Alper GÖRMÜŞ
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) genel sekreterliğini de yapan Tarhan Erdem, yıllar önceRadikal’deki bir yazısında CHP tarzı muhalefet pratiğini anlatmıştı... Buna göre CHP genel merkezinde her sabah gazeteler inceleniyor, iktidar sözcülerinin o gün neler söyledikleri not ediliyor, polemiğe müsait demeçler seçiliyor ve kafiyeli laf oturtma tekniğiyle onlara cevaplar hazırlanıyordu.
Eşyanın tabiatı: Muhalefetini bu kadar kısır bir alana sıkıştırdığında seni bekleyen akıbet zaman zaman malzemesiz kalmandır. Yani üzerinden muhalefet üreteceğin yeteri kadar laf bulamayınca ya kötü esprilerle örülü kötü laf oturtmalara baş vurursun ya da kendi malzemeni kendin üretmek üzere bazı lafları eğip bükerek onları muhalefet etmeye uygun hale getirirsin.
CHP, bu tarz bir muhalefet anlayışıyla ikitdar alternatifi bir parti olamayacağını yavaş yavaş idrak etti ve son yıllarda enerjisini laf çakma ve laf oturtmadan çok iktidara geldiğinde yapıp edecekleri üzerinde toplamaya gayret gösterdi.
Ne var ki, iktidarı adım adım geriletip kendisini bir iktidar alternatifi olarak sunmaya değil de geçici iç soğutmalara odaklanan bu muhalefet anlayışı zamanla sağ-sol bütün muhalefetin tarzı haline gelmeye başladı. Laf oturtmaya ve laf çakmaya dayalı bir muhalefet, başkaca yollara tevessül etmese sadece “etkisiz” olmakla eleştirilebilir, masumiyeti de teslim edilirdi. Fakat yukarıda da dediğim gibi mesele burada kalmıyor. Üzerinden muhalefet yürütülecek sözler, cümleler, gerektiğinde cımbızlama, gerektiğinde eğip bükme yöntemiyle yeniden düzenleniyor, laf oturtmalı muhalefet, elde edilen bu yeni cümleler üzerinden yürütülüyor. Bu noktadan itibaren de bu tarz bir muhalefet ahlakî problemler içermeye başlıyor.
Neden etkisiz?
İşin ilginç yanı şu: Muhalefetin oklarını yönelttiği iktidar, toplumun geniş kesimlerince bir nefret nesnesi olarak algılandığı için, bu kesimler buradaki ahlakî problemleri hiçbir şekilde dert etmiyorlar. Onlar için önemli olan yüreklerinin soğutulması... Bu uğurda bazı ahlakî defoların göze alınabileceğini düşünüyorlar.
Fakat problem şurada ki, onların bazı cümleler üzerinden yürütülen mühendislik çabalarını görmemiş gibi yapmaları, toplumun öbür yarısının da bunları görmediği anlamına gelmiyor. Yani, evet, bu türden bir muhalefet toplumun bir bölümünün nefretini artırıyor ama bir yandan da toplumun öbür yarısının iktidar çevresinde daha fazla konsolide olmasına yol açıyor. Bu kesimler, böylece muhalefetten gelebilecek haklı-hakiki eleştirilere de kendilerini kapatıyorlar ve sonuçta yapılan muhalefet zaten muhalif olanların yüreklerini soğutmaktan başka bir işe yaramıyor.
Bu tarz bir muhalefetin bir başka yönü de, üzerine abanılan sözlerin (tabii “kullanışlı” hale getirilmiş biçimleriyle) hızla “Batı”ya taşınması ve kampanyaya Batı’nın da dahil edilmesi... İkinci dalganın Batı üzerinden Türkiye’ye aktarılması, toplumun öbür yarısının iktidar çevresinde konsolide olmasını daha da pekiştiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan gezisinden dönüşünde başkanlık sisteminin üniter devletlerde uygulanabildiğini söylerken verdiği Hitler Almanyası örneği üzerinden yürütülen muhalefet, şu yukarıda sıraladığım muhalefet tarzının tamamını içeriyor.
Şimdi bu örneği önce aktaralım, ardından da birlikte inceleyelim.
Konuşmayı ‘doğru’ yerden kesmek
Bir gazeteci Erdoğan’a, Başbakan Davutoğlu’nun bir televizyon programında başkanlık sisteminin üniter devletlerde de uygulanabildiğini söylediğini hatırlatıp, onun görüşünü soruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu soruya aynen şu cevabı veriyor:
“Doğru, üniter sistemlerde başkanlık sistemi yok diye bir şey yoktur. Şu anda bunun zaten dünyada örneği var. Yani geçmişten bu yana da var. Hitler Almanyası’na baktığınızda orada da bunu görürsünüz, daha sonra değişik ülkelerde bunun yine örneklerini görürsünüz. Yeter ki bütün mesele o başkanlık sisteminin uygulamada halkını rahatsız eden bir yapısı olmasın, karakteri olmasın. Yani uygulamada siz eğer adalet dağıtıyorsanız, halkın aradığı, beklediği nedir, adalettir. O olduğu anda zaten sıkıntı olmaz. Ve şu anda da, başkanlık sistemleri A’dan Z’ye pir-ü paktır ifadesini kullanamayız. Başkanlık sistemi olup sıkıntıların olmadığı yerler yok mu, o da var.”
Konuşmanın devamı da var ama ben burada keseyim, çünkü tartışmalı bölüm burası...
Ben burada kestim ama başkaları benim kestiğim noktadan da önce kesmiş. Onların, “Erdoğan başkanlık sistemine Hitler Almanyası’nı örnek gösterdi”, “Erdoğan: Hitler Almanyası’nda üniter başkanlık sistemi var” vb. başlıklarla sundukları haberlerde Erdoğan’ın sözleri şöyle ve şu kadarıyla aktarılıyordu:
“Doğru, üniter sistemlerde başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Şu anda bunun zaten dünyada örneği var. Yani geçmişten bu yana da var. Hitler Almanyası’na baktığınızda orada da bunu görürsünüz.”
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklama
Baktığım her yerde bunu ve bu kadarını görünce, Cumhurbaşkanlığı sitesinden yapılan açıklama bana hiç ikna edici görünmedi.
Açıklamada, “'Hitler Almanyası' benzetmesinin bazı haber kaynakları tarafından açıkça çarpıtılarak ve tam tersi bir mana verilerek kullanıldığı” belirtiliyor ve Erdoğan'ın üç noktanın altını çizdiği belirtiliyordu:
"1) Başkanlık sistemi üniter devletlerde de olur. Başkanlık sistemi, federalizme dayanmak zorunda değildir. 2) Hem parlamenter hem de başkanlık sisteminde esas olan, adalet ilkesinin uygulanması ve halkın beklentilerinin karşılanmasıdır. 3) İster parlamenter ister başkanlık modeli olsun, sistem kötüye kullanıldığında, Hitler Almanyası'nda olduğu gibi ortaya felaketle sonuçlanan kötü yönetimler çıkabilir. Ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi, bu tür sonuçların ortaya çıkmasına tek başına engel olamayabilir. Önemli olan millete hizmet eden adil bir yönetim tarzının benimsenmesidir."
Açıklamada nihayet Erdoğan’ın neden Hitler Almanyası türünden bir başkanlık modelini olumlu örnek olarak gösteremeyeceği şu sözlerle ifade ediliyordu:
"Böyle bir benzetme söz konusu değildir. Holokostu ve antisemitizmi, İslamofibiyle beraber bir insanlık suçu olarak ilan eden Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadelerinin Hitler Almanyasına olumlu bir gönderme gibi yansıtılmaya çalışılması kabul edilemez."
Dediğim gibi, ben her yerde yukarıda aktardığım “kısa versiyon”la karşılaştığım için, Cumhurbaşkanlığı sitesinden yapılan bu açıklamayı hiç ikna edici bulmadım. Fakat dönüp de Erdoğan’ın kendi sesinden sözlerinin aslını ve tamamını dinleyince anladım: Erdoğan gerçekten de orada izah edildiği gibi bir konuşma yapmıştı fakat konuşma uygun bir yerinden kesilip de kullanışlı hale getirilince gerçekten de sanki Erdoğan’ın Hitler Almanyası’nı başkanlık sistemi için olumlu bir örnek gibi gösterdiği öne sürülebiliyordu. (Şu da var: Erdoğan da irticalen konuşurken zaman zaman yaptığı gibi söylemek istediğini yeteri kadar açmamış, sözlerine amaçlı bir biçimde yaklaşabileceklerin girebilecekleri açık bir kapı bırakmıştı.)
İkinci perde: Batı basını
Nitekim öyle oldu, bu konuşma yurtiçinde tepe tepe kullanıldı. Sonra ikinci perde açıldı: Erdoğan’ın sözleri Batı’ya yukarıda alıntıladığım kısa versiyonla aktarıldı. Eh, fırsat bu fırsat diyen anti-Erdoğan Batılı gazeteciler de topa girince sağlı sollu Batılı gazetelerde şöyle başlıklarla duyuruldu haber:
Time: “Türkiye Cumhurbaşkanı Hitler’in gücünde bir iktidar istiyor.”
Daily Telegraph: “Dünyada ilk kez Erdoğan, anayasal reformlar için Hitler Almanyası’nı pozitif bir rol modeli olarak gösterdi.”
Independent: “Erdoğan Hitler Almanyası’ndan etkili bir yönetim örneği olarak bahsetti.”
Sonra bu haberler yeniden Türk basınına yansıdı ve çevrim tamamlandı. Fakat en güzeli “olay”dan üç gün sonra Cumhuriyet’in birinci sayfasından yayımlanan haberdi:
The Times: “Erdoğan Türkiye’nin Hitler’i olmak istiyor...”
Cumhuriyet’in aynı başlıklı haberinin son bölümünde ise ABD’li siyaset profesörü John A. Tures’unHuffington Post’a yazdığı blog yazısı özetleniyordu. Habere göre Tures, Erdoğan’ın sözlerinin gaf olmadığını savunmuş, “Otoriter Erdoğan için bu, bir diktatörün duygularını gösteren ender bir dürüstlük anı” yorumunu yapmıştı.
Ben bu yorumu okuyunca, Profesör Tures’un, Erdoğan’ın beyninin gizlediğini dilinin fâş ettiğini (lapsus) söylemeye çalıştığını sanmıştım. Fakat hayır, galiba profesör bilinçdışından değil doğrudan bilinçten söz ediyor ve Erdoğan’ın “dürüstçe” Hitler tarzı yönetim istediğini söylüyor.
Bu muhalefet tarzında ben en çok şuna şaşırıyorum: Prof. Tures gibiler, bu iri yorumları, önlerine sürülen “işlenmiş” malzeme üzerinden yapıyorlar; dolayısıyla bir anlamda mâzur sayılabilirler. Fakat malzemenin tamamına vâkıf olanlar, yani hakikati bilenler sırf kısa vadeli akut tepkiler derleyebilmek için nasıl böyle bir mühendisliği göze alabiliyorlar? Ve iktidara karşı hakiki, etkili bir muhalefetin önünü bu tarz mühendisliklerle kestiklerini nasıl göremiyorlar?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025