorlar. Ana sınıflarında, okullarda verilecek değerler eğitiminin ana başlıklarını Hizmet Vakfı hazırlıyor. Öğretmenlere öğrenci ile ilgili yaşantılarını internete taşıma yasağı yolda.

Bu gidişi durdurabilecek olanların bir araya gelebilmek için ortak payda üretemedikleri yerde gelecek için sizce umut var mı? 2015’e girerken bunların gelişini mi kutladık? Yeni başlangıçlar için hazır olmadığımız yerde gelecek için umutlu olmaya hakkımız var mı? Ben de sağlık, huzur, başarı yeni yılda sizlerle olsun diyeceğim, ama…

           Hakkını veremeyecekseniz yeni başlangıçların

Değişimin heyecanı taşınmıyorsa damarlarınızda

Devam edilecekse tuzaklar kurulmaya

Alışkanlıklarınız ayağınızda pranga

Adımlarınız yolsuzluğa payanda olacaksa

Aynı sözlerle saldıracaksanız birbirinize

Geleceği ipotek altındaysa yeni doğanın

Sokaklarda aç dolaşıyorsa çocuklar

Baba eline bakmanın utancını yaşıyorsa gençler

Çiğniyorsa iş uğruna birbirini insanlar

Doğa can çekişmeye durmuşsa elinizde

Utanıyorsa kirlenmişlikten ırmaklar

İki sıçrayış arasına sıkışmış

Başlangıçlara bağımlı değişime kapalıysanız

Suyun çekilişini derinden hissedenlerin

Doğaya öykünme ayinine dönüşür kutlamalar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar