Hasan Bülent KAHRAMAN
Şu son yaşanan olayları bir "devlet krizi" olarak nitelendirdiğimi yazmıştım. Bunda şaşacak bir şey yok. Devletin bir birimi diğerine basına yansıdığı gibi ve o ölçüde karşı çıkıyorsa ortadaki krizi başka türlü nitelendirmek olanaksız. Böyle bir krizin bazı yapısal nedenlerine, geçmişten beri devam eden koşullarına pazartesi günkü yazımda değinmiştim.
O koşullar arasında biri diğerlerinden daha öne çıkmış durumda. O da AK Parti'nin 2007'den başlayarak bazı patinajlara ve tereddütlere rağmen giderek artan bir hızda devleti dönüştürmesidir. Devlet dönüştürümünden rahatsız olan kesimler bir araya gelerek, bir "geniş cephe" oluşturarak buna direniyorlar. 2002 öncesinde müşahede edilen devlet krizi laiklik, meşruiyet ve yönetim krizleriyle iç içe geçmiş bir halde gelişirken bugünkü devlet krizi bu dönüşüme tepki gösteren kesimlerin reaksiyoner bir krizidir. Kaynağında ise demokratikleşme yatmaktadır.
Devlet dönüşümünün en geniş anlamda demokratikleşme yönünde olduğu ve demokratikleşmenin de Kürt meselesini hallederek sağlanabileceği devlette, onu yöneten iktidarda bu olaylar patlak vermeden önce kristalize olmuş bir düşünceydi. Askerin belli kanadının ve emniyetin Kürt konusundaki açılıma şiddetle tepki gösterdiği ise malumdu. Buna karşılık hükümet onların baskısından kurtulmak ve olayları sivil bir kapsama taşımak için MİT'le işbirliği yapmaktaydı. Nitekim askerin elindeki dinleme aygıtlarının MİT'e kaydırılması önemli bir göstergeydi, başlı başına bir tercihti, tavırdı, tutumdu.
İkinci ve çok daha önemli bir hatırlatmayı Avni Özgürel, Neşe Düzel'e verdiği mülakatta yapıyor. Eski Müsteşar Taner zamanında hazırlanan bir belgede, bir devlet analizi bu, deniyor ki, demokratikleşmediği, Kürt sorununu bu çerçeve içinde çözmediği takdirde devlet parçalanır. Böyle bir yorumun devletin güvenlik birimince önerilmesi, entelektüel kapasitesi bir yana, devletin ilk kez bu doğrultuda adım attığının kanıtıdır. Hükümet iradesinin farklı olmadığı Oslo görüşmelerinin başlamasına emir veren yönetim iradesinden bellidir.
Özgürel devam ederek, son olayların odak noktasında yer alan KCK operasyonuna da ışık tutuyor. MİT'in KCK'yı kontrol ettiğinin çok açık olduğu bu aşamada Emniyet'in o örgüte dönük sürekli baskıları, baskınları, tutuklamaları MİT'le Kürt kesiminin, dolayısıyla o sorunu nihai olarak sonuçlandıracak sivil otoriteyle Kürtlerin arasını açacak mahiyettedir, diyor Özgürel. Yani, bunlar olmasaydı, herhalde belli kaynaklara dayanarak konuşan Özgürel'e göre nisan ayında Oslo sürecinin ikinci bölümü başlayacak ve nihayet bu yılın sonunda bu sorunun çözümünde PKK'nın silahlı mücadelesi bitirilecekti.
Bu analizin gösterdiği yönle şimdi yargı marifetiyle varılan nokta arasındaki uçurum insanı hayretten donduruyor. Ama ne yapalım ki böyle. Türkiye'de o derin devlet ve onun iktidar oyunu içinde sürekli olarak değişen kompozisyonu böyle bir baltalamayı göze aldı. Başbakan Erdoğan'ın hastalığının ayrıca bir fırsat bilindiğinden hiç kuşku yok. Bir şey daha ekleyeyim: yabancı istihbarat teşkilatlarının da gene bu süreçte üstlerine düşeni yaptığından şüphe duymak saflık olur.
Bütün bu nedenlerden ötürü hâlâ devam eden ve bir "güç gösterisi" olan bu girişimi bir darbe girişimi olarak değerlendirememek ve bunun hükümete, özellikle Başbakan'a yönelik olduğunu düşünmemek bana olanaksız görünüyor.
Tıpkı her darbe gibi bunun da bazı şeyleri geriye götürmediğini söylemenin imkânsız oluşu gibi...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024