Hasan Bülent KAHRAMAN
Bazen ne kadar aynı yerlerde oyalanıyor, ne kadar az değişiyoruz diye kendi kendime hayıflandığım oluyor ama kimin "değiştiğini", kimin bulunduğu yeri "muhafaza etmek" için çırpındığımı gördüğümde, işin içyüzünü anlıyorum.
Gelin dürüstçe, cesurca, açıkça itiraf edelim:
Türkiye'de, siyasal yapının, siyasal modernleşmenin, hatta toplumsal modernleşmenin de bir uzantısı, bir sonucu olarak, ne diyeyim, "yüksek çevreler", artık hepimize bıkkınlık vermiş o tabirle söylersem "seçkinler", daha basitleştireyim, üst orta gelir dilimindekiler, kentliler siyasetten korkuyor.
Hiç öyle görünmemekle birlikte, onu da yürekli biçimde dile getirelim, onların aydınları, basını, fikir önderleri de dahildir. Zannederler ki, siyaset geldiğinde, ne kadar istemedikleri "şey" varsa ortaya çıkacaktır.
Bunun açıkçası, halkın, "ayağıyalınların", "baldırıçıplakların", "başıbozukların" işlere müdahale etmesinden duydukları endişedir.
Modernleşmemiz biçimsel temeller üstüne oturduğundan bu korkunun özünü "köylüler" veya "taşralılar" meydana getirir. Onların hâkim olduğu düzen korkusu 1950'den beri giderilememiş, aşılamamıştır. O korkunun bir diğer parçası da dindir. Müslümanlıktır. Halk yani köylüler ve taşralılar Müslümanlık üstünden önce siyasete, sonra kentlere yürüyecektir!
Endişe, korku, telaş budur, bundandır...
Şimdi buna bir boyut daha ekleyeyim. O kesim kendisine müttefik olarak daima orduyu gördü. Ordu, o biçimsel öncelikli, kentli, hatta "Avrupai" modernleşmenin sadece koruyucu değil kurucusuydu da. Neticede şu korktukları tablo ne zaman ortaya çıktıysa, ne zaman siyaset işlemeye başladı, ne zaman Müslümanlık daha görünür hale geldiyse orduyu çağırdılar, o da kemali ciddiyet ve zevkle gelip müdahale etti.
Beni asıl "şaşırtmayanı", bu kesimin kendini sol olarak sunmasıdır. Ne yapalım ki, öyle, İlhan Selçuklarıyla, İdris Küçükömerleriyle, Doğan Avcıoğlularıyla ve onların bugünkü uzantılarıyla en büyük kaygıları bu oldu: son kalenin düşmesi! Yani, eğer ordu siyasetin kontrolü altına girerse düzen büsbütün elden gidecekti.
İşte en son Jandarmanın İçişleri'ne bağlanması konusunda bu endişe ortaya çıktı.
Endişe, bir kere daha, aynen "ordu siyasallaşıyor" denerek eleştirildi. İçişleri Bakanı Efkan Ala ise güzel bir açıklamayla asıl bunun istendiğini, siyasetten korkmanın, siyasallaşmayı istememenin yanlış olduğunu belirtti. Doğrudur bu değerlendirme. Aynen öyledir. Hemen iki şeyi belirteyim, daha ileri gitmeden. Gerçekten de, doğru olan, ordunun siyasetin üstünde kalması, onu tayin etmesi değil, siyasetin orduyu belirlemesidir. Ha, bu arada bütün bu anlattığım çerçeveyle ilgili nesnel eleştirilere kapalılık da başka bir ilkelliktir. Ne halk ve siyaset derken manasız bir popülizmdir istenen, aranan, beklenen, ne de plebisiter-otoriter bir yapının kurulması. Bunlar ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken dikkat ve hassasiyet noktaları.
Dönersem bu asker- siyaset meselesine, şunu belirteyim. İttihatçıların manasız tutumları neticesinde Balkan felaketi yaşanıp nihayet Cumhuriyet kurulunca, yeni ilke, ordunun siyaset dışı tutulması olmuştur. Ama gerçekten öyle midir, Cumhuriyet döneminde ordu siyaset harici midir, bir tek gün? Bu soruya evet demek kargaları bile güldürür. "Siyaset dışı ordu" demek egemen, hâkim ideolojinin dışındaki yaklaşımların sızmayacağı ordu demektir. Onu bile kabul ederim, siyaset ve iktidar mantığı içinde ama bunu, Atatürk'ün "siyaset dışı ordu" tanımı diye sunmanın ve belirttiğim türden gelişmelere ket vuracak bir tutum olarak değerlendirmenin bizatihi kendisi, hele bugünden sonra, tam manasıyla siyasal bir tavırdır. İnanmayan ama inanmak isteyenler, Naim Turfan'ın Jön Türklerin Yükselişi isimli kitabını okusun.
Velhasılı kelam, ordunun kendi içinde siyasal mücadeleye düşmesi ayrıdır, düzenli, sistemik, demokratik siyasetin orduya hâkim olması ayrı.
Ben size söyleyeyim siyaset orduya müdahaleyle başlar...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024