Etyen MAHÇUPYAN
Halen Türkiye’yi yöneten iktidarın tutarlı bir çizgi izlediğine kuşku yok. İhale yasasının suistimal edilerek kamu kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekilmesi, gerekli liyakate sahip olmayan yakınların devlet görevlerine atanması, hukuk sistemini yürütmenin ihtiyaçlarına göre işletecek kişilerin hızla terfi ettirilmesi, parlamentonun iktidar taleplerini meşrulaştıran kişiliksiz bir heyete dönüştürülmesi…
Liste uzayabilir, ama iktidarın hedeften bir an bile şaşmadığını, ülkeyi bilinçli bir irade ile yozlaştırdığını teslim etmek lazım. Bu becerinin sırrını gemlenemeyen bir hırsta ve onu besleyen müdanaasız cehalette aramak mümkün. Ancak madalyonun diğer yüzünü de sorgulamamız lazım: Toplum bu yozlaşmaya nasıl ve niçin razı oluyor?
Sonuçta yozlaşma insanların refahını veya özgürlüğünü artırmıyor, onları daha adil bir düzende yaşatmıyor, daha eşitlikçi ve karşılıklı güvene dayalı bir toplumun üyeleri yapmıyor. Hatta tüm bunların ters yönde derinleşmesine neden oluyor.
Yozlaşmaya razı gelinmesinin ardında muhakkak ki Osmanlı’dan bu yana toplumun kamusal alana müdahale geleneğinin zayıflığı, devleti elinde tutanların hükmüne razı olma eğiliminin ağır basması rol oynuyor. Ancak iktidarın da hakkını teslim etmemiz lazım… Çünkü toplumu paralize eden iki özellik sergiliyor.
Biri dış politika üzerinden geliştirilen ‘yeniden büyümeci’ dil ve eylemler. Topluma Türkiye’nin bir anlamda ‘yeniden doğmakta olduğu’, dünyada hak ettiği yeri ‘yeniden’ alacağı, Türkiye’siz hiçbir adımın atılamayacağı söyleniyor. Bu arada yakın coğrafyadaki tüm çatışmalara taraf olunuyor, fırsat varsa teşvik ediliyor… Sonuç herkesi kuşatan bir milliyetçi atmosfer.
Toplumun bunun cazibesine kapılmaması zor. Kimliğini devlet eliyle tanımlamış, kişiliğini devlet üzerinden şekillendirmiş bir toplum bu… Hamasi, yüzeysel ve gerektiğinde çarpıtılmış resmi tarih anlatısının da gösterdiği üzere, bir aşağılanmışlık, takdir edilmemişlik, eziklik duygusuna sahip. O nedenle bu iktidarın çoğu zaman ahlaki ilkeleri, bazen uzun vadeli akılcı bakışı ihlal eden dış politika heveskârlığı insanların başını döndürebiliyor. İktidarın ‘sağlam duruşu’ bizleri tarihi yeniden yazma hayallerine sürükleyebiliyor…
Toplumun bu ‘büyük yozlaşmanın’ her sonucundan muzdarip olmasına rağmen duruma razı olmasının ikinci nedeni, her şeye rağmen iktidarın bir siyasi özne olarak ‘büyüklüğünü’ sürdürmesi. Aralarındaki farklılıklara, gizli çekişmelere karşın iktidar ortakları her fırsatta Cumhur İttifakı’na sahip çıkıyor, bu ittifakın kalıcı olduğunu, bölünemez, parçalanamaz niteliğini vurguluyorlar. Verilen mesaj Cumhur İttifakı’nın kaderinin siyasetçilerin elinde olmadığını, bunun bir ‘devlet’ ittifakı olduğunu, gücünü devletten aldığını söylüyor.
Dış politikadan beslenen milliyetçilik ile ittifakın öne çıkardığı devletçilik birleştiğinde ortaya çıkan ‘ağırlık’ toplumu haliyle paralize ediyor, çünkü bu alternatifi aranacak bir ideolojik konum değil. İç dünyamızda zaten ‘olması gereken’ durum… Maliyeti yozlaşma olarak ödeniyor olabilir, ama denebilir ki yozlaşma az çok hep vardı, fakat kimliğimizi ve kişiliğimizi bulduğumuz bir yönetim kolay gelmez… Hele dünyanın bu karışık döneminde asıl ihtiyacımızın ‘sağlam’ bir iktidar olduğunu düşünürsek.
Dönelim muhalefete… Muhalefet ‘büyük yozlaşmanın’ esas olarak ‘yozlaşma’ tarafı ile ilgili ve o alanda fena bir sınav vermiyor. İktidar her konuda ve her fırsatta gayet yetkin şekilde eleştiriliyor ve doğrular gösteriliyor. Ancak ‘büyük’ tarafının gücünü kavramamış gözüküyor. Bu ‘büyük’lüğü muhatap alan bir duruş üretilmedikçe yozlaşmaya karşı çıkmanın yetersiz kalabileceği pek idrak edilmiyor.
Nitekim ülkücü insiyaklı kişilerin karıştığı son sokak saldırıları sonrasında muhalefet içinde MHP ile AKP arasındaki mesafeyi açmanın iyi bir strateji olacağı fikri doğdu. MHP’nin hükümette olmamasına rağmen sürdürdüğü nobranlık ve ideolojik hükümranlığından Erdoğan’ın da rahatsız olduğu öne sürüldü. Eğer bu iki partinin arasındaki mesafe açılırsa Erdoğan’ın muhalefete yanaşabileceği spekülasyonu yapıldı…
Unutmayalım ki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası şu anki sistemi öneren Bahçeli idi ve parlamenter sistemde tek başına iktidarı garanti olan Erdoğan, yine de kendisini desteğe muhtaç kılacak olan cumhurbaşkanlığı sistemini tercih etti. Acaba niçin? Bazıları ‘muhtemelen şu veya bu nedenle itiraz edemeyecek durumdaydı’ diyebilir. Veya ‘hayalinin hep tek başına yönetmek olduğu’ söylenebilir. Ancak gelen teklifin önemli bir niteliğini atlamamak lazım: Bu bir ‘Devlet’ teklifiydi… Siyasetin ötesine geçme fırsatı veren bir teklif…
O nedenle bugün Cumhur İttifakı ‘sağlam’ duruyor ve ne yaşanırsa yaşansın ortaklar arasında bir kopukluk olması zor. Bürokrasi ve yargı paylaşılmış, iktidar ortakları bu alanda iç içe geçmiş durumda. Ortaklar arasında bir kopuş MHP’nin siyasi işlevini yitirmesine, Erdoğan’ın ise aşırı kırılgan hale gelmesine neden olacaktır. Bu yüzden zaman geçtikçe karşılıklı bağımlılık da artıyor. İktidarın oyu düştükçe birbirine duyulan ihtiyaç büyüyor… Hukuk ve sokak siyasetin uzantısı haline geldikçe aradaki sınırlar belirsizleşiyor.
Dolayısıyla Erdoğan’ın MHP’den uzaklaşmasını hedefleyen bir muhalefet ancak Erdoğan’ın toplum nezdindeki imajını güçlendirmekle kalır. Çünkü böylece onsuz hiçbir şeyin yapılamayacağı ve muhalefetin siyasi güçsüzlüğü tescillenmiş olur.
Durumu kavramak için hemen her ankette tekrarlanan iki soruyu ele alalım. ‘Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz’ dendiğinde yanıtlar iktidarın oyunun sürekli düştüğünü gösteriyor. Öyle ki muhalefet seçimi kazanıyor… Diğer bir soruda ise cumhurbaşkanlığı için Erdoğan’ın karşısına aklınıza gelen bütün adayları yerleştirerek ‘kime oy verirsiniz’ deniyor ve bütün eşleşmelerde Erdoğan kazanıyor, adayı kim olursa olsun muhalefet seçimi kaybediyor.
Bu çelişkiyi nasıl açıklamak lazım? Belki de çelişki yok… Belki de insanlar ilk soruda ‘yozlaşmaya’, ikincisinde ‘büyüklüğe’ bakıyorlar. İşlerin iyi gitmediği açık olduğu için iktidara daha az destek veriyorlar, ama geleceğe bakıp ‘kim düzeltebilir’ diye sorduklarında güce yanaşıyorlar.
Erdoğan’ı MHP’den uzaklaştırma arayışı söz konusu gücü daha da artıracaktır. Ve muhtemelen durum olgunlaştığında Erdoğan yeniden eski ortağına dönecek, ya da ‘Devlet’ güçlenen Erdoğan’ı elinden kaçırmayacaktır.
Muhalefet yozlaşmaya işaret ederken haklı ve doğru bir iş yapıyor. Liyakati, ahlakı, dürüstlüğü, açıklığı, kuralları vurguluyor… Ne var ki yaşanan ‘yerli ve milli’ bir yozlaşma. Dolayısıyla kabul edilebilir, itiraz edilmesi zor, kerhen de olsa taşınabilir bir yozlaşma…
İktidarın ‘yerli ve milli’ çerçevesine giren her gayrı ahlaki iç ve dış tasarrufunu kabullenen, bunlara ancak utangaç düzeltmeler sunabilen bir muhalefetin siyasi işlevi yozlaşmayı dolaylı olarak meşrulaştırmaktır. Muhalefetin ‘sert’ eleştirileri iktidarı koruyan ideolojik kabuğa çarpıp geri dönüyor. Çünkü iktidar hala ‘büyük’… Ama muhalefet ‘büyük’ değil…
Muhalefet parçalı, bireysel, kopuk… ‘Büyük’ olması için şimdiden açık şekilde yan yana gelmesi, birlikte siyaset üretmesi, bu birlikteliği sahiplenmesi ve ülkeye de bu çerçeve içinde sahip çıkması gerek. Bunu yaparken, yerliliği, milliliği, devleti ve toplumu yeniden tanımlayan, akıl ve ahlaka saygılı bir vizyon ortaya koyması gerek.
Büyük yozlaşmayı eleştirmek yeterli değil… Büyük de olmak lazım.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024