Gürbüz ÖZALTINLI
Nedir taşra?
Ürpertici bir çöldür. Can sıkıcı bir griliktir. Hizayı bozmamak gerektiğini; bozarsan ezileceğini, parçalanacağını bilmektir taşra. Eşsiz bir ikiyüzlülüktür bu nedenle aynı zamanda.
“Ben”e düşman bir toplumsal bencillik dünyasıdır. Bireyin aykırı sesini; “icat çıkarmayı” sevmez. İtaat ister. Alışılmış olana, ataerkil hiyerarşiye sadakat bekler.
Köyden çıkıştır. Sadece tabiatla ve neredeyse hepsi akraba olan yüz yıllık komşularla baş başa yaşanan; kendi içinde dönüp duran o kapalı, yoksul, sade, zorlu hayattan, hülyalı dünyalara doğru güdük bir adımdır. Köyden kurtuluşun sunduğu boş zamanların, yeni umutların bedelini, tekinsizliğin içimize sürdüğü korkuyla ödediğimiz kirletici bir sıkışmışlıktır.
Yerliliğin, hemşeriliğin yüceltildiği ama kimsenin ötekine güvenmediği bir hayattır; boğazına kadar riyadır taşra.
Yabancıyı sevmez, korkar ondan. Kendisi gibi olmayanla karşılaşmaya, hayat kurmaya hazırlıklı değildir.
Köy gibi kapalı değildir. Yanıltıcı bir gözden kaçırıcılığı vardır. Sanki özgür kılar. Oysa herkes her şeyi bilir. Kural şudur: görünür olma; göze batmadan gemiyi yüzdür. Ahlakın kalın örtüsünün altında ne yaparsan yap; o örtüyü yırtma, bozma, zedeleme…
Köyün yalana ihtiyacı yoktur. Oysa taşra yalan olmazsa yaşayamaz, düzen kuramaz. Kant kasabaları görseydi intihar ederdi.
İnanç; köyde, var olmanın, huzur bulmanın, umut etmenin sığınadır. Taşrada, gerçeği ve kendini gizlemenin…
Köy güzellemesi yapıyorum zannedilmesin. Köy artık bugünün dünyasının dışındadır. Tükenmiş bir çağdır. Eski acılar, unutmak istediğimiz yoksulluklar, dönüşü olmayan dağlardır köy…
Derdim taşrayla. Hepimizin derdi de taşrayla olmalı bence…
Çünkü, yarım yüz yıldır sıçramalarla kentlileşen; renklenen, renklendikçe bununla nasıl baş edeceğini bilemeyen, eski düzene asla sığmayan ama yeni gelenin de kuşatamadığı, bocaladığı ve taşraya savrulduğu bir memleket oldu burası.
Oysa hikâye böyle başlamadı.
Dışarıda tutulanların güçlenip merkeze yürüdüğü; eski düzeni yıkarken kendi taşra kabuğunu kırar gibi olduğu bir macera yaşadık. Arzın merkezine seyahat gibi bir şeydi bu. Eğer Cumhuriyet modernleşmesinin ağır ön yargılarıyla körleşmemişseniz tarihin bu büyük cilvesine kayıtsız kalmanız çok zordu. İnsanlık tarihinden süzülmüş, evrensel kabul görmüş değerlerle temas kuran bir yön tutturur gibi olduk. Gelişmiş dünya, bize yabancı ve düşman değil tersine içinde yer almak istediğimiz bir medeniyet gibi görünmeye başlamıştı. Medeniyetler ittifakından, Avrupa Birliğine katılmaktan, ileri demokrasiden konuşuyorduk. Taşra, kanatlanmış uçuyordu… Eski köhne düzen taşralaşmıştı sanki. Türkiye’nin paçasından tutmuş, kendi sınırlarına çekmeye çalışıyordu.
Bu maceranın nasıl ve nereden geri döndüğünü tartışmak değil bu yazının konusu. Defalarca yazılmış şeyleri tekrar yazmayacağım.
Dikkat çekmeye değer bulduğum şey şu: Bugün bize anlamlı bir değermiş gibi sunulan yön taşralaşmaktır. Taşranın yükselişi, dönüp dolaşıp Türkiye’ye dünyanın taşrası olmasını önermiştir. “Tam bağımsızlık, anti emperyalizm, yerli ve milli duruş” cilasıyla önümüze koyulan menü budur.
Olmamıştır. Türkiye, kendi taşrasının yükselişiyle kendisini aşıp medeni dünyanın kişilikli bir parçası olmayı başaramamıştır.
Türkiye’yi yöneten siyasi elit yozlaşmış, çareyi taşra ruhunu istismar etmekte bulmuş, onun değerlerine sığınmıştır. Hamasi ultra milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, siyasi rakipleri iç düşman olarak kriminalize etmek… Bunlar kasaba söylemleri. Sonuçta geldiğimiz yer yönetilemez bir kriz.
Sorumluluğu ideolojik terimlerle tanımlamak doğru gözükmüyor. Sorun, muhafazakarlık, sağcılık, İslamcılık üzerinden anlamlandırılamaz. Muhafazakâr, dindar ve sağcı orta sınıflar, kentlileştikleri oranda bu siyasete mesafe koyuyorlar. İktidardan desteklerini çekiyorlar. Yerel seçimler bunu gösterdi.
İktidar gittikçe taşraya sıkışıyor.
Sonuç: Türkiye’nin geleceğini kentli orta sınıflarla, metropollerin periferisi ve Anadolu’nun taşrası arasındaki mücadele belirleyecek.
Ben taşranın kaybedeceğine inanıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023