Hakan AKSAY
Bazen bir söz kanatlandırır kişiyi, uçurur mutluluktan.
Bazen de bir söz yerin dibine geçirir insanı, ağır bir zincir olur boynunda.
“Önce söz vardı” diyen dinler için her şeydir söz ve ona inanmak.
Aşkların doğumunda ve ölümünde sözler vardır genellikle; kimi zaman ebedirler, kimi zaman cenaze levazımatçısı.
Halklar bir tek söz için kalkarlar ayağa. Tek bir söz uğruna ölünür, öldürülür.
Savaşlar bir söz yüzünden başlar çoğu kez ve bir sözle biterler.
Ve tarih denilen, her şeyden sonra geride kalan sözlerdir yalnızca.
* * *
Bazen koca koca adamlar, partiler, devletler ufacık bir sözün önünde kan ter içinde bocalar dururlar; onu nasıl söyleyeceklerini de bilmezler, ondan nasıl kaçacaklarını da.
“Soykırım” çok tehlikeli bir sözdür, mesela.
Bazen de “özgürlük”...
Uludere’den bir yıl sonra sonra dönemin Başbakanı hâlâ bir sözü yerinden oynatmaya çalışıyor, sonra yorularak bırakıyor, ardından tekrar onun yanına dönerek kıvranıyordu:
- Gerekirse özür dileriz, diyordu. Gerekirse…
Özür. İki hece. Dört harf. Saniyede ses verirsiniz ona. Cüce bir kelime. Ama ağırlığı tonlarcaymış meğer…
Birçok ülkede her gün defalarca telaffuz edilen, çoğunlukla gülümseyerek söylenen ve dinlenen, nezaketin en basit işareti kabul edilen özür, Türkiye’de küfürden çok daha seyrek dile getirilir.
Özür dilemesini bilmeyen, onu bir zayıflık belirtisi olarak gören bir toplumdur bizimkisi. Özürden korkulur, ondan sakınılır bu topraklarda.
Hatta özür dileyene hakaret edilip bir de üzerine hoyratça keyiflenilen tek memlekettir belki de burası. “Pardon çıkalı eşekler (ayılar) çoğaldı” cümlesini - kim bilir nerede ve nasıl - yaratıp bağrına basmasını becerebilmiştir. (Mehmet Akif Ersoy’un bir eserinde “Nasıl ki çıktı bu pardon, eşeklik oldu mübah!” cümlesi geçer.)
* * *
Kelimelerden kâbuslar yaratılır bazen, sonra da hayat kâbusa dönüştürülür.
“Komünizm” böyle bir kelime olmuştur mesela. Bu sekiz harf ve üç hece için yüzlerce can verilmiş, işkence tezgâhları kurulmuş, asırlarla ölçülebilecek hapis cezaları kesilmiştir. İçinde bu kelime geçen nice kitaplar yakılmıştır. Onu akla getiren şiirler ve şarkılar zincire vurulmuştur.
Tarih boyunca “kral çıplak” demek zor, hatta imkânsız olmuştur. Ecdadımızın çıplak olduğu anların lafı bile hâlâ derinden sarsıyor bizi.
Durmadan kıvrılıyor kolumuz yeni tehditlerle:
- Söylemeyeceksin o sözü, okumayacaksın, yazmayacaksın, göstermeyeceksin!..
* * *

Konuşmayı seven, ama kelimesi az bir halkız biz. Çoğumuz 300-400 sözle yaşarız. Oysa dilimizde 100 bin civarında kelime olduğu söylenir.
Yabancı dil bilenimiz de fazla değildir. Daha fazlasını düşünüp hissetme, ayrıntıları görme, farklı renkleri ve onların tonlarını ayırma derdimiz yoktur çoğu kez. Sarı gömlek almak istesen, satıcı seni elinde kalan turuncu gömleğe zorlayabilir: Ne fark eder ki!..
Oysa her sözün kendine özgü bir ruhu vardır, Bertolt Brecht’in dediği gibi.
Üstelik her gün papağan gibi tekrarlayıp durarak sığ hayatlarımızı doldurduğumuz az sayıda kelime arasında sevgiye, aşka, dostluğa, vicdana ilişkin olup da hakkıyla telaffuz edilenler yok denecek kadar azdır.
Her meydanda, her sokakta, her evde, her işyerinde, her okulda bir yığın insan vardır susan, kederlenen, acı çeken ve bekleyen… Çoğunun karanlığa karışan yüzünün çiçeklenmesi için sadece birkaç söz, hatta belki tek bir söz yetebilir. Birinin ona yaklaşıp tek bir kelime etmesi hayatını değiştirebilir.
Milyonlarca insanın hayat boyu umutsuzca, daha doğrusu gizli bir umutla en çok beklediği para değil, mal değil, makam değildir; sevildiklerine, onlara ihtiyaç duyulduğuna ilişkin bir-iki sözdür; o kadar…
Ve güzel sözlere hasret çekerek kurur gider insanlar. Ruhları dağılıp yok olur, daha da kötüsü sevgisizlikten nefret saçmaya başlar.
Ne çocuk beklediği “aferin”i alabilir, ne kadın duyabilir en basit ödülünü: “Yemek güzel olmuş, eline sağlık!” Ne seven sevildiğini öğrenebilir... Oysa aslında ne kadar kolaydır beklentiyi karşılamak, ihtiyacı gidermek. (Rudyard Kipling’in “Sözler, insanlığın kullandığı en büyük uyuşturucudur” derken kastettiği bu mudur acaba?)
Bütün sözler geçim derdine, hava durumuna, sığ siyasete ve futbol fanatizmine harcanmıştır çünkü. Kalmamıştır daha önemli şeyler için yüreklerin yakıtı ve dillerin dermanı.
Ama ne kadar çok konuşuruz, öyle değil mi? Hiçbir şey söylememek için o kadar çok söz tüketiriz ki! Her konuda mutlaka sözümüz vardır. Anlaşmazlık durumunda makineli tüfek gibi saydırırız. Ve illaki son sözü söylemeye bayılırız.
Her gün duyduğumuz binlerce sözü düşünüp de bir de onları dile getirenlerin yüzlerine bakınca, insanın yüzde 70’inin sudan oluştuğuna inanmak çok kolaylaşıyor.
“Laf kalabalığı toplumu”: İşte budur aynadan yansıyan gürültülü ve bulanık görüntümüz.
* * *

Sıcak ve yumuşak sözleri cimrice harcarken, soğuk ve keskin olanları cömertçe dağıtırız. Her biri ölümüne fırlatılan birer bıçak gibidir:
“Kahrolsun!”, “nefret ediyorum”, “evlatlıktan reddediyorum”,“bıktım”, “ihanet”, “mahvedeceğim”, “idam”, “kin”…
Bazı insanlar, vaktiyle yüreklerine isabet eden tek bir sözün esareti ve yükü altında tüketirler ömürlerini.
Söz denilen mucize, yaralamakta ve öldürmekte eşsiz sonuçlar yaratır. Oysa yaraları sarmakta ve yaşatmakta da işe yarayabilirdi.
Ezop’u hatırlıyor musunuz? Hani İ.Ö. VI. Yüzyıl'da yaşadığı söylenen, eskiden köle olup da azat edildikten sonra diyar diyar dolaşarak masallar anlatan bilge Yunanlı’yı? Ve efendisi Ksantus'un önce “yiyeceklerin en güzelini” sonra“yiyeceklerin en kötüsünü” hazırlamasını istediğinde Ezop’un sofrayı sadece dil ile donattığını?
Her şeye kadirdir dil, yani kelimeler, yani söz…
Veya hemen hemen her şeye…
Sahip olduğu devasa güç bakımından herhalde fazla rakibi yoktur sözün. Belki de sadece iki rakibi vardır:
Sessizlik...
Ve dokunmak…
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025