Atilla YAYLA
Liberallerin ayrışmasıyla ilgili dizinin dördüncü yazısında Gezi'nin tesirleri üzerinde duracağım. Gezi ayrışma hususunda adeta bardağı taşıran son damla oldu. Birçok kimse için tam bir deprem etkisi yarattı. Birkaç hafta içinde, sadece kimi kıdemli liberaller değil, liberallik fikrî kariyerinin daha başında olan bazı gençler bile, belki de bilhassa onlar, kendilerini bir ayrışmanın ve kutuplaşmanın içinde buluverdi.
Kabul etmek lâzım ki Gezi karmaşık, okunması zor, çok boyutlu, hissî tarafı yoğun bir olaylar silsilesiydi. Gezi'nin hem içinde hem dışında olmanın avantajları ve dezavantajları vardı. Olaylar kişiselleştirilmeye ve romantize edilmeye çok müsaitti. Heyecanları harekete geçiriciydi. Yoğun dezenformasyon ve manipülasyon çabalarına sahneydi. Bunlara ve başka bazı faktörlere bağlı olarak, Gezi'ye bakışta, liberaller arasında iki ana tavır oluştu.
Birinci tavır, Gezi'yi iki ana bölümde gördü. Ben bunlara dar anlamda Gezi ve geniş anlamda Gezi diyorum. Başka bir adlandırmayla, Gezi'nin bir reaksiyoner bir de aksiyoner kısmı vardı. Yahut, bir tepki ve bir proje kısmı. Birinci anlam ve nitelikteki Gezi'de, çevre hassasiyetine dayandığı düşünülen, meşruiyeti tartışmalı olsa da bir ölçüde mazur görülebilecek bir park işgali, işgali sona erdirmek için kullanılan abartılı ve yer yer suça varan polis şiddeti, hükümet kanadından gelen lüzumsuz sertlikte açıklamalar, yanlış söylemler ve başarısız kriz idaresi vardı. Bütün liberaller, haklı olarak, orantısız polis şiddetini kınadı, hükümetin daha müzakereci olmasını ve talepleri dinlemesini istedi. Bu birinci, reaksiyoner, tepkici Gezi'ydi.
İkinci, yani aksiyoner Gezi'de, ilk Gezi'deki amaçlar ve meşruiyet basamak yapılarak, şiddet bilinçli şekilde Türkiye'nin birçok yerine yayıldı. Nispeten geniş Atatürkçü kitlelerle şiddeti sırf şiddet hatırına olsa bile kullanmaya istekli radikal sol örgütler hükümeti yıkmaya veya siyaseti yeniden dizayn etmeye elverişli bir ortam yaratma amacı ve umuduyla sokak şiddetini yaydı, yoğunlaştırdı, süreklileştirdi. Polis de bu şiddete yer yer aşırı tepki verdi. Ölümler ve ağır yaralanmalar oldu. Beş sivil vatandaş ve bir polis memuru hayatını kaybetti. Başbakan ve ailesine ağır küfürler Gezi'de ve başka birçok yerde kullanıldı. Taksim iki hafta işgal edildi. Ankara ve İstanbul'da Başbakanlık ofislerini basma teşebbüsleri gerçekleştirildi. İstanbul AK Parti İl Başkanlığı işgal edilmek istendi. Yurt sathında onüç AK Parti binası ateşe verildi. Bir AK Partili eski belediye başkanının boğazı kesildi. Birçok yerde tesettürlü kadınlar sözle ve fiilen taciz edildi. Kamusal ve özel mülklere gereksiz ve kasıtlı büyük zararlar verildi.
Liberallerin bir kısmı ikinci Gezi'yi de bütün yönleri ve yanlışlarıyla gördü. İkinci Gezi'deki aşırı polis şiddetini de kınadı. Ölüm ve yaralanmalara yol açanların yargı önüne çıkartılmasını istedi. Ancak, buna ilaveten, 'sivil' şiddeti de kınadı. Bu şiddetin yol açtığı zararların faillerinin de tespit edilip yargılanmasını talep etti. Sokak şiddetiyle hükümetin düşürülmek, siyasetin dizayn edilmek istenmesine karşı çıktı. Proje Gezi'de kadim Kürt sorununu çözme inisiyatifine bir saldırı algıladı. Sandığın önemine dikkat çekti. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerektiğinde ısrar etti. Demokratik usullerle göreve gelmiş makamların yetkilerinin gasp edilemeyeceğine vurgu yaptı. Buna karşılık, diğer bazı liberaller, ikinci Gezi'nin hiçbir yerinde yanlışlığın bulunmadığını, tüm sorumluluğun hükümete, bilhassa Başbakan'a ait olduğunu iddia etti. Sandığı reddedecek ölçüde, 'demokrasi sandıktan ibaret değildir' tezine sarıldı. Ama hiçbir alternatif yol veya yöntem önermedi. Şiddetin sahibine göre ayrım yaptı, polis şiddetini kınarken sivil şiddete laf etmedi, hatta onay ve destek verdi.
Gezi'ye bu iki farklı bakış, liberalleri değişik istikametlere sürüklemekle kalmadı. Bazıları tezlerini ispatlamaya ve karşı tezleri çürütmeye çalışmak yerine asgari nezaket kurallarını dahi rafa kaldırararak fikirdaşlarına hakaretler yağdırmayı başardı. Bu, fikirsel bir kırılma yanında hissî bir kırılmaya da yol açtı. Dolayısıyla, ayrışma yoluna yeni taşlar döşedi.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019