Alper GÖRMÜŞ
SUNUŞ
Fuat Şen, “Müslüm’ün bir seveni/hayranı olarak” kaleme aldığı yazısında (Müslümcü’nün Vefası, birikimdergisi.com, 1 Kasım 2018), arabeskin dört erkekten oluşan bir kare asının olduğunu hatırlattıktan sonra, onlardan biri olan Müslüm Gürses’in iki alanda diğerlerinden farklı bir duyarlılığa sahip olduğunu anlatıyordu: “Kişisel acılarını Şark terbiyesi icabı aşikâr etmemesi” ve “hayat arkadaşına olan sevgisini gizlememesi...”
Şen’e göre, “Müslüm” filmi, Müslüm Gürses’in özel hayatındaki acıları hiçbir soyutlama çabasına girişmeksizin, olduğu gibi ve abartarak anlatan yanıyla, onun “acıları aşikâr etmeme” terbiyesiyle uyum içinde değildi.
Müslüm Gürses’in “hayat arkadaşına olan sevgisini gizlememesi” yönüne gelince... Fuat Şen’in yazısında buna dair bir eleştiri olmadığına göre, filmle Müslüm Gürses’in bu yanı arasında bir uyumsuzluk görmediği sonucuna varabiliriz...
Aslına bakarsanız, “hayat arkadaşına olan sevginin gizlenmesi”, maçoluk kültüründen hatırı sayılır ölçüde nasiplenmiş arabesk duyarlılığının mütemmim cüzlerinden biri... Bu durumda şu soruyu sormak yerinde olur: Müslüm Gürses nasıl bir kadınla karşılaşmıştı ki, içinde yer aldığı kültürün en muhkem parçalarından birini ihlal etme cesaretini gösterebilmişti?
Yıllar önce kaleme aldığım Muhterem Nur portresinde, zaten ben de bu soruya cevap bulabilmeyi ummuştum.
O portreyi, “Müslüm” filmini vesile bilerek Serbestiyet okurlarının dikkatine sunuyorum.
****
Manastır'da doğdu. Asıl adı Olga'ydı. Annesini de babasını da hiç bilmedi. Daha sonra “teyze” dediği bir kadın tarafından büyütüldü. 1942'de, İkinci Dünya Savaşı'nın dehşeti içinden bir kamyonun altında İstanbul'a kaçırıldı. Eyüp'e yerleştiler. “Teyze”si ona yeni bir nüfus cüzdanı çıkardı. Adı artık Muhterem Kısa idi.
İlkokulu Eyüp'te bitirdi, 14 yaşında orada bir dokuma fabrikasında çalışma hayatına başladı.
1950'lerin başlarında, ki yaşı artık 20'lere gelmiştir, mahalleden arkadaşı, Bulgar göçmeni Üftade ile Beyoğlu turlarına başladı. İkisinin di zihinlerinin gerisinde “artist” olup kısa yoldan yoksulluktan kurtulmak vardı.
Onu Beyoğlu'nda ilk keşfeden kişi, orada inzibat subayı olan, sonradan Film San Vakfı başkanı olacak Ümit Utku'ydu. Utku, ağabeyinin gece kulübündeki ilk karşılaşmalarında belki biraz da üniformasına güvenerek Muhterem Nur'u dansa davet etmek istedi. Ne var ki üniforması gerçekte dezavantajıydı; dans teklifi “subaylardan nefret ederim” sözleriyle reddedildi.
Nur, kısa süre önce boşandığı, hayatı kendisine zehir eden subay kocası nedeniyle subaylardan nefret ediyordu; ondan bir de oğlu vardı.
Fakat devamı geldi ve aralarında sekiz yıl sürecek aşk, 1950'de böyle başladı.
İlk film teklifini 1950'lerin başında Muharrem Gürses'ten aldı. İkinci filmi ise (1952), Osman Seden'in yönettiği Kanun Namına'ydı... Başrollerde Ayhan Işık ve Nedret Güvenç vardı. Bu filmlerdeki adı Aysel Utku'ydu. Daha sonra Ümit Utku'nun önerisiyle Muhterem Nur'u benimseyecek ve öylece devam edecektir.
Boş Beşik, başrol oynadığı ilk filmiydi. Bu dönemde ücretini film başına değil maaşla almaktaydı: Aylık 500 lira.
Artık başroller dönemi başlamıştı ama onu “star” statüsüne kavuşturacak olan filmi 1958'de çekecekti: Üç Arkadaş.
Fikret Hakan, Salih Tozan ve Semih Sezerli gibi üç zamane devi karşısında öyle bir oyun çıkarmıştı ki, önceki acemiliklerini hatırlayanlar şaşırıp kalmışlardı.
Muhterem Nur sevgisi 1960'larda, belki ancak sonraki “Türkân Şoray sevgisi” ile karşılaştırılabilecek bir boyuta ulaştı. Bu kıyaslamayı yapanlardan biri de Türk sinemasının en yetkin isimlerinden Âgâh Özgüç'tü. Özgüç, vardığı sonucu şöyle ifade etmişti:
“Bugün o mertebeye Türkân bile erişemedi. Sultan oldu ama Muhterem'in gördüğü sevgiyi göremedi.”
Bilhassa kadınlar bağrına basmıştı onu. Çünkü Özgüç'e göre o Türk kadınının acısının, anaçlığının, yazgısının simgesiydi.
Muhterem Nur da yıllar sonra bir efsane haline gelişini açıklamaya çalışırken aynı gerekçeye dayanacaktır:
“En büyük dramları ben oynadığım için Türk seyircisi bende kendisini buldu.”
“Ben, onun kadar iyi değilim”
Kişilik olarak Müslüm Gürses'e benzediğini söyleyemeyiz... O da gizlemiyor bunu zaten, Gürses'teki yumuşaklığın, kalenderliğin kendisinde bulunmadığını söylüyor:
“Benim kocam, dünyanın en iyi kocası, en iyi erkeği. Allah her kadına nasip etsin. Ben onun kadar iyi değilim. Dırdırcıyım.”
Hoş, Müslüm Gürses tipi “iyilik” ile kimin “iyiliği” kıyaslansa aynı sonuca varılır ya...
Bu noktada, “Müslüm Baba iyiliği”ni gösteren küçük bir parantez açmak isterim...
Yeni Harman dergisinde okudum... Televizyonlardaki “Şakacı” programıyla tanıdığımız Çetin Çiftçioğlu 2004'te bir TV programında “şakalamış” Müslüm Gürses'i... Şakanın entrikası, “Mehtaplı gecelerde hep seni andım” şarkısının girişinde, darbukacının “kontra” çalmasıymış.
Müslüm Gürses, “Neredeyiz, n'oluyoruz” diye kesmiş müziği hemen. Hemen anlatılmış: Seyfi Abi'nin eşi doğum yaptığı için aceleyle, işte bu genç darbukacı bulunmuştu!
İkinci deneme aynı... Üçüncüde Baba bütün yumuşaklığı ile şarkıya nasıl girmesi gerektiğini anlatmış, fakat nafile... Dördüncüde arkadaşları bırakıp gitmesini söylemişler darbukacıya, o da ağlamaklı bir yüz ifadesiyle yerinden kalkıp “darbukacı gider” demiş. Tam kapıya doğru ilerlerken, sesi duyulmuş Gürses'in: “Darbukacı hiçbir yere gidemez, aynen geri döner...”
Müslüm Gürses, başkalarını üzmemek için yaşayan bir insandı, böyle bir şefkati vardı.
Kimin şefkati yarışabilirdi ki böyle bir şefkatle, Muhterem Nur'unki yarışsın.
“Şeriatçı filmde oynamam!”
Muhterem Nur, kendisinin de kabul ettiği gibi başka karakterde bir insandı. Karakteri, çevresine, başkalarına, dünyaya bakışına da yansıyordu ister istemez.
1995'te “Milyar verseler şeriatçı filmde oynamam. Niye alet olayım? Yakışır mı?” derken, muhtemelen sadece başrolünü tesettürlü bir kadının oynadığı bir filmden söz ediyordu.
Şimdi böyle cümleleri Tarık Akan'lar falan sarf ediyor. Muhterem Nur'un ise Müslüm Gürses gibi bir insanla uzun yıllar yoldaşlık ettikten sonra bu katılıkta düşünmeye devam ettiğini kesinlikle varsayamayız.
Türkiye gazetesinden Fatih Vural'a verdiği söyleşide, kocasının cenaze namazının Teşvikiye'de değil Fatih ya da Eyüp Camii'nde kılınmasını arzu ettiğini söylemişti... Yalnız bu bile köprülerin altından çok suların aktığını göstermiyor mu?
“Tipik Türk kadını. Boynu eğik...”
Onu yakından tanıyanların, bilhassa da birlikte çalıştığı yönetmenlerin ortaklaşa dile getirdikleri bir karakter özelliği daha var: Özgüven âbidelerinin “eziklik” olarak bile tanımlayabileceği düzeyde bir vericilik ve hırstan yoksunluk.... Agâh Özgüç'ün sözleriyle:
“Çok ilginç ve zorlu bir yaşamı var. Bir kere çok duygusal. Tipik Türk kadını. Boynu eğik, baş kaldıramayan. Filmlerinde aslında kendi hayatını oynadı.”
Fakat ben Özgüç'ün yerinde olsaydım “baş kaldıramayan” yerine “baş kaldırmayan” derdim. Çünkü, karakterinin bu tarafı, Muhterem Nur'un “doğru”luğuna inandığı bir ahlakın yansımasından başka bir şey değil. Çünkü o, özellikle kadın erkek ilişkisinde “eşitlik”ten çok “korunma-kollanma” duygusuna, şefkate ve dayanışmaya inanıyordu.
“Eş”ini bulana kadar bunları hiç görmemiş ve bunların hayaliyle yaşamış birinin böyle olmasından daha doğal ne olabilirdi ki? Hele ki karşısına “sırf şefkat” bir adam çıkmışsa, üstelik o da şefkate muhtaçsa ve biribirlerini şefkate boğmuşlarsa; kimse kızmasın, böyle bir durumda bazı “modern” değerler anlamını tümden yitirebilir.
Muhterem Nur, aslında geleneksel bir kadın. Kocasının ne kadar iyi ve şefkatli olduğunu anlatırken onun “kılıbık” olarak algılanacağından korkup şöyle şeyler söyleyen bir kadından söz ediyoruz:
“Benim 21 yıllık kocam asla kılıbık değil. Mutfağa girdiğini, bir bardak su aldığını görmedim. Kirli çoraplarını kirli sepetine bile atmaz, çıkarır lavabonun kenarına bırakır.”
Muhterem Nur'un Müslüm Gürses'e neden ibadet eder gibi bağlandığını anlayabilmek için, starlıkla dansözlük ve turne şarkıcılığı arasındaki döneme, oradaki ilişkilerine bakmak gerekir... Karşılığında beladan başka bir şey görmediği sınırsız bir vericilik dönemiydi bu...
Onu sömüren erkeklerden kalan borçları ödeyemediği için cezaevine bile girdi. Bu döneminden gerekli dersleri çıkarmış görünüyor: Vericiliği devam ediyor ama sadece hak edene...
Müslüm Gürses, Muhterem Nur'la uyumunun sırrını anlatırken “Tamah fakirliktir, kanaat zenginliktir” demişti.
Hayatının önceki dönemine bakınca, Muhterem Nur'un da buna bütün benliğiyle inandığı anlaşılıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025