Amberin ZAMAN
Ülkemizde cereyan eden bu olağanüstü günlerde algı ile gerçek arasındaki farkı ortaya koymak biz gazetecilerin en asli görevi.
Taraf tutmadan, mümkün mertebe, sakin ve objektif bir dille verileri sunmak…
Ne yazık ki darbe öncesinde olduğu gibi algı operasyonları tam gaz devam ediyor. Bu Türk-Amerikan ilişkilerine dair yazı ve yorumlarda da hemen göze çarpıyor. ‘Darbe ABD’nin desteğiyle gerçekleşti’ iddiası durmaksızın ortaya atılıyor.
Ve örneğin 15 Temmuz gecesinde başlayan kanlı darbe teşebbüsünün, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi gücünü pekiştirmek üzere kurguladığı bir kumpas olduğu’ yönündeki görüş Washington’daki kanaat önderleri arasında hakimmiş deniyor.
Gerçekten böyle mi?
Türkiye konusunda en çok kalem oynatan isimlerden Council on Foreign Relations’dan Steven Cook, The Atlantic Council’dan Aaron Stein ve The Bipartisan Policy Center’dan Nicholas Danforth’a sorduğumda, hepsinden aynı cevabı aldım: “Darbe gerçekti.”
Çoğu, darbenin arkasında ‘Fethullah Gülen’e yakın geniş bir grupla birlikte hareket eden karma bir yapı’nın olduğunu tahmin ediyor.
Ben de aynı fikirdeyim.
İsimlerinin kullanılmaması şartıyla konuşan ABD’li yetkililer, Gülencilerin işin içinde olduğunu güçlü olasılık şeklinde değerlendiriyor. Hiçbiri darbe için ‘kumpas’ demiyor.
Zaten ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, CNN Türk’e verdiği mülakatta bunu net şekilde ortaya koydu. Üstelik ‘önemli sayıda Gülen sempatizanın darbe içerisinde yer aldığının göründüğünün’ altını çizdi.
Ne var ki ABD’nin darbenin ardından verdiği ilk tepki tam bir skandaldı.
“Halkın seçtiği iktidara yönelik herhangi yasadışı eylemi kabul edilemez buluyor, şiddetle kınıyor ve karşısında duruyoruz” demek yerine kupkuru “Durumu izliyoruz” sözleriyle yetindi.
Oysa Obama’nın derhal Erdoğan’ı araması ve hükümete desteğini dillendirmesi gerekirdi. Bunlar yapılmış olsaydı ‘Darbenin arkasında Amerika var’ iddiaları bu denli rahat pazarlanamazdı.
ABD’li yetkililere neden ‘ağırdan alındığını’ sorduğumda “Bürokrasi çarkı bizde yavaş çalışıyor” mealinde cevaplar aldım.
Belli ki hazırlıksız yakalandılar. Bu tereddüt hali aynı zamanda bize Obama yönetiminin Erdoğan ve AK Parti iktidarına yönelik olumsuz bakış açısının da ipuçlarını sunuyor.
Şüphesiz darbe başarılı olsaydı, yönetimde kimi isimler Erdoğan’ın ardından gözyaşı dökmeyecekti. Washington’un Mısır’da Sisi darbesi karşısında benimsediği tavır zaten ortada. ABD kendi çıkarlarını her şeyini önüne koyuyor.
Ve tam da bu yüzden darbede ‘Amerika’nın parmağı’ olduğu iddiası bana pek mantıklı gelmiyor.
Bir kere son dönemde Suriyeli Kürtler nedeniyle gerilen Türk-ABD ilişkileri yumuşamaya başlamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan sonbaharda ABD’ye resmi ziyarette bulunmak için zemin yokluyordu. IŞİD’e karşı mücadelede bir ortak payda yakalanmış gibi görünüyordu.
ABD’nin verdiği bir dizi güvence sonucunda Türkiye, YPG öncülüğündeki Menbiç operasyonuna yönelik itirazlarını dillendirmez olmuştu. Bu arada ABD’nin arabuluculuğu sayesinde Musul yakınındaki Başika kampına gönderilen takviye Türk özel kuvvetleri yüzünden Bağdat ve Ankara arasında patlak veren kriz çözülmeye yön tutmuştu.
Hal böyle iken, Türkiye’yi bir iç savaşa kadar sürükleyebilecek, bölgedeki kaosu katlayacak ve IŞİD’e karşı yürütülen mücadeleyi sekteye uğratacak bir darbeyi Washington neden istesin?
Ankara açısından ABD parmağına işaret eden başlıca unsur tabii ki Fethullah Gülen’in Pensilvanya’daki varlığı.
Gülen’in kaderini iki unsur belirleyecek. Birincisi Türkiye’nin sunduğu 4000 küsur sayfalık dosyayı ABD makamlarının ikna edici bulup bulmaması.
İkinci husus ise Gülen’in Türkiye’ye iade edildiği takdirde adil yargılanıp yargılanmayacağı.
Olay esas bu noktada düğümleniyor.
Zira OHAL kanunuyla elini güçlendiren iktidar, adaletin değil düşman bellediği her kişi ve kurumu yok etmenin peşindeymiş gibi davranıyor.
İktidar yanlısı medya Erdoğan’a eleştirel yaklaşan herkesi düzmece haberlerle hedef gösteriyor. Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’ye el uzatılırken yine halkın oylarıyla seçilen Selahattin Demirtaş yok sayılıyor. Tüm bunlar ülkeyi daha da kutuplaştırdığı gibi ekonomiyi de olumsuz etkiliyor.
Halbuki Türkiye yeni bir hikaye yazmak, iç barışı filizlendirmek için altın fırsat yakalamıştı. Bunun yerine Türkiye’nin daha da otoriterleştiği ve dolayısıyla Gülen’in adil yargılanmayacağına dair görüş pekişiyor.
Görüştüğüm birçok gözlemci Gülen’in iade edilme olasılığının gittikçe zayıfladığını savunuyor.
Oysa Gülen’e ilişkin iddialar sonuna kadar araştırılmalıdır. Türkiye’de adil yargılanacağı bir ortam ivedilikle sağlanmalıdır.
Ve suçlu olduğu somut delilerle sabitlenirse, Türkiye’deki dengeleri altüst etmesine olanak sağlanan bu şahıs, cezasını çekmelidir.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2018
18.08.2018
31.07.2018
3.02.2018
24.06.2018
14.06.2018
3.02.2018
20.05.2018
1.02.2018
23.04.2018