Gülay GÖKTÜRK
"Birbirimizi affedelim"
31.12.2012
3355
2012'den 2013'e adımımızı atmak üzere olduğumuz bir günde, Türk siyasetinin en kıdemli isminden, Demirel'den gelen mesaj dikkat çekiciydi: "Birbirimizi affedelim!"
Akşam Gazetesi'nin dün manşetine taşıdığı bu açıklamada"Herkesin birbirini affetmesi gerek; ülkenin bir sevgi seline ihtiyacı var; bu siyasetin işidir" diyen Demirel'in bir genel affı kastettiği açık.
Ben de kendi payıma, Türkiye'nin ağır ağır da olsa bir af iklimine doğru ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemiz hemen hemen her alanda çok büyük değişikliklerin yaşandığı bir geçiş süreci yaşıyor. Bu süreçte bir yandan kendi karanlık geçmişiyle hesaplaşmaya, bir yandan da geleceğini kurmaya çalışıyor. Böyle bir dönemin köklü hesaplaşmalar yapılmadan ilerlemesi ne kadar imkânsızsa; bu hesaplaşmaların bir noktada bitirilip affetme dönemine girilmesi de o kadar kaçınılmaz. Zira toplumlar da yorulurlar; toplumlar ilânihaye geçmişleriyle uğraşamazlar; ilânihaye birbirleriyle hesaplaşarak yaşayamazlar. Bir zaman gelir ki, artık bu hesaplaşmaların bitirilip, el sıkışma dönemine girme ihtiyacı hissedilir.
Bu durum, hesaplaşmanın yapıldığı iki alan için de söz konusu... Yani Türkiye kamuoyu hem halka şiddet uygulayan PKK'yla hem de halkın iradesini silah zoruyla devirmeye çalışan darbecilerle "hesabını bitirmek" ve yeni bir aşamaya geçmek zorunda. Ve genel bir affın bu yeni aşamaya geçişi kolaylaştırıcı, yaraları rehabilite edici bir etkisi olduğunu inkâr etmek de kolay değil.
Ama!
Demirel'in kullandığı "Herkesin birbirini affetmesi gerek" ifadesinin ciddi bir problemi var. Sanki herkes suç işlemiş; kimse masum değilmiş de hesapların karşılıklı silinmesi (bir nev'i clearing) gerekirmiş gibi bir anlam taşıyor. O yüzden de bu söylemin kendisi af iklimini berhava ediyor.
Oysa net olmalıyız. Aftan söz ediyorsak, önce bir tarafta suç işleyenler, bir tarafta da mağdurlar olduğunu açıkça ortaya koymalı; suçlunun suçunu kabul etmesini talep etmeli; ancak ondan sonra aftan söz etmeliyiz.
Af bekleyenler suç işlediklerini kabul etmeyince
Ne var ki bugün Türkiye'de, affedilmesi söz konusu olanlarda, yani halka karşı şiddet kullanan iki mihrakta da böyle bir tutum göremiyoruz.
Balyoz, Ergenekon gibi darbe davalarında yargılananlar kendilerinin sütten çıkmış ak kaşık kadar temiz olduğunu; ABD-AK Parti-Gülen hareketi ittifakı tarafından ortaklaşa planlanan bir tasfiye operasyonuna kurban gittiklerini öne sürüyorlar. Sadece onlar değil, ana muhalefet partisi başta olmak üzere bir toplum kesimi de onları suçlu değil, iktidarın zulmüne uğramış kahramanlar olarak gördüğünü Silivri kapısında yaptığı mitinglerle, yürüyüşlerle ortaya koyuyor.
Böyle bir tablo, bu hesaplaşmanın bitmediğini; darbeciliğin Türkiye'de hâlâ mahkûm edilmediğini gösteren bir tablodur.
Böyle bir tablo geçerliliğini sürdürürken af söz konusu olabilir mi?
Yine aynı şekilde, PKK yöneticileri de şimdiye kadar izledikleri terör çizgisinin çıkmaz yol olduğunu görmek ve özeleştirisini yapmak bir yana, "silahlı mücadeleyi" her zamankinden daha ateşli bir şekilde savunuyorlar. Kurtarılmış bölge kurmak, Türk Baharı yaratmak hayalleriyle sivil halka yönelik cinayetlerini arttırarak sürdürüyor ve nihai zaferin yakın olduğu açıklamaları yapıyorlar. Ve bu tutumlarıyla kamuoyunda bir af ikliminin oluşmasının önündeki ana engeli oluşturuyorlar.
Ben bu toplumun affediciliğine güveniyorum. Ama affediciliğin ortaya çıkabilmesi için, affedilecek olanların da suçlarını anladıklarını ortaya koymaları gerekir.
Bütün mesele kamuoyu vicdanının, halkın iradesine karşı şiddete başvurma yolunun artık geçmişte kaldığına inanmasıdır. Ancak o zaman yeni bir defter açılabilir
.
Ben de kendi payıma, Türkiye'nin ağır ağır da olsa bir af iklimine doğru ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemiz hemen hemen her alanda çok büyük değişikliklerin yaşandığı bir geçiş süreci yaşıyor. Bu süreçte bir yandan kendi karanlık geçmişiyle hesaplaşmaya, bir yandan da geleceğini kurmaya çalışıyor. Böyle bir dönemin köklü hesaplaşmalar yapılmadan ilerlemesi ne kadar imkânsızsa; bu hesaplaşmaların bir noktada bitirilip affetme dönemine girilmesi de o kadar kaçınılmaz. Zira toplumlar da yorulurlar; toplumlar ilânihaye geçmişleriyle uğraşamazlar; ilânihaye birbirleriyle hesaplaşarak yaşayamazlar. Bir zaman gelir ki, artık bu hesaplaşmaların bitirilip, el sıkışma dönemine girme ihtiyacı hissedilir.
Bu durum, hesaplaşmanın yapıldığı iki alan için de söz konusu... Yani Türkiye kamuoyu hem halka şiddet uygulayan PKK'yla hem de halkın iradesini silah zoruyla devirmeye çalışan darbecilerle "hesabını bitirmek" ve yeni bir aşamaya geçmek zorunda. Ve genel bir affın bu yeni aşamaya geçişi kolaylaştırıcı, yaraları rehabilite edici bir etkisi olduğunu inkâr etmek de kolay değil.
Ama!
Demirel'in kullandığı "Herkesin birbirini affetmesi gerek" ifadesinin ciddi bir problemi var. Sanki herkes suç işlemiş; kimse masum değilmiş de hesapların karşılıklı silinmesi (bir nev'i clearing) gerekirmiş gibi bir anlam taşıyor. O yüzden de bu söylemin kendisi af iklimini berhava ediyor.
Oysa net olmalıyız. Aftan söz ediyorsak, önce bir tarafta suç işleyenler, bir tarafta da mağdurlar olduğunu açıkça ortaya koymalı; suçlunun suçunu kabul etmesini talep etmeli; ancak ondan sonra aftan söz etmeliyiz.
Af bekleyenler suç işlediklerini kabul etmeyince
Ne var ki bugün Türkiye'de, affedilmesi söz konusu olanlarda, yani halka karşı şiddet kullanan iki mihrakta da böyle bir tutum göremiyoruz.
Balyoz, Ergenekon gibi darbe davalarında yargılananlar kendilerinin sütten çıkmış ak kaşık kadar temiz olduğunu; ABD-AK Parti-Gülen hareketi ittifakı tarafından ortaklaşa planlanan bir tasfiye operasyonuna kurban gittiklerini öne sürüyorlar. Sadece onlar değil, ana muhalefet partisi başta olmak üzere bir toplum kesimi de onları suçlu değil, iktidarın zulmüne uğramış kahramanlar olarak gördüğünü Silivri kapısında yaptığı mitinglerle, yürüyüşlerle ortaya koyuyor.
Böyle bir tablo, bu hesaplaşmanın bitmediğini; darbeciliğin Türkiye'de hâlâ mahkûm edilmediğini gösteren bir tablodur.
Böyle bir tablo geçerliliğini sürdürürken af söz konusu olabilir mi?
Yine aynı şekilde, PKK yöneticileri de şimdiye kadar izledikleri terör çizgisinin çıkmaz yol olduğunu görmek ve özeleştirisini yapmak bir yana, "silahlı mücadeleyi" her zamankinden daha ateşli bir şekilde savunuyorlar. Kurtarılmış bölge kurmak, Türk Baharı yaratmak hayalleriyle sivil halka yönelik cinayetlerini arttırarak sürdürüyor ve nihai zaferin yakın olduğu açıklamaları yapıyorlar. Ve bu tutumlarıyla kamuoyunda bir af ikliminin oluşmasının önündeki ana engeli oluşturuyorlar.
Ben bu toplumun affediciliğine güveniyorum. Ama affediciliğin ortaya çıkabilmesi için, affedilecek olanların da suçlarını anladıklarını ortaya koymaları gerekir.
Bütün mesele kamuoyu vicdanının, halkın iradesine karşı şiddete başvurma yolunun artık geçmişte kaldığına inanmasıdır. Ancak o zaman yeni bir defter açılabilir
.
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
- Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?
10.01.2016 - Dokunulsun mu, dokunulmasın mı?
8.02.2016 - Yine aynı komisyon
3.02.2016 - 'Nişantaşı tepinirken ağlar Güneydoğu'
31.12.2015 - HDP kendisini kapattırmaya çalışıyor
29.12.2015 - Sadede gelelim
27.12.2015 - DTK çözüm hamlesi yapacakmış!
25.12.2015 - Washington-Moskova arasında
22.12.2015 - Kürt Paketi
21.12.2015 - Çözüm Masası’na dönülsün, diyenlere
18.12.2015
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Hamza Ünlütürk
sn Bekir Berat özipek,sn Atilla Yayla,sn ihsan Dağı ve sn Gülay Göktürk gibi liberal aydınların bu konuda da ortaya koydukları tutarlı tavrı taktir etmemek mümkün değil.Sn başbakanımızın konu ile ilgili yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum.Zira hiçbir konuda bu kadar garip ana çizgisinden uzak bir politika ve söylemi olmamıştı.Dershanelerle ilgili politikasında hem sosyalistleri mumla aratacak kadar devletçi hemde çok kırıcı bir üslubu var.Şaşırmamak elde değil.