Ayhan ONGUN
Pelikan bildirisiyle başlayıp, Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun görevlerinden ayrılmasıyla sonuçlanan süreç, doğal olarak tüm gözlerin iktidar partisine çevrilmesine neden oldu.
Gerek Pelikan bildirisi, gerekse Davutoğlu’nun ayrılmasıyla ilgili çok farklı iddialar ortaya atıldı, çok şeyler söylendi.
Tüm yazılıp çizilenlerde, söylenenlerde ortak görüş, Davutoğlu’nun ayrılmasında baş aktörün Erdoğan’ın olduğu üzerine.
Ancak durumun bu noktaya gelmesinin sebebi Erdoğan’mı?
Doğrusu ben farklı düşünüyorum.
Asıl kavga güce tapanların arasında yaşanan kavgaydı.
Recep Tayip Erdoğan, tartışmasız parti içerisinde tek adam ve siyasetle ilgili tüm çevreler için en başarılı liderdir.
Bu liderlik ona doğal olarak siyaset kurumunda önemli bir itibar ve parti içerisinde müthiş güç kazandırdı.
Dolayısıyla her dönem güçten beslenenler, bu cazibe merkezinin çevresinde yer almakta gecikmediler.
Diğer yanda, liderin ortaya çıkardığı, güç verdiği, destek olduğu bir diğer isim olarak Ahmet Davutoğlu, akademisyen özelliklerini de kullanarak kısa zamanda parti içerisinde yeni bir güç odağı olmayı başardı.
Üstelik de görev yaptığı süre içerisinde başarısız sayılabilecek hiçbir icraati olmadığı gibi çoğu çevrelerce başarılı da bulundu.
Yani sizin anlayacağınız parti içerisinde ikinci bir güç odağıydı ve vakit geçirilmeden gücü elinden alınmalıydı. Öyle de oldu.
Şimdi bu operasyona ilişkin bir dolu senaryolar yazılabilir, komplo teorileri üretilebilir.
Hatta uluslararası güç odaklarının bu değişimdeki rolü üzerine yüzlerce yazı yazıldı.
Bence kavga, güçlünün yanında olup, buradan rant devşirenlerin kavgasıydı.
Lidere koşulsuz biat edenlerin sadakatini bir yana koyarsak, liderin çevresinde konumlanıp, bunu korumak isteyen çıkar çevreleri, Davutoğlu’nun varlığını ilerisi için kendi çıkarlarına yönelik tehlike olarak gördüler.
Ahmet Davutoğlu’nun yetkilerini sınırlamak, itibarsızlaştırmak, bu da olmazsa görevden uzaklaştırmak isteyenler, doğal liderlerine daha sıkı sarılarak, Erdoğan’ı Davutoğlu’na yönelik bu operasyonun yapılmasına ikna ettiler.
Başından beri başkanlık sistemini isteyen Erdoğan için de, bir süre sonra güçlü başbakan, istenmeyen bir duruma dönüştü.
Üstelik de “başkanlık sisteminin ne kadar gerekli ve zorunlu olduğu” fikrini yaygınlaştırmak için de bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.
“Görüyorsunuz işte, aynı partiden olmamıza karşın parlamenter sisteme dayalı bir cumhurbaşkanlığı yürümüyor. Bir de farklı partilerden Cumhurbaşkanı ve Başbakan olduğunu düşünün, hiç yürümezdi. O yüzden biran önce başkanlık sistemine geçilmelidir.”tezini daha rahat savunma imkanı doğmuştu.
AK Partide bunlar olurken, muhalefet ne yaptı?
Kendi güçleriyle iktidar olabilme şansının olmadığını bildikleri için AK Pari içerisinde bir çatlama olması umuduna sarılan muhalefet, bu kriz anında da doğru bir siyasi hamle ya da strateji uygulayamadı.
Sonuç olarak da her krizden güçlenerek çıkmasını bilen Erdoğan, bu çatlağı da bildiği yöntemlerle kapamasını ve bir kez daha krizi fırsata dönüştürmeyi başardı.
Oysa AK Partinin kurumsal kimliğinde oluşan güçlü cepheyi, doğrudan yıkabilmenin mümkün olmadığını bildikleri halde yine bütün cepheye birden saldırdılar.
Davutoğlu’nun parti içerisinde gücünü artırabilmesi için taktik hamleler yapılabilecek iken çoğu zaman Erdoğan dan daha fazla Davutoğlu’na yüklendiler.
Öyle olunca da tüm bu saldırıları birlikte göğüsleyen iktidar partisi, kendi içinde bir gedik açılmasına fırsat vermeden krizi bitirdiler.
Örgüt içerisinde güçlenmesine izin verilmeyen Davutoğlu; bürokraside, iş yaşamında ve medyada kendisine destek olabilecek yapılar oluşturmaya çalışırken, bir yandan Reisin çevresindeki çıkar grubundan, aynı anda da muhalefetten gelen saldırıları göğüslemeye çalıştı.
Henüz yeterince ayağını yere sağlam basmaya zamanı ve gücü olmayınca da geri çekilmek zorunda kaldı.
Muhalefet bu krizi de yeterince doğru analiz edemedi.
Görünen o ki; Erdoğan, içinde istediği türde bir başkanlık sisteminin de yer aldığı yeni bir anayasayı da güle oynaya kabul ettirecek.
Muhalefet de başka işi yokmuş gibi Davutoğlu’ndan “niye bırakıp gittiğinin hesabını sormaya devam etsin” bakalım.
Böyle etkisiz ve omurgasız bir muhalefet olduğu sürece biz daha çok uzun süre AK Parti iktidarına kızmaya devam ederiz.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020