Hasan Bülent KAHRAMAN
Şimdi muhafazakarlık gündelik hayatımızın bir parçası. Muhafazakarlık bizde çok uzun yıllar, hatta yakın dönemlere kadar dindarlık karşılığı olarak kullanıldı. Şimdi hem o anlamını yükleniyor hem de ona bir kültürel boyut katılmak isteniyor. Çok tartışılan medeniyet kavramının altında bu var
Geçenlerde bir dostuma eski bir anımı anlatıyordum. Bir edebiyatçımız hakkında yazarken, 1980'li yıllarda, "sağcı"demiştim. Hiç o alanda düşünülmeyen bir yazardı. Ben de 'sağcı' derken basit, sıradan politik manasıyla kullanmıyordum kavramı. Yıllar sonra karşılaştık. "Eğer bana 'muhafazakar' deseydin kabul ederdim" dedi. Ona o yıllarda bilincimizde muhafazakarlık kavramının bulunmadığını, kimseyi öyle nitelendirmediğimizi belirttim.
Şimdi muhafazakarlık gündelik hayatımızın bir parçası. Buna da çok memnunum. Yıllardır yazarım. Muhafazakarlık bizde çok uzun yıllar, hatta yakın dönemlere kadar dindarlıkkarşılığı olarak kullanıldı. Şimdi hem o anlamını yükleniyor hem de ona bir kültürel boyut katılmak isteniyor. Son zamanlarda gitgide daha çok tartışılan medeniyet kavramının altında bu var: muhafazakarlığı siyasal bir olgu olmaktan çıkarıp kültürel bir içeriğe kavuşturma çabası.
Muhafazakarlığın kültürel ve modern yanı beni özellikle ilgilendiriyor. Çünkü, toplumsal/siyasal açıdan ben Türkiye'de muhafazakarlık olmadığına inananlardanım. Toplumsal hareketliliğimiz, sınıf atlama tutkumuz Batı'da olduğu gibi bir tür yerleşikliğetekabül eden muhafazakarlığı imkansızlaştırıyor. Sanıyorum ilgili çevreler şimdi dindar olan ve tab'an geçmişle arasına mesafe çekmeyen, tersine geçmişi benimseyen kitlelere muhafazakarlıklarını yeniden hatırlatıyor, muhafazakarlığı yeniden tanımlayarak.
Bunu önemsiyorum. Türkiye'nin muhafazakarlarının olması gerektiğine inanıyorum çünkü. Ve muhafazakarlığın esasen modern bir kavram olduğunu bilmemiz gerekiyor. Modernlik öncesinde muhafazakar bir pozisyon yok çünkü. Bu sene meşhur şiiri J. Alfred Prufrock'un Aşk Şarkısı'nın 100. yılını andığımız T.S. Eliot, Batı'nın en modern ve en muhafazakar şairlerinden kabul edilir.
MUHAFAZAKARLIK ZORDUR
Kültürel planda muhafazakarlık çok zor bir pozisyondur. Muhafazakarlık bilinci sorunlu ve sancılıdır. Olumlu ve üretken çelişkilerle yüklüdür. Devrimcilerin her şeyi kestirip atan rahatlığı onlarda bulunmaz. Geçmişi ve bugünü gramla tartarlar. İnkar, red gibi yaklaşımlara sahip olmadıkları için 'ayıklamak', tartmak, değerlendirmek onlar bakımından çok daha çetrefil bir iştir. Daha geniş bir kültür havzasına ve birikimine sahip oldukları bilinir.
Türkiye'de böyle bir kültürel muhafazakarlık var mı, emin değilim. Hele benim yetiştiğim yıllarda hemen hiç yoktu. Cemil Meriç gibi yazarlar belli çevrelerde ilgi toplarlardı ama o kadar. Mehmet Kaplan onlardan kabul edilirdi. Tanpınar hatırlanırdı. Peyami Safa da o cenahtaydı.
Fakat çok sorunluydu. Çünkü Peyami'nin 'farklı' bir geçmişi vardı. Kemalist bir dönemi, Nazım Hikmet'le çok yakın dostluğu olmuştu. O nedenle 'muhafazakar'lıktan ziyade genesağcılıkla ilişkilendiriliyordu. O kadar ki, Yalçın Küçük, sol çevrelere "Kemal Tahir'i verip Peyami Safa'yı alalım" demişti. Muhafazakarlığın, kısacası, ne teorisi vardı ne de simgesel bir ismi.
Soğuk Savaş'ın sıcak yıllarıydı. Bu türden problemler üstünde pek düşünülmüyordu. Herkes dünyayı politika(sı)nın ateşi içinden algılıyordu.
O dünya içinde de gene 'sağ' kanatta sadece Necip Fazıl göze çarpıyordu. Necip Fazıl daha 1940'lardan itibaren Büyük Doğu dergisini çıkarmış, daha sonra siyasal görüşlerini teorik ve doktriner hale getirmişti. Dindarlığa yakın duran sağ (bir de sağın daha ırkçı kanadı vardı; onlar da dindardı ama konuyu daha ziyade bu tarafından kuşatıyorlardı) Necip Fazıl'ı ve Büyük Doğu hareketini kendilerine mürşit kabul etmişti. Ne var ki, Üstad'ın muhafazakarlık gibi kavramlarla uğraşacak vakti yoktu. Her şeyi politikayla bütünleştiriyordu.
Bu yönde onu aşan, büyük saygı gören tek bir şair vardı: Mehmet Akif. Fakat Safahat bir şiir kitabından çok bir 'düstur' kitabı olarak rağbete mazhar oluyordu. Asım ideal tipti. Fakat çok ilginçtir, aynı adı taşıyan kitabın sonunda Asım, Garba gidecektir, arkadaşlarıyla, 'Asım'ın nesli'yle, 'müsbet ulum' (pozitif bilimler) okuyacaktır. İlk okuduğumda, o kadar genç olmama karşın, bunun 'bol bol ziya kucakla getir bize/düşmek etrafı görmemektendir' diyerek oğlu Haluk'u İskoçya'ya mühendislik okumaya gönderen, ideolojik açıdan Akif'in tam zıttı bir noktada yer alan Tevfik Fikret'in tutumuyla ne kadar benzeştiğini düşünmüş, hayrete düşmüştüm. Bu meyanda bugünkü pozitivist-modernleştirici Müslüman kadroların ve iktidarın doğrudan doğruya Mehmet Akif'ten geldiğini açıkça belirtmek gerekir. Asım'ın bugün okunması, Akif'in İslam alemine yönelttiği eleştiriler şimdi de ele alınması, irdelenmesi gereken bir perspektifi oluşturuyor.
Kısacası 1970'lerde ve 80'lerde olmayan bir kavramla olmayan temsilcileriydi öne çıkan, muhafazakarlık denince. Bunu daha o yıllarda bile hazin bir koşul olarak nitelendirdiğimi itiraf edeyim. Belki bu nedenledir, o zamanlarda, geçmiş kültürel birikimin kapsanması, kavranması soldaki yazarlara özgü bir çabaydı. Kendi yaklaşımlarıyla ele alıyorlardı meseleyi ama örneğin Attila İlhan bu açıdan basbayağı ciddi, önemli, kayda değer bir 'sentez' düşüncesini savunuyordu. Gerçi Marksist bir yöntem uyguladığını söylüyordu, her şeyi 'diyalektik'le açıklıyordu, bugünün içinde geçmişin bulunduğunu, geleceğin içinde de bugünün yer alacağını vurguluyordu. Nazım Hikmet'in zamanında şaşırtıcı bir biçimde denediği 'serbest rübai' tarzını da, genel olarak Divan şiirini de bir kaynak olarak kullanıyor, eski Türkçeyi önemsiyor, romanlarını onunla yazmaktan çekinmiyordu.
Tüm bu hengame 1970'lerdeki bir 'diriliş'ten sonra gene uzun bir suskunluk dönemine giren ama artık hakkında her gün bir kitap yayınlanan Tanpınar'ı düşündürüyor bana. Tanpınar çağlarında yaşıyoruz. Daha önce de yazmıştım, gün geçmiyor ki, onun hakkında bir kitap yazılmasın. Tanpınar, Batı'da Walter Benjamin'in başına geldiği gibi, modernleşmemizin 'günah keçisi' sayılıyor artık. Modernleşmeyle ilgili tüm sorunlarımızın çaresini, tüm sancılarımızın dindiricisini onda buluyoruz. Bazen onunla özdeşleşiyoruz, onun kırılgan, hüzünlü, sakin ve karmaşık ruh yapısında kendimize ait bir şeyler buluyoruz. Bazen tersi oluyor; ona ve temsil ettiklerine kızıyoruz.
Kimdir Tanpınar'a böylesi bir 'iştahla' eğilenler derseniz, bunun sadece muhafazakarlar olduğunu söyleyemem. Her çevre, her kesim onu ele alıyor. Bütün bu incelemelerin gerçekten Tanpınar'a dönük olup olmadığını kendime soruyorum. Tanpınar'dan kalkılarak, ona atıflarla onun ötesinde bazı olguları tartışıyoruz. Yoksa, bütün o müktesebatıyla Tanpınar'ın bugün 'gerçekten' okunup, hazmedilip, anlaşıldığı konusunda kuşkularım var.
YAHYA KEMAL'İN ÖNEMİ
Oysa Tanpınar bence Batılı anlamdaki tek muhafazakar yazarımızdır. Tanpınar, buraya kadar adını hiç anmadığım Yahya Kemal'in çocuğudur. Şiirdeki yerini bir tarafa bırakalım. Ama gündelik hayatın meselelerinde ustasından daha ileri bir yerdedir. Baudelaire gibi bir yazardır. Çok daha zengin bir konu paletiyle düşünmüştür. Fakat bu 'gerçeklerin' hiçbiri Yahya Kemal'in önemini azaltmaz. Tersine, Yahya Kemal, muhafazakarlık/ modernlik bağlamında bugün de tüketilmemiş bir edebiyatçıdır. Onun 'mecz' yeteneği, zihnini oluşturan öncüller, arayışı bu konuda çok daha geniş bir ufuk çizmeye, çok daha üretken, canlı, verimli tartışmalar ve yönelimler başlatmaya muktedirdir. Ortada biçimlendirdiği son derecede özgün ve kapsamlı bir hacim duruyor. Yahya Kemal'e muhafazakar çevreler hep saygı duydu. Ama onu yeterince geniş ve derin bir kavrayışla ele almadı.
İşin özü, Türkiye'de muhafazakarlar, zaten izledikleri Mehmet Akif-Necip Fazıl çizgisini, haydi bir yana bırakmasalar bile, değiştirmeseler bile onu Yahya Kemal-Tanpınarçizgisiyle at başı götürseler dersem çok mu yanlış bir şey söylemiş olurum?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024