DÜNYA kötüye gidiyor!

Hem de şöyle böyle değil fena, çok fena hâlde kötüye gidiyor!

***

FARKINDAYIM, fazlasıyla beylik bir lâf oldu. Patetik bile sayılabilir…

Hattâ “amma da spekülatif girizgâh” diye bıyık altından tebessüm dahi edilebilir.

Şom ağızlılıkla suçlanmak da çabası…

***

LÂKİN öyle! Durumun şaka kaldırır yanı yok! Dünya hakikaten kötüye gidiyor.

Hele hele genel olarak Batı, özellikle de Avrupa savaşlar hariç tarihinin en girdaplı dönemlerinden birisine sürükleniyor.

Gayya kuyusundan nasıl çıkılacağı ise meçhul… Üstelik çıkmak mümkün olacak mı?

Fakat ülkemiz de kötüye gittiği için önce can, sonra canan refleksiyle tablonun bütününe bakmakta ve vahametin derecesini kavramakta zorlanıyoruz.

Kürt meselesi, erken seçim, Aksaray Sultanı falan derken, kendi derdimize düştüğümüz için sadece ağacın tekilliğini görüyor ve ormanın yekpareliğini fark edemiyoruz.

Oysa kaçınılmazdır, yarından veya öbür günden itibaren başımızı iki elimizin arasına alacağız ve yukarıdaki topyekûn gidişat hakkında kara kara düşünmeye başlayacağız.

***

SÖZKONUSU gidişat adıyla sanıyla “medeniyetler çatışması”na tekabül ediyor!

Şu anki belirleyici faktörü de kâh mültecilik, kâh muhacirlik, kâh da kaçaklık adı altında doğudan batıya ve güneyden kuzeye doğru gerçekleşmekte olan ve her bakımdan muazzam bir boyut arz eden yeni “kavimler göçü” oluşturuyor.

Bu hayati noktaya mim koyalım, tekrar döneceğim…

***

YUKARIDAKİ “medeniyetler çatışması” saptamasının ilk mucidi ve vaftiz babası Amerikalı siyaset bilimciSamuel Huntington olmuştu.

Komünizmin yıkılması ve SSCB’nin parçalanması ertesi Foreign Affairs dergisinde yayınladığı ünlü makalede dünyanın bundan böyle ideolojiler değil uygarlıklar temelinde ayrışacağını kaydetti. Bu uygarlık kelimesini de esas olarak din kültürleri ekseninde kullandı.

Sürtüşmenin, muhtemelen de kapışmanın ise er geç mukadder olduğunu vurguladı.

Daha sonra tezlerini kitap hâline getirdi ki, zaten ben de ayrıntısını oradan okumuştum.

Okumuştum da diğer pek çok “sol” gelenekten inen kalem gibi cüretkâr davrandım.

Haddini bilmezliğimin ve küstahlığımın derecesini “Batı merkezci beyaz adam” diye tanımladığım Profesör’ü hezeyan uydurmak ve o Batı’yı tetiklemek suçlamasına vardırdım.

Oysa, “sorry, very sorry Mister Huntington”!

***

“SORRY”, çünkü siz haklıydınız ve haklısınız!

Aradan geçen yirmi yılda hayat varsayımlarınızın ne denli isabetli olduğunu ispatladı.

Dolayısıyla şimdi mezarınızdan “dememiş miydim” diye parmak sallayabilirsiniz.

Dünya sizin öngördüğünüz gibi bir “medeniyetler çatışması”na gidiyor ve zaten de işte bunun için kötüye gidiyor!

***

BU yazıyı “şom ağızlılığıma” ilk girizgâh olarak okuyun. Kasten kısa kesiyorum.

Dünyanın niçin kötüye, çok kötüye gittiğini ve bütün insanlığın hızla sürüklendiği “medeniyetler çatışması”nın da neden doğudan batıya ve güneyden kuzeye doğru gerçekleşmekte olan yeni “kavimler göçü”yle bütünleştiğini yarın açıklamaya çalışacağım.

[email protected]