Hasan Bülent KAHRAMAN
Son zamanlarda bakıyorum muhafazakar çevrelerde şaşırtıcı bir halk söylemi, halkçılık eğilimi, hatta tutkusu gözüme çarpıyor.
1970'lerde solun benimsediği bir halk övgüsüyle siyaset yapıyorlar ve halkı romantik bir yaklaşımla ele alıyorlar. Oysa eskiden mesela ne AP'de ne ANAP'ta böyle bir eğilim göze çarpmazdı. Bu durum başlı başına ilginç bir tablo koyuyor ortaya ve bana halkçılığımızın ne olduğu/ olmadığı sorusunu sorduruyor.
Yakın dönemde bu işin kaynağında Sabahattin Eyüboğlu ve arkadaşları yer alır. Eyüboğlu bu halkçılık konusuna takılıp kalmıştır. Tam bir edebiyatçı değil Eyüboğlu. Önemli çevirileri var. Fakat akademik hayatının da etkisiyle kendisini biraz daha düşünce adamı/eylem adamı olarak gördüğü muhakkak. CHP'nin kültürel siyasetini kuvvetle savunuyor.
Köy Enstitüleri projesi başlayınca okulların kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'la beraber Ankara yakınlarındaki Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne gidiyor, orada çalışıyor.
Neredeyse 'koyu' diyeceğim halkçılığını da bu aşamalarda pekiştiriyor. Hasan Dede'nin
mutasavvıf Eşrefoğlu'na atfen yazdığı nefesteki 'Halka tan eylemek nemiz/Cümle küstahlık bizdedir' mısralarını kendisine şiar ediniyor. Halkı tek kaynak, tek ölçü olarak benimsiyor.
Halk ona göre dürüsttür, arıdır, bilgedir, hoşgörülüdür, 'gerçek' halk softalıktan, yobazlıktan uzaktır.
Bu düşünceleri Eyüboğlu'nu daha ileriye götürür. İşte mavi yolculuklar, mavi Anadoluculuk bu kökten türer. Bu kervana Halikarnas Balıkçısı bir yandan, Azra Erhat bir yandan, Vedat Günyol bir yandan katılır. Hepsi meseleyi başka bir yanıyla ele alsa da son kertede bu çevre Türkiye'de 1980'lere kadar devam eden halkçılığın kültürel kurucularıdır. En yüksek kültürle uğraşırlar ama halkçılık ilkeleridir
AVRUPA'YI SARDI
Halkçılık, bir akım olarak 19. yüzyılın mirası. Avrupa'da o dönemde romantik bir halkçılık serüveni yaşanıyor. Kısa süre sonra halkçılık, halk kaynağı, dilde özdeşleşme romantik milliyetçiliğin temelini meydana getirmekle kalmayıp dalga dalga bütün Avrupa'yı sarıyor. Almanya ve Balkan ülkeleri bu hareketten etkileniyor. Rusya'da ise Herzen ve Çernişevski'nin kurduğu Bakunin'in ideologluğunu yaptığı iki ayrı dönem ve dalga halinde gelişen Narodnizm hareketi başlıyor, 1860'larda. Narodnizm köylülüğü esas alırsa da son kertede halkçılıktır. İdeoloji olarak da şu 'halka gidelim' felsefesinin uzantısıdır.
Bizde de dilde özdeşleşme, Genç Kalemler dergisi aynı anlayışla bütünleşmiştir.
Ziya Gökalp halk kaynağını tek düstur olarak benimser. Daha karmaşık fikirler geliştirirse de hece vezniyle şiir yazacak, "Türkçeleşmiş Türkçedir/başka lisan bilmeyiz" diyecek ölçüde halk diliyle özdeşleşir. Nihayet 1913-14'te Halka Doğru dergisi yayınlanır. Ne kadar ilginç, bu derginin yazarları, Rusya'da Narodnizm hareketini yaşamış o bölgelerden gelen Türklerdir.
İstanbul'a yerleştiklerinde o anlayışı beraberlerinde getirir ve bu bağlamı oluştururlar. Halkçılığı İttihatçıların temel felsefelerinden birine dönüştürürler.
Bu dalganın beş, 10 yıl içinde yeni Türkiye'yi ve rejimi etkilememesi düşünülebilir mi? Cumhuriyet kurulur kurulmaz Halkçılık esaslı bir cereyan olarak biçimlenir. Kurulan partinin adı Halk Fırkası'dır.
Kısa bir süre sonra halkçılık, Altı Ok'tan biri olur. Halkçılık, Batı dillerine sağ hareketlerin ideolojisi olarak popülizm şeklinde çevrilir. CHP'de ise milliyetçilikle kaynaşır ki, o da Altı Ok'un bir başka ilkesidir. CHP çok elitist bir siyaset yaparken bir yandan da halkçılık diyordu.
1970'lerde Ecevit hareketi başlayınca bu hengame doruğuna ulaştı.
Ecevit, su katılmamış bir 19. yüzyıl aydını ve romantiği olarak geldi, bu ilkeye sıkı sıkı sarıldı. "Gücümüzü halktan ve haktan alıyoruz" dedi. Ataç'ın devrik 'tümce'leriyle ve öztürkçesiyle konuşup yazdı, Eyüboğlu ve ekibi, hangi üslupla ve düşüncelerle savunduysa halkçılığı, o da aynı şekilde savundu. Hatta 19. yüzyıl Rus aydınları gibi içine kapandı, Köykent projeleri kurdu, bir Köy Enstitüleri'ni yeniden canlandırmadığı kaldı.
DEMOKRASİ MESELESİ
Şimdi bakıyorum gene o romantik halkçılık canlanmış durumda.
Muhafazakar çevreler daha önce hiç yanaşmadıkları bir halkçılıkla iç içe şimdi. İşin ilginç yanı vakti zamanında sol çevrelerin, CHP çevrelerinin savunduğu bir anlayışla, yaklaşımla tutunuyorlar halkçılığa. Daha önce o çevrelerden neler duymuşsam şimdi aynı sözcükleri muhafazakar camiadan duyuyorum. Çok ilginç geliyor bana bu. Daha önce örneğin Adalet Partisi veya ANAP'ın bu şekilde bir halkçılık kaygısı yoktu. Onlarda böyle bir romantizm de görmemiştim.
İşi bu noktaya getiren nedir dediğim zaman galiba iki konu öne çıkıyor. Birincisi, demokrasi meselesidir. Darbelerle zedelenmiş bir toplumsal bilinç şimdi halkı ve kararını meşruiyetin de demokrasinin kaynağı olarak görüp, iradesini dokunulmaz kılmak istiyor. Bu görüşün doğrusu da var yanlışı da ama dayandığı zemin bir gerçektir.
Halkın kararı her defasında askeri darbeyle tekme yemişse ardından böyle bir tutumu doğuracaktır.
Yanlışı ise demokratik kararın eleştiriye kapalı olduğunu sanmasıdır.
O yanlış sanı bahsettiğim keskin halkçılığı doğuruyor. Halk gerçeğinin tek gerçek olduğu gibi bir romantik görüşe yol açıyor.
İkincisi, Türkiye'de muhafazakar çevrelerin dayandığı kitlenin kentli, eğitimli, gelirli çevrelerden gördüğü haksız, yanlış, dışlayıcı tepkidir. O çevrelerin söz konusu büyük kitleyi hor görmesidir, hatta özür dileyerek söyleyeyim, hadleri olmadığı halde, aşağılamasıdır. Bu saçma, bu manasız tutum ister istemez iktidar da kurmuş olan kesimin ve onu savunanların tepkisine, romantik halkçılığına dönüşüyor.
Halkın doğru, gerçek, öz olduğu, diğer kesimin yapay, yabancı, yalancı olduğu görüşünü getiriyor.
Bu çekişme içinde bizim unutulmuş romantik halkçılığımız başka bir kisve içinde arz-ı endam ediyor.
ANADOLU BİR GERÇEKTİR
Bu halin de iki yaman çelişkisi ve ilginç yanı var. Birincisi şu:
Halkçılık, Batı'da, yukarıda da değindim, popülizm diye bilinir ve sağ bir görüştür. Bizde sola ait sayılmıştır. Nedeni bahsettiğim Rus devrimci hareketiyle olan ilişkisidir.
Ama Lenin daha o vakitler Narodnizmi eleştirmişti, Halkın Dostları Kimlerdir isimli kitapçığında. (Bizde, unutmayalım, sonra her biri bir tarafa savrulan İsmet Özel, Ataol Behramoğlu ve Murat Belge, Halkın Dostları diye bir de dergi yayınlamışlardı. Halkçılık romantizmi Özel'i faşizan bir Türkçü çizgiye çekti, Behramoğlu'nu ulusalcı yaptı. İkisi de kaynakları olarak hâlâ halkı gösteriyor.) Şimdi ilk defa sağ halkçılıkla özdeşleşiyor.
İkincisi, muhafazakarlık Batı'da aristokrasinin ideolojisidir. Bizde ise, işte, popülizme/halkçılığa kaydı.
Doğal; aristokrasimiz yok, halkçılık dindarlık gibi önemli bir halk değeri üstünden kitlesel siyaset aracı oldu. Ama bugünkü dünyada siyasal çoğunluğun ve oluşturduğu kararın, dindarlık gibi temel bir değerin dışında halk ne ifade eder, bu sorunun cevabı meçhuldür. "Halk bugün sosyolojik ve kültürel olarak kimdir?" sorusu başlı başına bir sorudur. Anadolu hâlâ büyük bir gerçektir, hâlâ yeterince anlaşılmış, kavranmış değildir ama şunca göçün yaşandığı bugünkü dünya romantik bir 19. yüzyıl halkçılığına ne derecede açıktır, bu soru da muhafazakarların üstünde düşünmesi gereken, cevap bekleyen bir başka sorudur.
Hep aydınların, seçkinlerin halk dediği bir dünyada Hasan Dede'nin 'halka tan eylemek nemiz/ cümle küstahlık bizdedir' sözü meğer ne doğruymuş...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2025
18.08.2025
17.07.2025
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025