Güldalı COŞKUN
“Fransa'da göçmen ve insan hakları dernekleri tarafından yapılan başvuruyu karara bağlayan Yargıtay, polis tarafından 13 Afrikalı göçmene yönelik usule aykırı ve keyfi kimlik kontrolü nedeniyle devleti kusurlu buldu ve mâhkum etti.
Başvuruyu yapanların avukatı Felix de Belloy, kararın açıklanmasının ardından basına yaptığı açıklamada, ‘Bugünkü Yargıtay Mahkemesinin hükmü önemli. Çünkü, hiçbir gerekçe olmadan polisin keyfi kimlik kontrolü uygulamasına artık son veriliyor' dedi.”
Bu haber, Kasım ayının ilk haftası yansıdı ajanslara. Birkaç gün önce de; “Fransa'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olduğunu açıkladıktan sonra başbakanlık görevinden istifa eden Manuel Valls'in, 5 Aralık Pazartesi günü imzaladığı kararnameyle Yargıtay'ı, Adalet Bakanlığı aracığıyla hükümete bağladığı ortaya çıktı” diye başka bir haber yer aldı gazetelerde.
Yargıtay Başkanı, bu kararı Resmi Gazeteden öğrenmişti. Kasım 2015'den bu yana dört kez uzatılan OHAL'in, Ocak 2017'ye kadar süreceği belirtiliyor. Paris'te 130 kişinin ölümüne neden olan terör saldırılarının hemen ardından alınmıştı bu karar. Elbette, ülkede bir takım eleştiriler yapıldı ancak, bunun zorunlu olduğu da vurgulandı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15. maddesi, üye ülkelere denetimli bir şekilde hak ve özgürlükleri bir süre askıya alma izni veriyor. Bu gerekçelerle AB, Fransa ve Belçika'ya herhangi bir uyarıda bulunmuyor. Fakat, Türkiye söz konusu olduğunda bırakın terör saldırısını, bu iki ülkenin yaşadıklarının çok daha kötüsünü yaşayarak, bir darbe girişimine maruz kaldığının bilinmesine rağmen, sürekli OHAL konusunda ikaz ediliyoruz.
Bu noktada, arka planda asıl sorunun başka şey olduğu anlaşılıyor. Bunlar, Türkiye'yi dünya kamuoyunda köşeye sıkıştırmak için yapılan siyasi hamlelerden ötesi değil. Belki Kıbrıs, belki mülteciler ya da başka bir çıkar çatışması olabilir. Aksi halde, 130 Fransız'ın, binlerce terör mağduru Türkiye'liden daha kıymetli olduğunu düşünebilirdik!
Yine ‘Erkler Ayrılığı' ilkesine önem veren AB'den bir ses duyamadık. OHAL, bu hal, şu hal fark etmiyor, onlar yapıyorsa; her hal doğrudur, hoştur! Konu onların huzuru ve bekası olunca akan sular duruyor.
****
‘Türkiye Gündemi Kamuoyu Araştırması' adlı bir anket çalışması yapan Varyans Araştırma şirketi, bunu, 12 ilde ve 2500 denekle gerçekleştirdi.
Bu sonuçlardan bir kaçı şöyleydi:
Yeni Anayasa gerekli mi sorusunun cevabı, yüzde 74,3 ile ‘evet' oldu.
Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi için; yüzde 55,2 ‘evet', 44,8 ise ‘hayır' olarak çıktı.
‘Bugün bir seçim olsa ne olur' sorusunun yanıtlarında ise AK Partinin, oylarının son seçime göre daha da arttığı, HDP'nin ise sürekli oy kaybettiği görülmüş.
15 Temmuz kalkışmasının sonucunda ise, Yeni Cumhurbaşkanlığı Sistemine desteğin arttığı görülüyor.
Tam da bu noktada beni şaşırtan başka bir şirketin anket sonucu oluyor. Araştırma sonuçlarına göre, yüzde 14'lük bir kesim, 15 Temmuz darbesini AK Parti'nin bir oyunu olarak görüyormuş. Cidden çok büyük bir rakam. Kesinlikle bu, sosyal-psikologlarca incelenmeli. Aslında; yeni anayasa isteyenlerin de rakamı düşük. Nihayet bir darbe yasasıyla idare ediliyoruz. Yüzde 90'dan fazla evet denilen darbe yasasına, 34 yıl sonrasının Türkiye'sinde yüzde 74 hayır çıkması da mutluluk verici değil.
Anket şirketine göre detaylara inildiğinde, yeni anayasaya hayır diyenlerin başını CHP'liler çekiyor.
Bu arada AK Parti ve MHP, Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin taslağında anlaştı ve Meclis'e sunma kararı alındı. Muhtemelen CHP ve HDP, karşıt oy kullanıp, en azından referanduma gitmesin diye uğraşacaklar. Zaten CHP, bunu açıkladı.
Referandumdan korkan, “aslan sosyal demokratlar” ülkesi!
Bunlar çalışmazlar, bir öneri getirmezler; gelene ve getirene de engel olurlar. Nasıl bir kitleyse, hiç bir şey yapmadan onlardan oy toplamanın kolayını bulmuşlar. Saldır, çamur at, dedikodu yap, ucuz ayak oyunlarıyla günü kotar, assolistten hallice vekillerle, hır-gür çıkar, tamamdır!
İnsan şuna üzülüyor! “CHP, bir şeye karşı çıkıyorsa, bunda kesin halk yararı vardır”düşüncesi, kemikleşmiş durumda.
Bu ön kabul, haksızlıktır diyebilmeyi çok isterdim. Yine; tartmadan, tartışacağımız bir haftaya giriyoruz maalesef!
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.06.2018
3.02.2018
27.05.2018
21.05.2018
14.05.2018
29.04.2018
23.04.2018
15.04.2018
9.02.2018
2.02.2018