Elif ÇAKIR
Hakan Dağdeviren 11 yaşında. Lösemi hastası
Fotoğraftaki çocuğa bakın. Kıvır kıvır saçlarıyla, gözündeki gözlükleriyle, yüzündeki gülümsemesiyle nasıl da sevimli, nasıl da hayat dolu değil mi? İnsanın alıp bağrına basası, sımsıkı sarılası geliyor.
Adı Hakan. 2009 doğumlu.
Size bugün Hakan’ı yazacağım.
***
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Hürriyet gazetesinden Abdülkadir Selvi’ye, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanacak İnsan Hakları Eylem Planı’nın ana temasını “insana dokunmak” olarak açıklamış ve eylem planının kuşatıcılığını ve kapsamını şöyle anlatmış:
“Sadece bir alanda değil, birçok alanda insana dokunan reformlar. Aile hayatında da, imarla ilgili bir sorunda da, adalet eksikliğini hissettiği hangi konuda olursa olsun, insanlar adaletin tecelli etmesi için yargıya başvuruyor. Bizim hedefimiz de bu reformlarla Kızılay Meydanı’nda da İstiklal Caddesi’nde de insanlara dokunmaktır. Onların adalet arayışına yanıt vermektir.” (1 Mart)
Bakan Gül kendisine “hedefler” koymayı ve iddialı konuşmayı seven bir isim. Bu aslında oldukça kıymetli bir haslettir. Biraz kişisel gelişim dersi gibi olacak ama başarılı insanlar kendilerine hedefler koyan insanlardır. Ama hedeflerin gerçekleşmesi gerekir… Tam olarak hedefe ulaşılmasa bile en yakın yeri tutturulmalıdır. Bizim Bakan Gül sürekli hedef kronometresi çalıştırıyor ama kronometre sürekli boşa çalışıyor gibi. Zira koyduğu hedefler bir türlü gerçekleşmiyor.
Hatırlarsanız Adalet Bakanlığı görevine geldikten kısa bir süre sonra şu vaatte bulunmuştu.:
“İnşallah çok yakın zamanda vatandaşlarımız mahkeme kapılarında ‘Ne zaman adalet yerine gelir, karar verir’ gibi adalete güvensizliklerden kurutulacak.” (19 Ağustos 2017)
Adalet Bakanı Gül 2018 yılında “Yargılamaların makul ve olması gereken sürede tamamlanmasını hedefliyoruz. Güven veren adalet sistemi için yargının lügatinden ‘pardon’ sözü silinmelidir. Pardon demeyen yargıyı hedefliyoruz” demişti.
Yargının lügatinden “pardon” sözü silinmedi. Silinmeyi bırakın “pardon” demeye tenezzül dahi etmeyen kibre sahip bir yargı sistemine dönüştü.
Bakan Gül 28 Şubat 2019 tarihinde “Biz, 2019’un yargıya güven yılı olmasını hedefliyoruz. Bu konuda önemli mesafeler aldık” demişti.
2019 yılı tabii ki yargıya güven yılı olmadı. 2020 yılında da yargıya güven oluşmadı.
Daha pek çok hedefler açıkladı Bakan Gül. Ama bu örnekler yeterli olacaktır. Bakan Gül 12 Kasım 2020’de “adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” açıklaması yaptığında, itiraf etmeliyim ki inanmıştım. Bakan Gül’ün her olumlu açıklamasında ülkemizde yargı sorunlarını çözebilmek için samimi bir gayret içerisinde olduğu inancıyla kendisine seslenen yazılar kaleme aldım. Hangi alanlarda sorunlar olduğunu yazdım, hukuk sisteminin oluşturduğu mağduriyetler giderilecek diye umdum... Ama hiçbir şey olmadı.
***
Gelelim Bakan Gül’ün “Bu reformlarla Kızılay Meydanı’nda da İstiklal Caddesi’nde de insanlara dokunmayı hedefliyoruz” sözlerine. Şunu söylemeliyim ki Kızılay Meydanı, İstiklal Caddesi derken neyi söylemek istedi pek anlayamadım.
Ama ben buradan Sayın Adalet Bakanı’na ve Adalet Bakanı’nın başkan olduğu HSK’ya seslenmek istiyorum. Umarım Kasım ayından bu yana üzerinde çalıştığınız reformlar, fotoğrafını yayınladığım küçük Hakan’a, küçük Hakan’ın annesine, babasına da dokunur.
Hakan Dağdeviren. 2009 doğumlu. “T Hücreli ALL” hastası. Yani akut kan kanseri. Lösemi. Annesi ve babası cezaevinde. Hakan ise Eskişehir Osmangazi Üniversitesi hastanesinde yatıyor.
Hakan’la ilgili bu hafta Eskişehir L Tipi Kapalı Cezaevi’nden iki mektup aldım. İlk mektup annesinden. İkinci mektup ise babasının koğuş arkadaşından.
Anne Sabriye Dağdeviren 11 yaşındaki oğlunun lösemi hastası olduğunu cezaevinde öğrenmiş:
“Eşim de benim gibi tutuklu ve aynı cezaevindeyiz. Çocuklarımın bakımını 70 küsur yaşındaki babaannesi ve dedesi yapıyor. Hakan’ın yaklaşık 1 yıl hastanede yatacağını öğrendim. Kayınvalidemin sürekli hastanede kalması gerekiyor ama evde aynı zamanda 90 yaşındaki annesinin bakımıyla da ilgilenmek zorunda. Oğlumun yanında komşularımızın nöbetleşe kaldığını öğrendim.”
Mektubu okurken zorlandığımı söylemeliyim. Hele de Sabriye hanımın şu sözleri:
“11 yaşındaki kemoterapi gören bir çocuğun yanında 1. derece yakını olmayan birilerinin kalması bir anne için ne kadar acı bir durumdur. Haftada bir oğlumdan alacağım haberin dışında elimden bir şey gelmiyor.”
Sabriye hanım “bir dakikalığına bir anne bir kadın olarak beni yerinize koyun” diyor mektubunda. Ben o empatiyi yapamadım. Zorlandım. Nefes alamadım. Aynı şeyi ben Adalet Bakanı’ndan istiyorum. Hakimler ve Savcılar Kurulu’ndan bu bir dakikalık empatiyi yapmalarını istiyorum.
“İzin verilsin oğlumun tedavisinde yanında olayım” diyen bir annenin feryadına devlet duyarsız kalmamalıdır. 11 yaşında bir çocuk. Devlet, annesi nasıl suçlanırsa suçlansın, gördüğü kan kanseri tedavisinde Hakan’ın en azından annesinin yanında olmasına izin vermelidir. Tedavi sürecinde annenin infazının ertelenmesini sağlayabilir.
Bu çok basit bir şey. Ama çok büyük bir şey. Devletin büyüklüğüne bu yakışır. Eğer Türkiye güçlü devlet olarak tanımlanıyorsa güçlü devletin atacağı adımdır bu.
***
Bakan Gül, aile ve miras hukukundan boşanmaya, mal paylaşımından icradan malların satışına kadar hayata dokunan konularda “insanlara dokunmaktan” bahsetmiş. Bu alanlardaki sorunlar son yıllarda ağırlaştı. Ancak hukuk devleti ilkesini tahrip eden, yargının siyasallaşmasına neden olan bu alanlar değil!
Ayrıca da sorunları böyle ‘özel hukuk’ alanından ibaretmiş gibi göstermek çok yanlış olur.
Türkiye’de temel hak ve hürriyetlerin ihlali, gerekçesiz keyfi tutuklamalar, uzatılan soruşturmalar, gerekçesiz mahkumiyetler, yolsuzlukla mücadelede vahim eksikler çok ciddi sorunlardır. Uluslararası planda Türkiye’nin itibarını sarsan da esasen bu sorunlardır.
Kızılay Meydanı’nı, İstiklal Caddesi’ni bir kenara bırakın. Reformlarınız, adil olmayan yargılamalarla, yeterli delil olmadan hazırlanmış iddianamelerle cezaevlerinde yatan insanlara dokunmalı. Temel hak ve eşitlik ilkesine aykırı hazırlanmış İnfaz Yasası’nın sebep olduğu mağduriyetleri gidermelidir reformlar.
Hakan’a ve dışarıdaki onlarca Hakan’a ve annelerine dokunmadıktan sonra bir anlamı ve kıymeti olmaz açıklayacağınız İnsan Hakları Eylem Planı’nın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024