Alper GÖRMÜŞ
Dans partnerlerini kıyasladığımızda, paralel merkez medyanın işinin geleneksel merkez medyadan daha zor olduğunu söylemiştim geçen yazımda. Çünkü geleneksel merkez medyanın partnerinin (devlet) dans sırasındaki –bazı yasaklar ve sınırlardan ibaret olan– figürleri çok daha belirgin ve basitti ve fazlaca değişmiyordu. Bu nedenle de geleneksel merkez medya, yayın çizgisinde ikide bir değişiklik yapmak zorunda kalmıyor, böylece “tutarlı” bir çizgi izliyor izlenimi veriyordu.
Buna karşılık paralel merkez medya, partneri hükümet ve iktidar siyasetçileri olduğu için çok daha belirsiz ve karmaşık figürlerle karşı karşıya kalıyor, partnerinin zikzaklarına uyunca da zor durumda kalıyordu.
Doğrusu, bu söylediklerimi tümüyle doğrulayacak taze bir örneğin bu kadar kısa bir süre içinde ortaya çıkabileceğini beklemiyordum, fakat çıktı; hem de tam önceki yazının sonunda verdiğim muhayyel örneğin ete kemiğe bürünmüş haliyle çıktı:
“Paralel merkez medyanın ‘partner’ sorunu” (Taraf, 24 haziran) başlıklı o yazı, şu cümlelerle sona eriyordu:
“Taze bir örnekle bitireyim: Hükümet, Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesinde, Tayyip Erdoğan’ın milletvekilliği seçilmesi sürecini hatırlatıp ‘gerekirse Anayasa değişikliği’ sözüyle ‘düzeltme’ yönünde bir inisiyatif kullanacağını söyleseydi, paralel merkez medya bugün nasıl bir yayın yapardı? Peki, bu tavır doğruysa, bugün neden Başbakan’ı ve AK Parti’yi o yönde teşvik eden bir çizgi izlenmiyor?”
Star’dan “yüce yargı” güzellemeleri
Ben o yazıyı yazdığımda, Hatip Dicle’nin milletvekilliği iptal edilmişti, fakat Ergenekon ve KCK sanıklarına dair mahkemeler henüz bir karar vermemişti; dolayısıyla soruyu sadece Hatip Dicle yönünden sormuştum. Yazıyı gazeteye gönderdikten birkaç saat sonra, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerine “ret” kararı verdiğini öğrendim. Daha sonra da, biliyorsunuz, ilgili mahkemeler, KCK davasından yargılanan bağımsız milletvekilleri ve MHP Milletvekili Engin Alan’ın tahliye taleplerini de reddettiler.
Star gazetesi 24 haziranda Balbay ve Haberal’ın tahliye edilmeyişinde herhangi bir sorun görmediğini, ortada tartışılacak bir şey bulunmadığını imâ eden bir manşetle yayımlandı: “Ergenekon’dan çıkış yok...”
Gazete, 25 haziranda ise bir tam sayfasını, “yargı iradesi-milli irade” tartışmasına yine hiç girmeksizin (buraya bir mim koyun, çünkü 26 haziranda mesele tamamen bu eksene kayacaktır –az sonra–) mahkeme kararlarının “yerindeliğine” ayırmıştı.
Sayfanın ana bölümünde, “Ergenekon-Balyoz-KCK vekilleri neden hapiste?” başlıklı haberde, mesele sanki sanıklara isnat edilen suçlamalarmış gibi tek tek bütün sanıkların neyle suçlandıkları anlatılıyordu.
Bence bunların içinde en tuhafı, KCK sanıkları Gülser Yıldırım ve Faysal Sarıyıldız’a dair olanıydı. Bu iki milletvekilinin suçu, “Öcalan’ın emriyle hareket ettiler” ortak başlığıyla duyurulmuştu okurlara. (Star dahil aynı günkü gazetelerde, devletin Öcalan’la görüşmelerinin artık doğrudan bakanlık yetkilileri üzerinden yürütüldüğüne dair haberler vardı.)
Sanık milletvekillerinin neden hapiste olduğunu anlatan bu bölüm, sayfada üç çerçeve unsur tarafından destekleniyordu. Bunların birinde “Erdoğan ve Dicle’nin farkı” anlatılıyor, “Onların tek günahı seçilememek mi?” başlıklı başka bir çerçevede ise Haberal ve Balbay’ın tahliye talebine verilen ret gerekçesinde yer alan “ilginç bir detay” duyuruluyordu okurlara... Yani: “Aynı suçlama ve benzer delillerle tutuklanan kişilerden birini milletvekili oldu diye tahliye etmek, hem Anayasa’nın eşitlik ilkesine hem de yargıya olan güveni yok eder.”
“Cezaevi tünelindeki engeller” başlıklı çerçeve unsur ise, “Madde 14” ve “Madde 83” şeklindeki alt başlıklarıyla Ümit Kıvanç’ın “83 14’e göndermese herşey hallolacaktı” başlıklı komik mi komik yazısının (Taraf, 25 haziran) ciddi versiyonundan ibaretti.
Peki, sonra ne oldu?
Başbakan’dan “milli irade” ayarı
Star’ın işte bu performansla yayımlandığı gün Başbakan Erdoğan’ın konuya ilişkin ilk açıklaması geldi. Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde yaptığı konuşmada iki önemli mesaj verdi: “Sıfır kilometrede Anayasa” ve “Milli irade üzerinde vesayet kabul edilemez...”
Bütün gazeteler birinci mesajı öne çıkarırken, sadece Star, Başbakan’ın mahkeme kararlarının Meclis’te revize edileceğini imâ eden “Milli irade üzerinde vesayet kabul etmem” sözlerini manşete çekmişti.
Demek ki önümüzdeki günlerde Star sayfalarında “yüce yargı”nın yerine “milli irade”nin öne çıkarıldığını göreceğiz.
Olan bitene dair benim tahminim şöyle: Star’daki meslektaşlarımız, Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın, Bülent Arınç ve Mehmet Ali Şahin’in TBMM’yi adres gösteren açıklamalarından sonra gelen “yüce yargı” temelli talihsiz konuşmasının Başbakan’ın kişisel görüşünü (de) yansıttığını düşündüler ve çizgilerini ona göre belirlediler. Sonra “asıl partner”in figürü geldi ve gazete bir anda açık pozisyona düştü.
Bu kötü örneği dengeleyen, hükümeti esasen “doğru yolda” görmenin ona karşı hiçbir eleştirel pozisyon almamak anlamına gelmeyeceğini gösteren bir başka gelişmeden de söz etmeliyim.
Star’ın “Ergenekon’dan çıkış yok” manşetiyle yayımlandığı gün, Yeni Şafak “Yargı bozdu Meclis düzeltsin” manşetini kullandı. Manşetin açılımı da şöyleydi: “Hatip Dicle’nin vekilliğini düşüren YSK’nın ardından, Ergenekon mahkemesi de tutuklu sanıklar Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın tahliye talebini reddederek ‘Meclis vizesi’ vermedi. Siyasiler ve hukukçular, yargıya takılan halk iradesi için TBMM’yi işaret etti.”
Yeni Şafak, Star’ın mahkeme kararlarının “yerindeliği”ni temellendirmeye çabaladığı 25 haziranda ise başta MÜSİAD ve TÜSİAD olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının “Kırmızı çizgileri bırakıp Meclis’te uzlaşın” çağrısını manşetleştirdi: “Uzlaşma buradan başlasın...”
Başbakan Erdoğan Star’ın değil Yeni Şafak’ın gösterdiği yoldan yürümeye karar vermiş görünüyor. Ben bu sonuçtan ziyadesiyle memnunum.
Keza, paralel merkez medyanın gözü kapalı bir hükümet yandaşlığından ibaret olmadığına dair güçlü bir kanıt sunan Yeni Şafak’ın bu olaydaki tavrından da ziyadesiyle memnunum.
-
Krikor Zohrab burada yaşadı
“İstanbul’da, Taksim’den Dolmabahçe’ye doğru inen yokuşun sağ tarafında, askerî hastanenin karşısında, Gümüşsuyu Apartmanı vardır. Eski adı Azaryan olan bu bina Krikor Zohrab’ın oturduğu son yer. Tutuklamaya gelen polisler Zohrab’ı bir daha dönmemek üzere buradan alıp götürmüşler. Önünden geçerken, o sıcak haziran gecesinde [1915 –A.G.] polislerin arasında götürülen birini görüyor gibi oluyorum. Benim gördüğümü başka kimsenin görmeden gelip geçmesi de bir o kadar üzüntü veriyor. Düşünüyorum, acaba bu binanın dış cephesine; ‘Osmanlı Ermeni yazar, hukukçu ve mebus Krikor Zohrab burada oturdu’ yazan bir plaket konamaz mı?”
Kendi deyişiyle, Ermeni meseleleriyle Ermeni eşinden daha ilgili bir Türkiye Yahudisi olan Nesim Ovadya İzrail, 1915, Bir Ölüm Yolculuğu, Krikor Zohrab başlıklı kitabının önsözünde soruyor bu soruyu...
Okuyup bitirdikten sonra düşündüm ki, tıpkı kitabın yazarı gibi, onu okuyanlar da soracaklardır aynı soruyu... Bu düşünce beni, böyle bir inisiyatifi kullanabilme konumunda bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la ilgili bir temenniye taşıdı. “Keşke” dedim, “Kadir Topbaş da okusa Krikor Zohrab’ın hayatını...”
Temennim şimdilik bu kadar... Keşke okusa... İnanıyorum ki böylece yazarın arzusu, kaçınılmaz olarak bu şehri yöneten adamın da arzusu haline gelecektir.
“Krikor Zohrab’ı tanıdıkça, Hrant Dink’le arasında birçok bakımdan paralellikler kurmaya başladım. Toplumsal meselelere benzer yaklaşımları, ait oldukları toprakları her türlü tehlikeye rağmen terk etmeye yanaşmayan benzer kaderleri olduğunu keşfettim. Hrant Dink ve Krikor Zohrab, bu toprakların yetiştirdiği, bu topraklara ait iki özel insandı. Hrant’ın toplum tarafından bilinir olmasına karşın, Zohrab’ın bilinmemesine hayıflandım.”
Arkadaşım Nesim’in kitabını okurken, Zohrab’la ilgili bilgilerimin ne kadar sınırlı olduğunu anladım ve açıkçası biraz da utandım.
Aslında bugünkü yazının tamamını kitaba ve Ferda Balancar’ın AGOS için kitabın yazarı Nesim Ovadya İzrail’le yaptığı söyleşiye ayıracaktım. Ne var ki erteleyemeyeceğim bitişikteki yazı beni bundan alıkoydu.
Fakat bugün yapamadığımı cuma günkü yazıda yapacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025