Alper GÖRMÜŞ
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) sistemle “kavga”sını rölantiye almış görüntüsünden türeyen tartışmalardan biri son zamanlarda iyice alevlendi... Tartışmanın temel sorusu şöyle şekilleniyor: AK Parti, askerî vesayetin bittiğini düşündüğü için mi böyle davranıyor?
Bu soruya mealen “galiba öyle” diye cevap verenlerden biri olan Ümit Kardaş, geçtiğimiz günlerdeNeşe Düzel’in sorularına cevap verirken (Taraf, 19 Aralık 2011) kendi düşüncesini şöyle açıklamıştı:
“Hükümetin eski statükoyla uzlaşarak devam ettirdiği bir vesayet rejimi var bugün. Biz yanılgı içindeyiz. ‘Üç, beş general içeri girdi. Askerî vesayet bitti. Artık tamam bu iş’ diye kamuoyunda yanlış bir algı oluştu. Oysa vesayet kurumları duruyor. Vesayet rejiminde hiçbir değişiklik yok. Siyasi iktidarın gücü yargının ve Silahlı Kuvvetler’in üzerinde bir ölçüde arttı, o kadar.”
İktidar partisi, hiç kuşkusuz Türkiye’de askerlerin siyasetteki yerini belirleyecek olan en temel dinamik... Fakat bir sürece ilişkin analiz yaparken, süreç üzerinde etkide bulunan dinamiklerden sadece“temel” olanıyla sınırlı kalınması kaçınılmaz olarak yanıltıcı ya da eksik sonuçlar üretir... Alevlenen askerî vesayet tartışmaları böyle bir problemle malûl görünüyor.
Bence, önümüzdeki dönemde askerlerin siyasi alana doğru yeniden hareketlenmeleri gibi bir gelişmeyle karşılaşırsak, bunun yegâne nedeni AK Parti’nin “durması” olmayacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bir türlü etkili bir sivil-parlamenter güç haline gelememesi ve ona bağlı olarak tabanındaki ümitsizlik de bu süreçte önemli bir rol oynayacaktır.
Bugün, askerî vesayet ya da askerlerin siyasi alandaki varlıklarının yeniden görünür hale gelmesi tartışmalarının eksik kaldığını düşündüğüm bu yanıyla ilgili bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
CHP’lilerin ümitsizliği, askerî vesayetin ümidi...
Türkiye’de askerî vesayete karşı samimiyetle mücadele edenlerin, CHP’nin sürekli hale gelen yenilgilerinden ve onun bir türevi olan tabandaki ümitsizliğin koyulaşmasından haz duyması biraz garip... Çünkü bu ümitsizlik, CHP tabanında zaten güçsüz olan AK Parti’yi seçimle yenme inancını daha da zayıflatıyor ve onları demokratik meşruiyet sınırlarının dışında kalan güç oyunlarından medet ummaya sevk ediyor. Öte yandan, zayıf bir CHP, AK Parti’nin özgüveninin hormonlu bir seviyeye ulaşmasına yol açıyor ve onu rehavete sürüklüyor.
Ben, bu nedenlerle, ülkede askerî vesayet tartışmalarının yeniden başlamasıyla, “Kılıçdaroğlu projesi”nin çökmesi arasında doğrudan bir bağ olduğunu düşünüyorum. Hatırlayın, Kılıçdaroğlu henüz referandum ve seçim yenilgilerini tatmamışken, yani kendini güçlü hissederken askerlere sık sık“siyaset bizim işimiz, sız karışmayın” uyarılarında bulunur, tabanı da onun TSK konusunda“Tayyip gibi” konuşmasından rahatsızlık duymazdı. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun partilerini nihayet iktidara taşıyabileceğini inanmaya başlamışlardı. Şimdi ise ne Kılıçdaroğlu inanıyor buna ne de taban... Ve artık CHP Genel Başkanı’ndan askerlere yönelik “uzak durun” çağrılarına pek rastlayamıyoruz... Hiç kuşkusuz bunun nedeni, bu türden çağrıların tabanda eski “hoşgörü”yle karşılanmayacağını hissediyor oluşu...
AK Parti’nin 2009’daki hayırlı “yenilgi”si
AK Parti 2009 yerel seçimlerinde yine birinci parti olmuştu ama, zaferini ancak bir “pirus zaferi”suretinde kutlayabildi... CHP’nin birkaç puanlık artışı ise “galiptir bu yolda mağlup” algısı yarattı, bu da tabanında yeni bir umut dalgasının kabarması için yeterli oldu.
29 Mart 2009 seçimlerinden iki gün sonra, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök (o zamanlar genel yayın yönetmeni) bir kadın arkadaşının cep telefonuna gönderdiği bir mesajı paylaştı okurlarıyla. Şöyleydi mesaj:
“Pazartesi sabahı çok rahatlamış biçimde uyandım. Bu ülkede kendimi azınlık gibi hissediyordum. Azınlık olmadığımı, bu ülkenin asli unsurlarından, parçalarından biri olduğumu hissettim. Ülkemin halkına itimadım kalmamıştı. Tekrar güvenmeye başladım.”
Özkök’ün kadın arkadaşının, “Ülkesinin halkı” ancak kendisi gibi düşündüğünde, davrandığında ve yaşadığında ona “itimat” eden “seküler-çağdaş sosyoloji”ye mensup biri olduğu anlaşılıyor; bu özelliğiyle onun, partinin tabanındaki “Darbe Türkiye’yi 10 yıl, ‘bunlar’ ise bir asır geriye götürür”cü eğilimi temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
CHP’nin 2009 seçim “zaferi”, hiç şüphesiz bu kesimlerdeki “AK Parti’yi seçimle yenme” inancını güçlendirdi ve “icabında darbe” öforisini bir miktar azalttı.
Sonrasında Kılıçdaroğlu’nun taze bir lider olarak CHP’nin başına geçmesi, CHP’nin seçimle işbaşına gelmesi yönündeki umutları daha da arttırdı. Fakat ardından gelen referandum ve seçim yenilgileri işleri bir kez daha bozdu.
Bugün geldiğimiz noktada ise CHP tabanı bir kez daha ümitsizlik denizinde yüzer hale geldi. Bu ümitsizlik hiç kuşkusuz “icabında askerî vesayet”, “icabında darbe” öforisini yeniden canlandıracak.
Toparlarsak... Günümüzde manzara askerler açısından şöyle görünüyor:
Bir yanda çeşitli hesaplarla statükoyla eskisi gibi bir mücadele yürütmekten vazgeçmiş bir iktidar partisi var, öbür yanda ise bir türlü güçlenemediği için tabanını yeniden “militer ideoloji”lere kaptırmaya başlayan bir ana muhalefet partisi...
Buradan çıksa çıksa askerî vesayetin restorasyonu çıkar...
***
Polis-medya ilişkisi: Her şey aynı!
Polisin, “KCK’nın medya ayağı” olduğunu öne sürdüğü gazete ve dergi çalışanlarına yönelik son operasyonunun muhafazakâr medyadaki haberleştirilme biçimi bir kez daha gösterdi ki, polis-gazeteci ve iktidar-gazeteci ilişkisi bu iktidardan önce nasılsa şimdi de aynıdır. Değişen tek şey, aktörlerdir. O zamanın “merkez medya”sının yerini şimdi, ona paralel başka bir “merkez” oluşturmuş bulunan muhafazakâr medya almıştır; hepsi o kadar.
Dün önce polisin “KCK’nın medya ayağına” karşı yürüttüğü operasyonun muhafazakâr medyadaki yansımalarını okudum, ardından, bundan 11 yıl önce polisin yürüttüğü büyük bir operasyon sırasında (Umut Operasyonu) Medyakronik’te yazdığım medya eleştirilerine dönüp baktım ve çok büyük bir karamsarlığa kapıldım. Neden öyle olduğunu, o zamanlar yazdıklarımdan birkaç paragraf aktardıktan sonra izah edeceğim... Buyurun:
“Gazetecilik ‘temas ve mesafe mesleği’yse, gazeteci, polisle temas edecek; bu kaçınılmaz. Ama bu ilişki yapış yapış bir ‘temas’tan ibaret hale gelirse, polisin her söylediği, gazete sayfalarına ‘hakikat’ hükmünde girerse, orada büyük sorunlar var demektir.
“Hafta başından beri Uğur Mumcu suikastına ilişkin olarak gazetelerimizde çıkmakta olan haberleri ele alıyoruz. Hatırlayacaksınız, bu yazılarda işaret edilen temel problem, polisin şimdilik ‘açıklama’ niteliğindeki sözlerinin ‘hakikat’ hükmünde haberleştirilmesiydi.
“Polisin bütün toplarına kale açık; hiçbir süzgeç yok, gelen giriyor. Oysa olan nedir? Polis, yaptığı bir operasyonun sonuçlarını açıklıyor. Normal bir ülkede bunun adı ‘polisin yaptığı açıklamaya göre...’dir. Burası Türkiye’yse bir kat daha öyledir...”
Gelelim “KCK’nın medya ayağı” haberlerine... Vaziyet şöyle:
On bir yıl önceki bu eleştiri, “Uğur Mumcu suikastı” ibaresi hariç tek bir kelime değiştirmeden bu haberler için de geçerli... Yani her şey aynı... Şu ibarelere bakın:
“Bölücü terör örgütü KCK’nın propaganda ayağına yönelik İstanbul, Ankara, Şırnak, Diyarbakır, Van, Mersin ve İzmir de düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda...” (Yeni Şafak).
“Operasyonlarda terör örgütünün basın yayın organları Dicle Haber Ajansı (DİHA), Fırat Haber Ajansı, Özgür Gündem Gazetesi, Azadiya Welat Gazetesi, Etik Haber Ajansı, Özgür Halk Dergisi...” (Zaman).
Fakat zirvede Star gazetesi var... Yeni Şafak ve Zaman, böyle bir haberde hiç olmaması gereken“kaydedildi”, “belirtildi” gibi yüklemlerin yanı sıra birkaç yerde polisin “iddia”larından da söz ediyorlar...
Oysa Star’ın uzun haberinde “belirtildi”, “ortaya çıktı”, “kaydedildi” gibi yüklemler bolca kullanılırken, tek bir “iddia” sözcüğüne bile yer verilmemişti. Düşünün, ortada henüz bir savcılık iddianamesi bile yok ama, Star’a göre polisin öne sürdüğü her şey “hakikat...”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025