Demiray ORAL
Ne zaman sevdiğim biri bu dünyadan gitse, farkına varıyorum ki hiç farkında olmadan kafamda insanları ikiye ayırarak yaşıyorum.
Benim kafamdaki cennet için önceden rezervasyonlarını yaptıklarım ve ötekiler.
Sonra kafamdaki cennetin kapıları açılıyor.
Ortam şahane...
Kahramanlarım, sevdiklerim, elini çabuk tutan dostlarım, tanıyıp kaybettiğim, tanıyamadan kaybettiğim saygıdeğer abilerim ve ablalarım orada.
Misal, ortak tanıdıklarımızdan Cemal Süreya, John Lennon, Bob Marley, Tezer Özlü, Edip Cansever, Orhan Veli, Jimi Hendrix, Janis Joplin, Fenerbahçeli Lefter, Oğuz Atay, Can Yücel... büyük bir sofraya oturmuş, beni bekliyorlar.
Muhabbeti düşünsenize...
Ama kafamdaki cennetin en güzel yanı, kahramanlarım ile kaybettiğim kimi akrabalarım ve dostlarımın orada buluşması.
Birbirlerini mutlaka tanıması gereken insanları böylece biraraya getiriyorum.
Yakışır...
Sonbahar akşamlarına özgü, adamı hafiften ürperten tatlı bir rüzgâr esiyor benim cennetimde.
Ve kocaman ağaçların altındaki o sofraya ara sıra güzel insanlar ekleniyor.
Onun için bu taraftan ne zaman bir fire versek, hüzünlü bir tebessüm ediyorum.
Bu tarafta bir eksilirken, o tarafta bir kişi artıyor.
Yaşarken hiç farkında olmadan rezervasyonunu yaptırdığım koltuğa, sofranın uygun bir yerine yerleştiriyorum onu.
Son zamanlarda benim cennet ekibine katılanların sayısı hızla artıyor.
Maalesef demiyorum çünkü, orada ortamın şahane olduğunu biliyorum.
Yakınlarda hayatın en hızlı 100 metre koşucularından, bizim Moda’daki efsane öğrenci evinin demirbaşlarından olan Cenk’i uğurlamıştık oraya.
Önceki gün televizyon izlerken bir baktım, yüzümde yine aynı hüzünlü tebessüm, meğer Mehmet Ali Birand için de yer ayırmışım kafamdaki cennette.
Neden, diye sorunca kendime, önce Birand’ı tanımadığım ama tanısam seveceğim insanlar arasına koyduğumu fark ettim.
Sonra gazeteciliği yaşam biçimi hâline getiren biri olduğu için mesleki kahramanlarım arasına koyduğumu...
Ve belki de en mühimi, veletliğimden beri 30 küsur senedir onu ekrandan izleyen biri olarak, televizyondan tanıdığım bu adamın “iyi bir insan” olduğuna karar verdiğimi idrak ettim.
Onun kafamdaki cennete gitmesinin tek bir kötü yanı var.
Benim meşhuru bol cennetimde, benden önce bütün röportajları yapacak olması.
Ne yapalım, haber atlatan o olsun.
Ruhu şad olsun.
Güzel insanlardan bir şair
Laf hazır güzel insanlardan açılmışken oradan devam edelim.
Birçok şeyi olduğu gibi Şair Rüştü Onur’un adını da ilk kez Moda’daki öğrenci evinde duydum.
Sene 1989’du. Her sayfasını defaatle okuduğumuz Mehmet Fuat’ın Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi ’nde o güne kadar adını hiç duymadığımız, dikkatimizi celbeden bir isimdi o.
Çünkü adının yanında 1920 - 1942 yazıyordu ve 22 yaşında hayatını kaybeden bu şairin hikâyesini fena hâlde merak ediyorduk.
Kitapta birkaç şiiri vardı sadece Rüştü Onur’un.
Hayatın ağır kırdığı bir genç adamın şiirleri...
Bu da daha fazlasını merak etmemiz için yeterliydi.
O zamanlar... diye başlayan bir muhabbet yapmama gerek yok sanırım.
Özetle “bir tık” dünyası değildi o zamanlar yaşadığımız, şimdiki gibi her mevzuda haftada bilmem kaç kitap da yayımlanmıyordu.
Sonra bir gün, öğrenci evimizin benimle birlikte şiir kolu eşbaşkanlığı görevini yürüten dostum Kanatelinde bir kitapla geldi. Salah Birsel’in Rüştü Onur adlı incecik kitabı.
İnceydi ama şairle ilgili çok şey öğrendik o kitaptan. Zonguldak’ta lisede okurken ince hastalığa yakalandığını, birkaç kez Heybeliada Sanatoryumu’na yattığını, bunlardan birinde orada tifodan yatan bir kıza âşık olup nişanlandıklarını, 1942 senesinin kasım ayında önce nişanlısının sonra kendisinin öldüğünü, ve yürek burkan diğer ayrıntıları...
Hüzünlü bir hikâye bekliyorduk ama yine de sarsılmıştık.
O kitap şimdi bulunuyor mu bilmem.
Ama Yılmaz Erdoğan çok iyi bir iş yaptı ve Rüştü Onur ile Zonguldaklı şair arkadaşı Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayatları ekseninde bir dönem filmi çekti.
Merakla bekliyordum, film nihayet gösterime girecek.
Ve ben izin yapabildiğim ilk fırsatta Kelebeğin Rüyası adlı o filme gideceğim.
Bunu başarabilirsem, gördüklerimi size de anlatırım.
[email protected]
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.05.2015
23.09.2014
13.06.2014
2.04.2014
16.02.2014
13.01.2014
6.01.2014
29.12.2013
19.12.2013
11.11.2013