Etyen MAHÇUPYAN
Aydınlar bu ülkede daima dar bir cemaatin parçası olarak kendilerine yer buldular ve hemen her değişim dalgasında insiyaki olarak o cemaate daha da tutundular.
Gazeteciliğe herhangi bir yerinden bulaşmış olanlar için söz konusu cemaatin içinde olmak çok daha kritikti. Orada kendilerini bir elit dünyada, bir kurtarılmış bölgede, tanrıların katında hissettiler. Her şeyi bilen ama topluma bildiklerinin ancak bir kısmını söyleyen, görünen gerçekliğin arka planına vâkıf insanlardı. Üstelik hemen hepsinin hali vakti de yerindeydi. Merkeze kapağı atmış olmanın imtiyazını kullanıyor, birbirleri hakkındaki bilgi ve kurdukları ilişki sayesinde kendilerini vazgeçilmez kılıyorlardı. Cemaatin dışında kalmak sosyalleşme imkânını kaybetmek, köylülüğün içine atılmak demekti. Birilerinin doğum günlerine davet edilmiş olmak, orada mümkün olduğunca çok insanla ‘eşdüzeyli’ temasta bulunmak, karşındaki kişiyle sevmesen ve sevilmesen de şakalaşmayı becerebilmek işin asgari maharetiydi.
Ama herkes bu cemaatin yapaylığını, sahteliğini, arkadan vurma ve kenara terk etme özelliğini biliyordu. Görünürde sosyalleşme yoğunluğu içinde kendini kaybeden, her toplantının aranan insanı olan bu aydınlar, aslında manevi bir yalnızlık yaşadılar ve halen yaşamaya devam ediyorlar. Gerçek arkadaşları olmadı… Hiçbir muhtemel arkadaşlığa itina göstermeyi bilemediler. Kendilerini samimi bir şekilde başkalarına açma yeteneklerini çoktan kaybetmişlerdi belki de…
Son dönemde etrafındaki başka yazarlara saldıran, fikirleri tartışmaktansa pozisyon kavgası yapan eski kuşak gazeteci aydınların esas meselesi bu manevi yalnızlık halinden çıkamamaları. Aslında nicelik açısından etraflarının epeyce dolu olduğunu tahmin edebiliriz. Ama bu durum iç dünyalarındaki akut rahatsızlığı gidermiyor. Çünkü etraflarını beğenmiyor, ama söyleyemiyorlar… Geçmişte de böyleydi belki ama o zaman beğenmediklerinin zekâsına ve popüler kültürüne medyundular. Oysa şimdi etraflarında kalitesizlik görüyor ve bunu içlerine sindirmenin yolunu ‘rakiplerini’ bir biçimde bel altından vurmakta arıyorlar.
Kendileri de farkında ki bu aydın tavrı bir tür bataklıktan farksız. Nedeni ise üstlendikleri pozisyonun entelektüel hareket alanını son derece kısıtlıyor olması. Kategorik AKP yandaşlığı veya karşıtlığının her ikisi de entelektüel açıdan bir intihar ve söz konusu aydınlar ‘karşıtlık’ pozisyonunun içinde debelenirken, bir yandan da hak etmediklerini bir türlü idrak edemedikleri ‘saygının’ kendilerinden esirgendiğini görüyorlar.
Oysa Başbakan’ın üslubuna takılmaktansa, toplumda neler olup bittiğini anlamaya çalışabilirlerdi. Anlayabilirler miydi bilemeyiz, ama hiç olmazsa saygınlığı olan bir çaba çıkartmış olurlar ve o zaman Başbakan eleştirileri de toplum nezdinde daha kıymetli olabilirdi. Ne var ki bu gazeteci aydınlar söz konusu fırsatı kaçırdılar ve kendilerini giderek daralan bir yola hapsettiler. Çünkü artık farklı, nesnel, dürüst ve samimi bir duruş onlara yenilgi gibi geliyor. Eleştiri dozunu artırmanın da bir faydası olmuyor, çünkü aynı yüzeysel ve basmakalıp tespitleri daha ağır olmasına çalıştıkları cümlelerle tekrarlamaktan öteye geçemiyorlar. Dolayısıyla hakaret etme ihtiyacı içinde olmalarını anlayışla karşılamamız gerekiyor. Kızgınlar… Yenilmiş hissediyorlar… Ve kendilerini iyi hissedebilecekleri yeni bir pozisyon yaratamıyorlar.
Gazeteci olmaktan çıkıp fahri siyasetçiliğe soyunduğunuz zaman anlama çabasını da bir kenara bırakırsınız. O zaman elinizde sadece savunmak istediğiniz pozisyon kalır ve bazı pozisyonlar maalesef analiz yapmaya müsait değildir. Argümanlarınız derinleşmez ve ciddiye alınmaz. Siz de kendinize yandaş aramaya çıkar ve bu toplumu anlamayan bir sürü şahit tutarsınız. Ama atılan her adım sizi toplumsal zeminden uzaklaştıracak, cemaatinizin içine hapsedecek, sizi ona mahkûm hale getirecektir. Giderek yenilginin ve kapasite eksikliğinin hakim olduğu bir atmosfere bağımlı olurken nefes almanız da zorlaşacaktır.
Bu duruma çare önerebilmek kolay değil ve zaten bana da düşmez. Ama zihinsel melekeleri hiç de azımsanmaması gereken bazı gazeteci aydınların bile böyle bir noktaya savrulmuş olmaları tek kelime ile israf. Yaptıkları hakaretler de tahmin edileceği üzere etkili değil, çünkü bizim onları ciddiye alabilmemiz için önce onların kendilerini ciddiye alması gerekiyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023