Ayşe HÜR
Dün bu yazıyı tamamlamaya çalışırken kızım aradı, telaşla “Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi öldürülmüş, doğru mu?” dedi. Hemen televizyonu açtım. Ne yazık ki doğruydu! Tahir Elçi’nin cansız bedeni ne garip bir tesadüftür ki, aynen Hırant Dink gibi yüzükoyun yerde yatıyordu. Belki hemen hayatını kaybetmişti ama çatışmalar yüzünden Tahir Elçi’ye uzun süre ilk yardım yapılamadığı anlaşılıyordu.
KIRMIZI PAZARTESİ
Tahir Elçi’yle birlikte hayatını kaybeden polis memurunu ve yaralanan gazetecileri tanımıyorum, muhakkak onlar da sevenleri için çok değerli bir insandır, polisin sevenlerinin başı sağolun. Ama Tahir Elçi’yi tanıyordum. Benim için çok özel, çok değerli bir insandı… Acım bu yüzden çok derin. Tesellisi de yok… Olayın gelişimini videolardan az çok anladım ama çatışmanın tarihimizde çok örneği olan JİTEMvari bir suikastı perdelemek için kasıtlı mı çıkarıldığı yoksa tesadüfi mi olduğunu, Tahir Elçi’nin kimin tabancasından çıkan kurşunla öldüğünü henüz bilmiyorum. (JİTEM hakkındaki yazılarım: 1- Devletin karanlık yüzü: Jitem –Okumak için tıklayın, 2 – Yakın tarihimizden katliamlar ve itiraflar –Okumak için tıklayın)
Ancak Tahir Elçi’nin etrafında (aynen Hırant Dink’in etrafında olduğu gibi) uzun süredir kötücül bir ağın örüldüğünü, havuz medyasınca hedef gösterildiğini, sosyal medyada tehdit edildiğini (üzüntümü belirten mesajıma yağmur gibi “seni de öldürürler inşallah” türü cevaplar geldiğini belirteyim. Tahminimce bugün pek çok kişi aldı bu tür habis mesajlardan), hakkında dava açıldığını düşününce, “Tahir Elçi dün kazara öldürülmüş bile olsa, mutlaka gün öldürülürdü” diye düşünüyorum. Yani olay benim açımdan Gabriel Garcia Marquez’in o ünlü romanında anlatılan türden bir ‘Kırmızı Pazartesi’… Sonuç olarak yine tarihsel tecrübeden dolayı, gerçeğin ortaya çıkarılacağına dair bir ümidim de yok. “Türkiye kötü günlerden geçiyor” diyorduk ama korkarım ki daha da kötü günler bekliyor bizi… Türkiye-Rusya ilişkileri
SARPA SARAN TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ
Kötü günlerimizin bir nedeni de uçak düşürme olayı sonrasında Türkiye-Rusya ilişkilerinin aldığı hal. Rusya’nın Suriye’deki operasyonları, Türkiye sınırını 17 saniye de olsa ihlali eleştirilebilir ama adeta bir düşman kuvveti muamelesi yapılarak uçağın düşürülmesi ya akıl eksikliğidir ya da kötü bir aklın işidir. Düşürme sonrası Rusya’nın bu kadar sert tepki vereceğini öngörmemiştim. Yaşananlar içinde yaşadığım toplum adına beni çok üzdü.
İlişkilerin yeni yeni bozulmaya başladığı 2013 yılında Osmanlı-Rus ilişkilerine dair şu yazıyı (Okumak için tıklayın) yazmıştım. Son olaylardan dolayı da ‘Türk ders kitaplarında Ruslar ve Rusya’ konulu bir yazıya başladığımı ama günden hızla değişince yazıyı rafa kaldırdığımı belirtmiştim. Ancak sonradan daha ilginç olanın Rusların Türkler ve Türkiye hakkındaki düşünceleri olabileceğini düşündüm. Bir toplumun diğer bir toplum konusundaki algısı pek çok şekilde inşa edilir. Aklıma ilk gelen kaynaklar, edebiyat, folklör, sinema, medya, siyasilerin açıklamaları, doğrudan gözlemler ve elbette okullardaki tarih eğitimi… İlk sırada saydığım kaynakları incelemek çok daha ilginç olabilirdi ama ortaya çok uzun bir yazı çıkardı. Ben, daha kolay olanın, ders kitaplarındaki anlatımların peşine düştüm. Karşıma sadece iki bilimsel araştırma çıktı. Bunlardan ilki yok.gov.tr adresindeki Emil Şadihanov’un “Sovyetler Birliği ve Sovyetler sonrası BDT Cumhuriyetleri tarih kitaplarında Türk imajı” adlı yüksek lisans teziydi. İkinci çalışma ise Sakarya Üniversitesi öğretim üyelerinden Ahmet Şimşek ve Nigar Meherremova Cengiz’in bir araştırması (“Rusya Tarih Ders Kitaplarında Türk-Osmanlı İmgesi” okumak için tıklayın) idi. İlk çalışmaya erişim izni olmadığı için, sadece ikinci yazıdan bir özet çıkardım. Çıkarırken, zaman zaman yazarların düzenine ve imlasına uyamadım. Nakille anlattığım için kesinlik içeren geçmiş zaman ekinden ziyade geniş zaman ve hikaye zamanını (mış) kullandım. Zaman zaman kendi yorumlarımı veya başka kaynaklardan edindiğim ekledim ama bunları ‘bence’ vb. ifadelerle yazarlarınkinden ayırdım.
PUTİN’İN ‘TEK TİP’ TARİH KİTAPLARI
Yazarların makalesinden öğrendiğime göre Rusya’da 5.sınıftan 11.sınıfa kadar Genel Tarih ve Rusya Tarihi şeklinde iki ders varmış. Derslerin temel kitabı da bizdeki gibi devletin bir komisyonu hazırlıyormuş. 2014’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu kitapları hazırlayan grubun temsilcileri ile yaptığı görüşmelerde “tarih ders kitaplarının tek elden yapılmış olması bizim baskıcı olduğumuzu değil, tarihi, geçmişimizi, tartışmalı olaylarımıza aynı gözden bakmamız gerektiği fikri ile ilgili olduğumuzu gösterir” demiş. Ne kadar tanıdık değil mi?
Türkleri Orta Asya’dan dünyaya yayılan göçebe bir toplum olarak niteleyen Rus tarihçileri, aynen bizim resmi tarihçiler gibi Türklerin tarihini Hunlarla başlatıyormuş. Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun 16 yıldızından ilk dördü (Hun İmparatorluğu, Batı Hunları, Avrupa Hunları ve Akhunlar olmak üzere) Hunlara aittir. M.Ö 204 yılından, M.S. 552 yılına kadar hüküm süren bu dört devletin kurucusu olan Hunların ‘Türk’ olduğu iddiasını ülkemize taşıyan, Türk-İslam Sentezi’nin ideologlarından İbrahim Kafesoğlu. Kafesoğlu iddiasını sadece Çin kaynaklarından bize kadar gelmiş bazı Türkçe sözcüklere dayandırıyor. Ancak aynı Kafesoğlu, İslam Ansiklopedisi için yazdığı ‘Türkler’ maddesinde Tabgaç (Kuzey Çin) Devleti’ni anlatırken “T’ai-wu, 439’da Kansu’daki Hun devletini ortadan kaldırdı. Böylece ünlü ipek yolu güzergâhı tekrar Türk hakimiyetine girdi” diyerek aslında kendi teorisine inanmadığını gösteriyor ama Ruslar Hunların Türk olduğundan emin görünüyor.
ROMALI YAZARDAN HUN TARİFİ
Ancak Rus yazarların Hunları çocuklarına tanıtmak için seçtikleri 4. yüzyılda yaşamış Romalı Ammianus Marcellius’tan yaptıkları alıntı hiç de hoş olmayan bir Türk imgesi yaratıyor bence: “Hunlar kendilerine yemek yapmıyorlar, onlar yabani bitkilerin kökleri ve avladıkları hayvanların çiğ eti ile besleniyorlar. Onlar başlarında bir çatıya gereksinim duymuyorlar mezarları gibi evleri de yoktur. Tarla farelerinin derilerinden diktikleri kıyafetleriyle vücutlarını örtüyor; dış ve ev giyimi arasında hiçbir fark gözetmeden giydikleri deri eskiyip parçalanıncaya kadar üzerlerinden çıkarmıyorlar. Atlarına çivilenmiş gibi bir izlenim yaratıyorlar (…) Attan inmeden yiyip içiyorlar hatta atlarının boynuna yaslanarak uyuyorlar…”
(“Attila ve Hunlar”. Ressamı: Ulpiano Checa, 20. yüzyıl başı)
‘AKTIF IŞGALCİ’ TÜRKLER
Rus tarih kitaplarında Osmanlı Devleti/İmparatorluğu’na ise epey yer ayrılmışa benziyor. Örneğin 6. Sınıf Genel Tarih kitabında Osmanlı Devleti’nin kuruluşu şöyle anlatılmış:
“XIII yüzyıl, Bizans için yeni ve çok tehlikeli bir düşman-Osmanlı Devleti ortaya çıktı. O, Konya Selçuklu devletinin çökmesi sonucundan bağımsız olan beyliklerin birleşmesinden oluşmuş ve aktif işgal siyaseti sonucu topraklarını genişletmiştir.”
Kitapta II. Mehmet ve İstanbul’un alınması anlatılırken, Osmanlı ordusunun Bizans ordusundan 20 kat daha fazla olduğu, kuşatma sonrası şehrin üçgün boyunca yağmaya açıldığı anlatıldıktan sonra, bir Bizans tarihçisinin Aya Sofya Kilisesi’nin başına gelenlerle ilgili şu anlatısı aktarılır: “Türkler her taraftan saldırarak öldürerek ve esir alarak mabede kadar geldiler. Kapıların kapalı olduğunu gördüklerinde baltalarla kırmaya başladılar. Kılıçla kuşatılmış halde içeriye girdiklerinde sayısız insanı gördüklerinde herkes kendi esirini almaya başladı. Bir dakika içinde kutsal ikonaları kırdılar, üzerindeki süsleri, gerdanlıkları ve bileklikleri giysileri (…) Değerli ve kutsal kapları (…) Altın ve gümüş ve diğer değerli şeyleri mabedi boş ve soyulmuş halde bırakarak bir an içerisinde hepsini götürdüler…” Bu anlatı da Türk tarih kitaplarındaki anlatıdan çok farklı…
Aynı kitaptaki Niğbolu Savaşı’na dair “Rakipten sayıca 2 kat fazla olan Türkler, Haçlıları ezdiler sonrasında esir düşen yüzlerce şövalyeyi idam ettiler” denmesi veya Kosova Savaşı’nı anlatırken “Sırpların sonuna kadar savaştığı”nın vurgulanması veya I Murat’ı öldüren Milos Obilic övülmesi de garipsenmemeli herhalde.
(1396 Niğbolu Savaşı’na dair bir minyatür. Sanatçı bilinmiyor.)
KANUNİ’NİN ADALET DAİRESİ
İginçtir, 7. sınıf Genel Tarih kitabında bizim Kanuni Sultan Süleyman dediğimiz I. Süleyman’dan “Muhteşem Süleyman tarihe, sadece Avrupa’yı dehşete düşüren şanslı işgalci olarak değil aynı zamanda başarılı reformcu olarak girmiştir. Osmanlı kanunlarının yer aldığı Kanunname kitabı ile o Kanuni lakabını almıştır” şeklinde bahsedilmiş. Ardından ona ait olduğu iddia olunan bir manzum ifadeyle (Yönetmek için, asker gereklidir/Onlara bakmak için mülkiyet gereklidir/Mülkiyete sahip olmak için zengin tebaa gereklidir/Zengin milleti sadece doğru kanunlarla oluşturmak mümkündür/Birini kaybedersek hepsi çöker…) sonlandırılmış. Bu manzum ifadenin Kanuni’ye ait olduğuna dair bir kanıt yok ama, Kınalızade Ali Efendi’nin Ahlak-ı Alâi adlı eserinde tarif edilen ‘adalet dairesi’ne çok benzediği de açık.
TÜRK ADALETİYLE HIRİSTİYAN DİNİ BİRLEŞSEYDİ?
Yazarlara göre yukarıdaki cümlelerdeki ‘aktif işgal siyaseti’, ‘Asya’nın derinliklerinden gelen Türkler’ veya bir başka yerdeki “Avrupa üzerinde XV-XVII yüzyıllarda uluslararası ilişkilerde önemli faktör olarak kalan Türk tehdidi böylece oluştu” cümlesindeki ‘Türk tehdidi’ ifadesi gibi negatif vurgular, Türkleri, Anadolu’da işgalci olmakla yetinmeyerek sağa sola yayılan, Avrupa ve Ruslar için bir tehdit oluşturan bir topluluk olarak tarif etmek anlamına gelmekle birlikte (ki bana göre yanlış değil bu imalar) bundan sonrası (tımar sistemi, nüfus göçertme sistemi, yönetim şekli) maddi hatalara rağmen oldukça nesnel bir biçimde anlatılmış. Örneğin 10. sınıf Rusya Tarihi kitabında yazarlar, Türklerle ilgili Rus yazar Peresvotov’un şu ilginç ifadesini yazmış ve öğrencilerden onu değerlendirmelerini istemiş: “Eğer gerçek Hıristiyan dini Türk adaletiyle birleşmiş olsaydı, melekler onlarla sohbet ederdi.” Veya 10. sınıf Genel Tarih kitabında Osmanlı erken dönem medeniyeti ile ilgili şöyle denmiş: “Osmanlı Devleti’nde İslam kültürü, işgal edilmiş milletlerin güçlü etkisi ile gelişmişti. Türk mimarisinin en gelişmiş dönemi mabet mimarisi ile çiçeklenmesi ile karakterize olduğu dönemdir. Yeni camiler için örnekler çoğu zaman Bizans kiliseleri idi. Konstantinopolis’te Osmanlılar sadece İstanbul’un hala en güzel mimari süslerinden olan Kutsal Sofya Kilisesi’ni değiştirmekle yetinmiştiler.”
OSMANLI-RUS SAVAŞLARI
Bu bağlamda bizim ders kitaplarında savaş meydanında kazandığımız halde Çariçe I. Katerina’nın Baltacı Mehmet Paşa’yı ayartması yüzünden kağıt üzerinde kaybettiğimiz diye tarif edilen 1711 tarihli Prut Savaşı’nın yer almasına şaşırmamak gerekir herhalde. Ancak Rus yazarlarına göre Çar I. Petro’yu ve ordusunu olası bir esaretten kurtaran Rus Sefiri Safirov’dur. Nitekim modern araştırmacılar Baltacı ile Katerina’nın hiç karşılaşmadığına karar vermiş durumdalar.
7. sınıf için hazırlanan Rusya Tarihi kitabın neredeyse Ruslar ve Türkler arasındaki savaşlara odaklanmış. Örneğin Çeşme’de batırılan Osmanlı donanmasını gösteren bir resimle süslenen 1768-1774 Rus Türk Savaşı şöyle özetlenmiş: “Rusya ile savaş Osmanlı Devleti için kaçınılmazdı. Osmanlı Devleti Karadeniz’e çıkmak zorunda idi. Balkan ve Kafkas halkları Türk hâkimiyetinden kurtulmak için bekliyorlardı. Rus orduları zor durumlarda savaşmak zorunda kaldılar. Yerli halklar Rusya’ya yardım ettiler. Gürcistan ve Ermenistan’da Türk ordularına karşı askeri harekât başladı. Balkanlarda Rus ordularıyla birlikte Sırplar, Bulgarlar, Karadağlılar savaştı.”
(“5 Temmuz 1770 Çeşme Deniz Savaşı”. Ressamı: Jacop Philipp Hackert)
Aynı kitapta 1787-1791 Rus-Osmanlı savaşlarının sebepleri ile ilgili şunları okuyoruz: “1780’li yıllardan itibaren Rusya Avusturya ile yaklaşmaya başladı. Bu iki güç anti-Türk karakterli ittifak kurdular. Müttefikler Yunan projesi hazırladılar. Bu proje Konstantinopolis merkezli Rus idareli bir Yunan devleti öngörüyordu. Rusya, Avusturya ve Fransa, Osmanlı toprakları hesabına yeni yerler elde etmeyi umuyorlardı. Kırım’ın Rusya’ya ilhakı, ülkeyi Tatar hücumlarından koruyarak sosyo-ekonomik düzeyinin artmasını sağlamıştı. Burada yeni kaleler inşa ediliyordu. Osmanlı devleti Kırım’ın kaybı ve Karadeniz’deki hâkimiyetinin kısıtlanması ile uzlaşmak istemiyordu. Aynı zamanda Rusya’nın ‘uğurlu’ dış politikasından rahatsız olan Britanya, Türkiye’yi yeni savaşa itiyordu. Sonuçta Türk sultanı Rusya’dan Kırım’ı geri vermesini ve Doğu Gürcistan’daki hâkimiyetinden vazgeçmesini talep etti. 1787 yılında Türkiye Rusya’ya savaş ilan etti.”
PAZVANTOĞLU’NA ÖZEL İLGİ
10. sınıf Genel Tarih kitabında, “birçok milleti birleştiren Osmanlı Devleti’nin hiçbir zaman iç birliğe sahip olmadığı”, “Osmanlı’nın çöküşünün bazı tarihçilerin dediği gibi İnebahtı Savaşı ile değil, 1740 yılında Fransa’ya verilen Kapitülasyonlarla olduğu ve bu çöküşü Ruslarla yapılan savaşların hızlandırdığı” veya III. Selim Dönemi’nin reformlarının anlatıldığı bölümlerde itiraz edilecek çok şey olmadığını düşünen yazarlara göre, 8. sınıf Genel Tarih kitabında Türk ders kitaplarında neredeyse hiç değinilmeyen Pazvantoğlu meselesinin gayet ayrıntılı işlenmesi ilginçtir. Nedir bu mesele derseniz, 1797 yılında Pazvantoğlu diye bilinen bir ayan neredeyse Bulgaristan’ı tamamen işgal etmişti. Pazvantoğlu kendisine karşı gönderilen 100 bin kişilik orduyu da yenerek 1807 yılına kadar Bulgaristan’ı yönetmiş, hatta kendi parasını basarak dış ilişkilerini kendisi yürütmüştü. Pazvanoğlu’nun isyanını diğer ayaklanmalar izlemişti. Sırbistan’ın bağımsızlığını kazanması da bu sürecin parçasıydı. Dolayısıyla Türk kitaplarında bu olaya yer verilmemesi bir eksiklik, Rus kitaplarında verilmesi de anlaşılır bir durum bence. Benzer şekilde, Osmanlı Devleti’nin epey başını ağrıtan Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Paşa’nın isyanı anlatılırken, Rus yazarın 1829’da merkez, uzun süredir ödenmeyen vergiyi talep ettiğinde Kavalalı’nın “bu verginin Osmanlı Devleti tarafından yürütülen Arabistan ve Yunanistan savaşlarında ölen Mısırlı askerlerin kanı ile ödendiğini” belirtmesi de anlaşılır bir durum olsa gerek.
‘HASTA ADAM’ MESELESİ VE KIRIM SAVAŞI
Yazarlara göre 10. sınıf Rusya Tarihi ders kitabında “Kırım Savaşı 1853-1856” başlığı altında şunlar yer almakta: “Savaşın asıl nedenleri Balkanlar ve Yakındoğu’da Rusya, Türkiye, İngiltere, Fransa ve Avusturya-Macaristan arasındaki çıkar çatışmaları idi. I. Nikola yanlışlıkla Türkiye’nin ‘hasta adam’ olduğunu düşünüyor ve onun mirasının bölünmesi gerektiğini savunuyordu.” “Kırım Savaşı’nın en parlak sayfası Sivastopol savunmasıdır. Savunma 349 gün sürmüş ve Rus asker ve gemicilerinin kahramanlığını göstermiştir.”
Buradaki ‘hasta adam’ meselesi önemli. Bilirsiniz, bizim ders kitaplarında Rusya’dan söz ederken mutlaka bu konuya değinilir. İddialara göre Rus Çarı I. Nikolay, 9 Ocak 1853 tarihinde St. Petersburg’da Britanya Büyükelçisi S.H. Seymour’la görüşürken, şöyle demiştir: “Türkiye’nin işleri bozuk bir haldedir; uyuşmamız lazımdır… Bakınız! Kucağımızda hasta ve pek ağır hasta bir adam var; biz hazırlıklı bulunmadan onu elimizden kaçırırsak büyük bir felaket olur. Hasta ansızın ölebilir; biz öleni diriltmeye muktedir değiliz. Bundan doğacak karışıklıklara maruz kalmadan ise her olasılığa karşı önceden hazır bulunmak daha iyi olmaz mı? İşte hükümetinizin nazarı dikkatine arz etmek istediğim mesele budur.”
I. Nikolay’ın ‘hasta adam’ derken sadece Osmanlı İmparatorluğu’nu değil Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu kastettiğini söyleyenler vardır. Deyimin tamamı ilk kez 12 Mayıs 1860 tarihinde The New York Times tarafından yazılmış, ileriki yıllarda ‘Avrupa’nın hasta adamı’ veya ‘Boğaz’ın hasta adamı’ şeklindeki versiyonlarıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘Büyük Devletler’ tarafından parçalanmasını kod adı olarak sık sık tekrarlanmıştır. Sözün müellifinin Rus Çarı olması da Türk okurların zihninde olumsuz Rus imajının pekişmesine neden olmuştur.
(Kırım Savaşı sırasında Balıklava'da bulunan limandan tekneye bindirilen hastaları gösteren renkli litograf. Sanatçı: William Simpson, 24 Nisan 1855)
Tekrar Rus tarih kitaplarına dönersek, Kırım Savaşı çıktığında iktidarda olan Abdülmecit ‘in ‘reformcu’ bir padişah olarak tanımlanmasını, reformcuların dahi 1856 Islahat Fermanı’nı devlet için yıkıcı gördükleri ve Tanzimat politikalarının krize neden olduğunun belirtilmesi, Kırım Savaşı’nda alınan borçlar yüzünden Osmanlı Devleti’nin Batılı güçlere bağımlı hale gelmesi ve bu borçların Osmanlı’yı iflasın eşiğine getirmesi, 1861-1862 yıllarda imzalanan sözleşmelerle yerli üretimin korumasız kalması, ülkenin temel geçim kaynağı çiftçiliğin düşüşe geçmesi ve ahalinin açlığa mahkum olması şeklindeki anlatımları ise genel olarak nesnel bulduğumu belirtmeliyim.
93 HARBİ’NE NASIL GELİNDİ?
8. sınıf Genel Tarih dersinde bizde halk arasında ‘93 Harbi’ diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı giden yol şöyle anlatılmış: “Avrupa devletlerinden aldığı borçları ödeyemeyen Osmanlı Devleti 1875 yılında ekonomik iflasını ilan etti. Yöneticiler yabancıların günahkâr olduğunu ilan ettiler. Bu nedenler ülkenin bazı yerlerinde Müslümanlar Hristiyanlara saldırmaya başladılar.” “Buna bağlı olarak Bosna’da 1875’de ve sonrasında Bulgaristan’da 1876’da Türkler tarafından olağanüstü sertlikle bastırılan milli özgürlük hareketleri patlak verdi.” “Selanik’te Fransız ve Alman konsolosları öldürüldü. Cevaben Avrupalılar Selanik’e güçlü bir filo çıkararak suçluların cezalandırılmasını istediler. Türk yönetimi altı suçluyu yakalamak ve asmak zorunda kaldı. Bu olaydan dolayı İstanbul’da heyecan başladı. Bazı nazırlar bu olayı kullanarak ordunun yardımıyla sultan Abdülaziz’i tahttan indirdi. Onu hemen öldürdüler ve halka sultanın intihar ettiğini ilan ettiler. Tahta sultan Abdülhamit geldi.” “Rusya her zaman olduğu gibi ezilmiş Slav haklarının tarafında durdu. Slav halklarının milli özgürlük hareketleri Rus cemiyetinde geniş yankı buldu, Balkanlara yüzlerce Rus gönüllüsü gitti.” “(Rusya Dışişleri Bakanı) Gorçakov, Alman ve Avusturya Macaristan’la birlikte Osmanlı İmparatorluğu’na siyasi baskı yapmaya başladı. Ama İngilizler tarafından desteklenen Osmanlı Devleti Slav halklarının haklarını içeren sözleşmeyi imzalamadı (…) Bu sürede Balkanlarda anti-Osmanlı karakterli isyanlar başladı. Sırbistan ve Karadağ Osmanlı’ya savaş ilan etti. Ve çatışmaya Rusya ve başka güçler dâhil oldu. Bu problemleri halletmek için İstanbul’da uluslararası kongre çağırıldı. Fakat konferansın başlangıcında Türkler anayasal düzene geçileceğini ve Hristiyan azınlıklarında haklarının olacağını ilan ettiler. Bu beyanat karşısında konferansın hiçbir anlamı kalmadı. Fakat anayasa imparatorluğun hayatında ciddi değişimlere sebep olmadı. (…) Osmanlıların anayasal düzen hilesi Balkanlar dâhil olmak üzere hiçbir problemi çözmedi.”
(Rus kaynaklarında da büyük saygıyla anılan Gazi Osman Paşa’nın kahramanlaştığı Plevne savunmasını gösteren tablo. Eser sahibi: Nikolai Dmitriev-Orenburgsky)
Makalenin yazarlarına göre ‘konsolosların öldürülmesi olayı’ aslında “gayrimüslim bir kızın Müslüman bir gençle evlenmek üzere din değiştirmek amacıyla geldiği Selanik’te Hristiyan topluluk tarafından alıkonmasına tepki olarak ayaklanan Müslümanların bunun sonucunda Alman ve Fransız konsoloslarını öldürmesi şeklindedir.” Bizim tarih kitaplarında hala ‘Abdülaziz’in intihar ettiği’ mi yazılı bilmiyorum ama Rus tarihçileri için konu net görünüyor…Sonuç olarak bu anlatılardaki romantik dil ve Rusların Balkan halklarının ‘kurtarıcısı’ gibi tasvir edilmesi dışında (ki Rusya’nın da Osmanlı İmparatorluğu için kullanılan bir terimle söylersek, bir başka ‘halklar hapishanesi’ olduğunu biliyoruz) sürecin anlatımı, gerçekçi…
Kitapta savaşın sonunda imzalanan San Stefanos (Ayastefanos) Antlaşması’na giden süreç ise şöyle anlatılıyor: “28 Kasımda Osman Paşa ordusu ile esir düştü ve bu savaşın gidişatını değiştirdi. Türkiye’ye karşı Sırbistan ve Karadağ savaşa dâhil oldu. 1878’de Rus orduları Sofya’ya girdi. Rus orduları Filibe ve Edirne’yi savaşmadan aldılar. Konstantinopolis’e yol açıktı. Ama İngiltere Türkiye’nin başkenti işgal olursa Rusya’ya savaş ilan edeceğini bildirerek buna karşı çıktı. Kafkaslarda savaş Türk kalelerinin kuşatılması ve alınması ile devam ediyordu. Fransız generalinin insan gücü ile alınamayacağını ilan ettiği Kars kalesi 1877 yılında General Obruchev tarafından bir gece kuşatması ile alındı. 19 Şubat 1878’de San Stefan’da barış antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Karadağ, Sırbistan ve Romanya özgürlük kazandılar. Bosna Hersek ve Bulgaristan özerk oldu. Kafkaslarda Ardahan Kars Beyazıt ve Batum Rusya’ya verildi. Antlaşma İngiltere ve Avusturya Macaristan’ı tatmin etmedi. Onların ısrarı ile Berlin’de 1878 de kongre toplandı ve Gorchakov’un ağır hasta olduğu bu dönemde Rusya politik bir çembere alındı. Berlin Kongresi’nin sonuçları Rusya’da Rus diplomasisinin yenilgisi olarak değerlendirildi. A.M.Gorchakov hüzünle yazıyordu: ‘Berlin kongresi benim kariyerimde en karanlık sayfadır’…”
RUS DİPLOMASİNİN RÖVANŞI: BALKAN SAVAŞLARI
Bundan sonrası galiba kısa kısa geçilmiş çünkü yazarların belirttiğine göre 11. sınıf Genel Tarih kitabında 1912-1913’teki Balkan Savaşları Rus diplomasisinin ‘rövanşı’ veya zaferi olarak tanımlanmış ve şöyle denilmiş: “Rusya Balkan devletleri üzerinde büyük etkiye sahipti ve Balkan Antlaşması ile onlar arasında bir bağ yaratarak bölgedeki etkisini güçlendirmeye çalıştı. Bu birleşme sonucunda Balkan devletleri Türkiye'ye karşı savaşa başladılar ve Türkiye neredeyse Avrupa’daki tüm topraklarını kaybetti.”
Birinci Dünya Savaşı ile ilgili 8. sınıf Rus Tarihi ders kitabındaki anlatım ise şöyle: “Türkiye Karadeniz’deki Rus limanlarını kapatarak Rusya’yı ekonomik kuşatma altına almayı hedefledi. Aralıkta Kafkas cephesinde Türk ordularına ezici darbe vuruldu. Osmanlı imparatorluğu Kafkasya’da savaş gücünü gösteremedi.”
ATATÜRK VE ‘KEMALİST DEVRİMLER’
Rus ders kitaplarında Mustafa Kemal Atatürk ve devrimlerine de yer verilmiş. ‘Kemalist devrim’ olarak adlandırılan devrimler sempati ile anlatılmış ve desteklenmiş. Örneğin 9. sınıf Genel Tarih kitabında şu satırlardaki gibi: “1918-1923 yıllarda Türkiye’de Kemalist devrim 1906-1908’li yıllarda Gençtürkler harekâtının başaramadıklarını tamamladı ve son rötuşlarını yaptı. Yeni devrim sonucunda Türkiye şeriat ve hilafetten kurtularak laik devlet oldu. Avrupa kapitalizmini örnek alarak gelişmeye başladı. Türkiye ve Mısır İslam kültüründe kapitalist modernleşmenin örnek olduğu devletlerden oldular.”
11. sınıf Genel Tarih kitabında da “Türkiye’nin devrim sayesinde çehre değiştirdiği, monarşi devrindeki uygulanmayan anayasanın Birinci Dünya Savaşında yenilgiye sebep olduğu ve böylece Mustafa Kemal tarafından monarşinin tasfiye edilerek laik devler kurulduğu yazılmakta” diyor yazarlar.
Ardından Sovyet yönetiminin Türkiye’ye yardımları şöyle anlatılmış: “1921-1922 Sovyet devleti Türk milli burjuvazi yönetimine Antant’ın desteklediği Yunanistan ile mücadelesinde yardım etti. Silah yardımı ve askeri danışman sayesinde Türk topraklarının paylaşılması planı suya düştü.” Bu yıllara dair anlatılar bu kadar kısa mı yoksa yazarlar mı kısaltmış anlayamadım ama her halukarda ilginç geldi bana bu yüzeysellik veya mutevazılık… Çünkü Milli Mücadele döneminde Rusların yardımları hayati öneme sahipti. (Bu konudaki yazım: Okumak için tıklayın)
(Sovyet Rusya’nın Ankara Sefiri Semyon Aralof ve Mustafa Kemal. 1922)
Yazarlar, Rusya tarih kitaplarında 1923’ten bugüne kadarki Türkiye tarihi konusunda herhangi bir bilgiden söz etmiyor bu yüzden ben de bir şey aktaramıyorum sizlere… Yazının başında sözünü ettiğim diğer kaynaklardaki açık ve örtük göndermelerin de katkısıyla ortaya çıkan Türk imajının güncel halini merak edenlere ise Sputnik Ajansı’nın 2014 yılında Moskovalılara mikrofon uzatarak sorduğu sorulara verilen cevaplar (bkz. http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2014_10_07/Moskovalilarin-Turkiye-hakkindaki-izlenimleri/?slide-13) yanıt olacaktır diye düşünüyorum.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- NARİN GÜRAN CİNAYETİ VE KOLEKTİF TRAVMA
9.09.2024 - GÜNÜN OLAYI (12. SURP HAÇ KİLİSESİ AYİNİ) VESİLESİYLE HAFIZA TAZELEME
9.09.2024 - Seyit Rıza ve altı arkadaşının idamının 85. yılında: İnönü mü, Bayar mı, Atatürk mü sorumlu?
17.11.2022 - 160 yıllık mesele: Harf İnkılabı
6.11.2022 - Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı: Topal Osman
7.06.2019 - 'Fahreddin Paşa' polemiği ve Erdoğan'ın 'dikkat dağıtma' stratejisi
26.12.2017 - Sene 1871: 72 günlük 'muzaffer ve mağlup' Paris Komünü
21.03.2016 - Harem: Efsaneler, gerçekler
13.03.2016 - Tarihten Kara Fatma portreleri
6.02.2016 - 1938 Donanma Davası
28.02.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Yorumunuzu Giriniz...