Fehim TAŞTEKİN
Rusya'nın yeşil ışığıyla kolayca Cerablus’a girdikten sonra El Bab'da hesaplamadığı bir direnişle karşılaşıp ağır kayıplar veren Türkiye, her şeye rağmen Donald Trump iktidarında Rakka’ya operasyon için şansını zorluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'la gerçekleştirdiği 45 dakikalık telefon görüşmesinde Türkiye’nin önerisini aktardı. Ardından ilk yurt dışı gezisini Türkiye’ye yapan yeni CIA Başkanı Mike Pompeo Ankara’daki temaslarında planın ayrıntılarını dinledi.
Planın özünde Obama döneminde masaya konulan Rakka’ya Kürtler olmadan gitme fikri yatıyor. Görüşmelerle ilgili Türk basınına sızan ayrıntılara bakılırsa planın öne çıkan unsurları şöyle:
-
Ankara, YPG ile iş birliğinden vazgeçirmek için ABD’ye Rakka'ya Türk özel kuvvetleriyle katkı öneriyor. Halihazırda El Bab’da koordinasyon, keşif ve hedef belirleme gibi görevler yapan özel kuvvetler mensubu 150-200 asker Rakka operasyonuna katılabilir.
-
El Bab alındıktan sonra Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) seçilecek unsurlar Rakka’ya yönlendirilebilir.
-
YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ndeki (SDG) Arap unsurlar ayrılır. El Bab’dan gelenlerle birlikte 10 bin kişilik bir ordu oluşturulur.
-
Güvenli bölge önerisi kapsamında Azez-Cerablus-El Bab hattında 5 bin kilometrekarelik bir alan temizlenerek yerleşime açılır.
İddiaya göre Trump, Türkiye’nin uzun zamandır savunduğu tezlere sıcak yaklaştı ve iki ülke ekiplerinin bu konularda ortak çalışma yapmasını istedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mütemadiyen vurulan hedefler ve öldürülen İslam Devleti (İD) savaşçılarına dair bol haneli rakamlarla açıklamalar yapıyor. İD’in ağır darbeler aldığına dair teyit edilemeyen bu tablo, El Bab’da yaşamını yitiren asker sayısının 62’ye çıktığı gerçeğini örtemiyor. TSK’nin şimdiye kadar ne kadar tank ve zırhlı araç kaybettiği de belli değil.
Türkiye’nin Rakka seçeneğinin ciddiye alınabilmesi için TSK’nin önce El Bab hedefine varması gerekiyor.
Türk medyasına bakılırsa El Bab kurtuldu kurtulacak. Yaklaşık 100 gündür El Bab çevresinde bocalayan TSK ve ÖSO etiketli unsurlar El Bab’ın kuzeyindeki otoban, iki ana yol, hastane, Akil Tepesi, Kabasin ve Bazaa kasabalarını ele geçirdi.
CIA Başkanı’nın Ankara temaslarının başladığı ve “TSK destekli ÖSO grupları El Bab’a girdi” haberlerinin servis edildiği gün Fırat Kalkanı Harekâtı’nın nasıl bir mayınlı alanda olduğunu hatırlatan iki gelişme yaşandı:
Birincisi, Rus savaş uçağı İD’e karşı operasyon yürütürken Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurdu. Üç asker yaşamını yitirirken 11 asker yaralandı. İki taraf da bunun kaza olduğunu açıklayıp 24 Kasım 2015’te yaşanan uçak krizine benzer yeni bir gerilimden kaçındı. Olayı araştırmak için ortak bir komisyon kurulması kararlaştırıldı.
Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov "Maalesef, ordumuz teröristlere yönelik hava saldırısı düzenlerken Türk ortaklarımızın verdiği koordinatları izliyordu. O koordinatlarda Türk askerlerinin bulunmaması gerekiyordu. Bu yüzden bu kasıtsız saldırı gerçekleşti" dedi.
Bu olay sosyal medyada, muhalifleri Esad yönetimiyle buluşturan Astana sürecinden sonra ABD ile Rakka’da ortaklık kurmaya çalışan Türkiye’ye Rusya’nın bir uyarısı olarak yorumlandı.
İkinci gelişme, Suriye ordusu ile Türk güçlerinin çatıştığına dair haberlerdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre çatışma El Bab’ın kuzeybatısında gerçekleşti. TSK’nin desteklediği gruplarla birlikte hareket eden Muhammed Abdullah adlı siyasi bir figür çatışmanın, Türk güçlerinin kente girmesinin ardından yaşandığını ve beş Türk askerinin yaralandığını, iki zırhlı aracın da imha edildiğini öne sürdü.
Türk makamları bu iddialarla ilgili sessiz kaldı. Ancak El Bab’ı güneyden çevreleyen Suriye ordusu 9 Şubat itibarıyla kente iki buçuk kilometre kadar yaklaştı. İki gücün karşılaşması riski giderek artıyor. Öncesinde Başbakan Binali Yıldırım da çatışma riskine değinmişti: “Rejim güçlerinin hareketlendiği doğru, Rusya ile yapılan koordinasyon ile bir çatışma olmaması için gerekli tedbirleri alıyoruz.”
El Bab’daki bombardımanın bir kaza olup olmadığına bakılmaksızın şunu görmek gerekiyor: Rusya’nın hava sahasını bizzat kontrol ettiği Suriye’de kendisiyle bir mutabakat sağlanmadan Amerikan-Türk ortaklığının şekillenmesine göz yummasını beklemek biraz naiflik olur. İkili oyun ikili karşılık bulur. Bu yüzden El Bab ya da Rakka’nın çift yönlü tuzaklar içerdiğini tekrar hatırlatmakta fayda var.
El Bab’da mevcut durum Türkiye’nin sahaya ne kadar hakim olduğuna dair kuşkuları katlarken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Trump-Erdoğan görüşmesine dair açıklamasında Irak’ı da hedefe ekleyerek iddiayı daha da büyüttü: “Trump ile Erdoğan dün gece son derece faydalı bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi; konulardan biri DEAŞ ile mücadele ve bu bizim ortak hedefimiz. Önümüzdeki süreçte DEAŞ için üç kritik şehir var: El Bab, Rakka ve Musul. Buralardan DEAŞ'ın temizlenmesi için ortak mücadele konusunda irade belirttiler. Bu nedenle önümüzdeki süreçte El Bab operasyonunun bir an önce tamamlanması gerekiyor. El Bab'da TSK ve ÖSO ciddi mesafe kat etti, bundan sonraki hedef Rakka operasyonudur. Rakka operasyonunun doğru kişilerle yapılması gerekiyor. Başından beri özel kuvvetlerimizi devreye sokabiliriz dedik, sokmamız da gerekiyor. Terör örgütlerine güvenmemek gerekiyor.”
Suriye bu kadar çetinken ABD’nin bu saatten sonra Musul harekatına Türkiye’yi ortak edebileceğine dair hiçbir işaret yok. Musul kendi iç ve bölgesel dengeleriyle tamamen ayrı bir fasıl.
Türkiye’nin SDG içindeki Arap unsurlarına ve Fırat Kalkanı’nın yedeğindeki güçlere dayalı formülünün başarı şansını düşüren bir dizi faktör söz konusu:
-
TSK ve ÖSO, henüz El Bab’ın bile üstesinden gelememişken ölçek olarak bu kentten kat be kat büyük olan Rakka’da başarı şansı az. ABD’nin eski Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey bile ABD’nin başarmak için Rusya, İran, Suriye’yi işin içine katmak durumunda kalacağından bahsediyor. Jeffrey, ABD’nin SDG ile Türk güçlerini aynı amaç için iki farklı cephede iş birliğine sokması gerektiğinden bahsediyor.
-
Trump, Türkiye’nin önerisini değerlendirmeye alsa da Kürtlerle Obama döneminde temeli atılan iş birliği seçeneğinden vazgeçmesi güçlü alternatiflerin ortaya çıkmasına bağlı. Öyle anlaşılıyor ki Türk tarafının seçeneği şu aşamada Amerikan yönetiminin aradığı yanıta karşılık gelmiyor. Pentagon halen sahada Kürtlerin savaşma ve organize olma kapasitesine ihtiyaç duyuyor.
-
ABD’nin Kobani’de YPG’ye hava desteği ve küçük çapta silah vermesiyle açılan Kürt dosyasının içeriği giderek doluyor. Yani Kürt dosyası bir gelecek perspektifi kazanma yolunda ilerliyor. Washington’ın, Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’nin kuzeyinde de Kürtlerle ilgili ortaklığa uzun vadeli bir derinlik katmak istediği anlaşılıyor. O yüzden Ankara-Washington hattında yeniden istikrar tesisi karşılığında Türk hükümetinin Suriyeli Kürtlere bakışında anayasa referandumunun akabinde bir kırılma olacağı beklentisi söz konusu.
-
Sahayla ilgili gerçek de şu: El Bab yolu açılmadıkça Türk seçeneğinin yürümesi imkânsız. TSK-ÖSO, El Bab’a girse bile kentten Rakka’ya uzanan güzergâh Suriye ordusunun kontrolüne geçmiş durumda. Burada da bir gerçek kendini dayatıyor: Ya Suriye ordusu ile iş birliği ya da çatışma. Zira ne Şam ne de Moskova, Rakka’ya Suriye’nin geleceğini şekillendirmede bir kaldıraç olarak bakan ABD ve Türkiye’ye kolay bir zaferle bırakmak niyetinde değil.
Türkiye’nin hareket geliştirebileceği bir diğer güzergâhta ise Kürtler var. Kürtlerle iş birliği yapması halinde TSK, Rakka’ya Kobani ya da Tel Abyad üzerinden inebilir. Bu güzergâh 2015’te YPG ile iş birliği halinde Süleyman Şah Türbesi’nin Eşme’ye taşınması operasyonunda kullanılmıştı. Bu seçeneğin işleyebilmesi Eşme ruhuna dönülmesine bağlı. Ne var ki Ankara buna hazır değil.
Bütün bu seçenekler konuşulurken Rus faktörü kadar Suriye ordusuna çok boyutlu destek veren İran’ın da oyun bozucu etkisi gözardı ediliyor.
Velhasıl Rakka operasyonunun önünde engel çok. Bunlara ilaveten Rakka kurtarıldıktan sonra ne olacağına dair ihtimal hesapları var. “Ertesi gün senaryosu” Musul’da olduğu gibi operasyonu yürütecek saha unsurları hazır olsa bile süreci alt üst edebilen bir ağırlığa sahip.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025