Etyen MAHÇUPYAN
Sizden binlerce kilometre uzakta, üstelik doğal kaynakları göreceli az bir başka ülke için ne kadar ‘fedakârlık’ yapabilirsiniz? ‘Tek kutuplu’ dünyaya geçildikten sonra ABD kamuoyu kendisine bu soruyu sormaya başladı. Oysa bu ‘yeni’ dünyanın, lider ülke ABD için daha büyük sorumluluk ve sahiplenme getireceği beklentisi hiç de az değildi. Ne var ki ABD söz konusu geçişe uyum sağlayamadı.
***
Soğuk savaş döneminde dünyayı ‘içeriden’ tanımak gerekmiyor, güç ve çıkar dengesi ABD’yi kendi cenahının rakipsiz ‘iradesi’ kılıyordu. Oysa tek kutuplu dünya karmaşık, sosyale ulaşmayı zorunlu kılan, farklılıkların yönetilmesini gerektiren bir bağlam üretti. ABD ise özellikle ‘doğu’ toplumsal yapı ve kültürüne nüfuz etmekte zorlanıyordu. Geçmişte Vietnam, ardından Afganistan ve Irak yanlışları da buna eklendiğinde, ABD toplumu korumacı bir anlayışa kaydı.
Dolayısıyla eğer İslami kimlik ve semboller etrafında şekillenen bir küresel terörle karşı karşıya kalınmasaydı, ABD’nin Suriye’yi ‘kendi haline’ bırakma ihtimali çok yüksekti. Irak enerji açısından ‘stratejik’ bir öneme sahipti ama bunu Suriye için söylemek zordu. Bu ‘isteksiz müdahale’ hali ABD’nin Suriye’de attığı her adımda görüldü. IŞİD öncesinde etkisizdi. Sonrasında buradan alınan bazı yanlış sinyallerin de etkisiyle, Türkiye’nin askeri harekatı beklendi. Bunun olmayacağı anlaşılınca Sünni Arap muhalefeti eğitmeye soyundu ama hem verimli olunamadığı hem de kaçıp IŞİD’e katılanlar nedeniyle çabuk vazgeçti. Aslında daha baştan çekingen bir tavır sergilemiş, çünkü bizatihi Sünniliğin terör tarafından kullanılma ihtimalinden ürkmüştü.
Böylece ABD/PYD işbirliğine gelindi. PYD’nin kendisine sunulan stratejiyi istekle kabullenmesi ABD’nin arayıp da bulamadığı bir durumdu. PYD’nin modern ve seküler niteliği onun otoriter yanlarını örterken, Kürtlerin geçmişten bu yana mağduriyetleri de, PKK’nın terör eylemlerinin kenara konmasını kolaylaştırdı.
Diğer taraftan ABD’nin temel bakışı değişmedi. Ne Irak ne Suriye’de bağımsız bir Kürt oluşumu istemediğini her fırsatta göstermekten çekinmedi. Irak Kürdistanı’nın bile bağımsızlığını desteklemediği gibi, askeri yardımları Bağdat üzerinden göndermeye devam etti. Suriye’de ise bir PYD devletinin istenmediği çok açıktı. PYD her aşamada diğer etnik gruplarla işbirliği yapmaya, yönetimi demokratikleştirmeye ve güç paylaşımına zorlandı. Bu sayede daha meşru bir bölgesel yönetimin ortaya çıkacağı, Esat/İran bloğuna ve Sünni şiddet gruplarına karşı denge oluşturulacağı hesaplandı.
Gelinen noktada ABD’nin sadece askeri bir pozisyonu ve ona zemin oluşturan ‘negatif’ öngörüleri var. Diğer deyişle neyin olması değil, olmaması konusunda fikir sahibi… Eğer ileride Esat ile PYD arasında kalırsa hangi tarafı seçeceği belli değil. Ancak Suriye’deki doğrudan operasyonel müttefiki olan PYD’nin silinmesine razı gelmeyeceğini tahmin edebiliriz. Bu bağlamda Afrin’i Türkiye’ye terk etmekten rahatsız olmayacak ama Münbiç’i ‘genişletilmiş’ PYD koalisyonunun elinde tutmak için ağırlığını koyacaktır.
Eklemek gerek ki, bu süreçte ABD çok sayıda Sünni Arap aşireti ve askeri grupla da yakın ilişki kurdu ve onları yönetim mekanizmasına eklemledi. PYD’ye paravan özelliği taşıyan Suriye Demokratik Güçleri’nden, çoğunluğu Araplardan oluşan Menbiç Askeri Konseyi’ne gelindi.
***
Rusya’nın ateşkesi sağlaması halinde gündeme gelecek yeniden inşa sürecinde yumuşak gücüne güvenen, İran etkisinin zaman içinde azalmasını hedeflese de Esat’a razı, Sünni Araplara temkinli ve mesafeli duran, Türkiye’yi kaybetmek istemese de onunla herhangi bir işbirliği yapılabileceğinden kuşku duyan, nihayet bütün bu nedenlerle PYD ile ilişkisini güçlü tutmaya çalışan bir ABD ile karşı karşıyayız…
Suriye’de ‘belirleyiciliği’ Rusya’ya bırakmış durumdalar, çünkü ABD olmadan kalıcı bir yeni Suriye yaratılamayacağını biliyorlar. Onların derdi, içe kapandıkları bir dönemde küresel tehditlerin olabildiğince dizginlenmesi. Ötesini ABD kamuoyuna kabullendirmek mümkün gözükmüyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023