Gülay GÖKTÜRK
Son günlerde hükümetin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişikliğe hazırlandığına dair haberler okuyoruz basında. Memurların işten çıkartılmasını neredeyse imkânsız hale getiren düzenlemelerin değiştirilmesi söz konusu.
Aslında bu hikâyenin uzun bir geçmişi var.
Devlet personel rejiminde köklü bir reform yapmak AK Parti’nin 2002’de iktidara geldikten sonra ilk el attığı işlerden biriydi.
2004 yılında yeni bir Devlet Personel Kanunu Tasarısı hazırlandı ve ana hatları basına açıklandı.
O zamanlar büyük bir heyecanla ama aynı zamanda kuşkuyla karşılamıştım bu tasarıyı. O günlerde yazdığım bir yazıda “Kıyametin büyüğü asıl şimdi kopacak” diye uyardığımı hatırlıyorum. Zira taslak kırk yıllık “devlet memuru” tanımında çok köklü bir anlayış değişikliği getiriyordu.
Eğer tasarı yasalaşırsa, 2 milyon olan memur sayısı 500 bine inecekti. Üst düzey bürokratlar, askerler, hâkim ve savcılar başta olmak üzere devlet hizmetlerini sürekli yürüten 500 bin kişilik bir grup devletin devamlılığı ve istikrarı açısından “çekirdek kadro” olarak saptanıp memur olarak bırakılacak, bu çekirdek grup dışında kalan 1,5 milyonluk büyük kesim ise memur olmaktan çıkarılıp sözleşmeli personel haline getirilecekti. Bu, son derece cesur ve bir o kadar da olumlu, devrimsel nitelikle bir reformdu.
Ama çok büyük bir dirençle karşılaşacağı da baştan belliydi. Devlette çalışmayı ömür boyu iş garantisi olmaktan çıkarmak; kapağı devlete attığı andan itibaren “Bundan sonra çalışsam da, yan gelip yatsam da, bu devlet bana bakacak” diye düşünen 1.5 milyon insana “Artık pabuç pahalı, verimsizleşirsen sözleşmen yenilenmeyecek ve kapı önüne konacaksın” demek kolay değildi.
Ama öte yandan kesinlikle gerekliydi. Verimsiz devleti verimlileştirmek, şiştikçe şişen devleti optimum boyutlarına getirmek için olmazsa olmaz bir tedbir, “memur zihniyetiyle” mücadelenin en etkili yoluydu.
Tasarının pratik faydalarından daha da önemli yanı, memurluk kavramına getirdiği yeni bakış açısıydı. Tasarı, 2 milyon olan memur sayısını 500 binle sınırlamakla, sadece tasarruf ve verimlilik sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kamu görevi yapan her insanın “memur” sayılamayacağını kabul etmiş oluyordu. Memuriyet tanımını, devletin asli görevlerine ilişkin ve süreklilik gerektiren görevlerle sınırlıyordu.
Tasarı tahmin edildiği gibi kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı ve çıkamadı. Sadece 2004 çalışması değil, ondan sonra girişilen bütün diğer teşebbüsler de yarıda kaldı.
Toplum, “657’ye dokundurtmam” dedi, başka bir şey demedi!
İlk bakışta şaşırtıcı bir tablo... Nihayetinde, 78 milyon içindeki 2 küsur milyonluk bir azınlıktan, hadi aileleriyle birlikte 10 milyonluk bir kitleden söz ediyoruz. Bu 10 milyon, 68 milyonun lehine olacağı besbelli bir değişikliği nasıl olup da bloke edebiliyor, diye sorulabilir.
Bence cevap şu: Çünkü 657’ye sadece şu anda devlet memuru olanlar sahip çıkmıyor. Kendisinin ya da çocuklarının bir gün “kapağı devlete atması” hayali kuran herkes savunuyor bu yasayı. Ki, bunlar da toplumun büyük çoğunluğunu oluşturuyor!
Her neyse...
Hükümetin uzun bir aradan sonra yeniden 657 Sayılı Kanunu’nu değiştirmeye kalkıştığı bu günlerde, soru aynı soru: Toplum bu değişikliği destekleyecek mi?
Ayrıca, bu denemeyle diğer denemeler arasında önemli bir fark var. Bu defaki teşebbüs acil bir ihtiyaca dayanıyor:
Devlet içindeki paralel yapıyı temizlemek... Ve korkarım ki, bu acil ihtiyaç 657’de değişiklik yapılmasını kolaylaştırmayacak, daha da zor hale getirecek.
657’ye dokundurtmak istemeyen kesimler karşı çıkmak için şimdi güçlü bir siyasi gerekçe ele geçirdiklerini düşünecek ve daha sert yüklenecekler. “Devletin ‘tembeller çiftliği’ olarak kalmasını savunuyoruz” demek hiç kimse için kolay değildir. Ama “iktidarın paralel yapıyı temizleme gerekçesiyle devlet aygıtını bütün farklı görüşlerden temizleyip bütünüyle ele geçirmeyi amaçladığını” söylediniz mi, çok geniş bir taraftar kitlesi bulabilirsiniz.
Özetle, çoktan yapılması gereken bu önemli reform, bu sefer de sert bir siyasi kavganın kurbanı olabilir.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015