Hayko BAĞDAT

Hayko BAĞDAT
Hayko BAĞDAT
Tüm Yazıları
Şark cephesi
24.09.2014
2832

 Doğu sınırlarımızda insanlar 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana en kanlı günlerini yaşıyor. Vahşet görüntüleri özellikle sosyal medya marifetiyle günlük rutin seyirler hâline geldi ve sıradanlaştı.

En kötüsü de bu zaten. Hissiyatımızı yitirmeye ve katliamlara alışmaya başladık.

IŞİD’in hâkim olduğu topraklar ile 1000 km’lik bir sınıra sahibiz ve son birkaç gün içinde sadece Kobani’den kaçıp Türkiye’ye sığınanların sayısı 100.000’i aşmış durumda.

Toplamda Suriye’deki savaştan kaçıp gelenlerin sayısı 1,6 milyonu buluyor. Suriye’ye “cihad” için dünyanın her tarafından akın eden militanların önemli bir kısmı Türkiye üzerinden geçti ve bu organizasyonun sağlanabilmesi için IŞİD dâhil pek çok örgüt sınırlarımızın içinde tahmin edilenden çok daha organize ve örgütlü. Ve maalesef eylem yapabilme kabiliyetleri de oldukça yüksek.

IŞİD hem komşumuz oldu hem de şehirlerimizde, içimizde barınıyor.

Bu durumun müsebbibi olarak politikasında fazlasıyla hata yapan AKP iktidarına çok fazla eleştirilerimiz var elbet.

Fakat etrafımızda olan biten tüm gelişmeleri sadece “AKP muhalefeti” ile açıklamak da pek mümkün görünmüyor.

Bölgemiz bir felaket yaşıyor ve hem insani olarak hem de sorumluluklarımızın farkında olarak sağlıklı tartışmalara ve fikirlere ihtiyacımız var.

49 rehinenin kurtarılmasında dahi ortak bir sevinç yaşayamayacak kadar parçalanmış duygular içindeyiz.

Evet, o insanların rehine olmalarında büyük ihmaller vardır. Fakat yaşanan büyük kaos içerisinde o insanların kurtarılmasında büyük bir başarı da vardır.

Bizim yaşanan bu büyük felaket karşısında ortak bir sözümüz var mı?

Dost ve kardeş ülke”, “başka ülkelerdeki soydaşlarımız” edebiyatını ağzımızdan düşürmediğimiz politik söylemlerde Kobani’de yaşayan Kürtler için de, sınırın ötesindeki Şii nüfus için de, Suriye’de yaşayan Ermeni nüfus için de aynı hassasiyeti gösterebilecek miyiz?

Dünkü yazısında Ali Abi (Bayramoğlu) Türkiye’nin Suriye politikasındaki motivasyonlarını üç ana başlıkta yorumladı:

1.Türkiye IŞİD’in hâkim olduğu topraklarla 1000 km’lik sınıra sahip tek devlet. Aktif askeri bir tutumun parçası olması halinde IŞİD’le cepheden karşılaşacak, IŞİD terörüyle karşı karşıya gelecek ilk ülke. Bu selefi örgütün eylem tarzı Türkiye’yi kaosa itebilir. Hükümet bundan kaçınmanın gerek insani gerek siyasi nedenlerle elzem olduğunu düşünüyor.

2.Türkiye salt askeri nitelikli böyle bir seferberliğin, sorunun ana nedenlerinden birisi olan Esad rejimini besleyeceği, silah yardımlarının dolaylı olarak bu rejime ve PKK’ya ulaşacağı, bölge dengelerini etkileyeceği endişesini taşıyor.

3.Türk dış politikası IŞİD tarzı örgütlerin Batı’nın ve Körfez ülkelerinin İhvan’a karşı aldığı dışlayıcı tutumun da bir sonucu olduğunu düşünüyor. Bu açıdan ılımlı olan hareketlere yeniden el verilmeden, bu çerçevede yeni bir siyasi yapılanma ışığı olmadan, salt askeri önlemlerin ters anlam taşıyacağını düşünüyor ve bunun parçası olmak istemiyor.”

Bu gerekçeler anlaşılır olmakla birlikte hepimizi temsil etmiyor, hepimize yeterli gelmiyor.

İnsanlığa karşı bir borcumuz var.

Elimizi uzatabileceğimiz mesafede kadınlar, çocuklar vahşice katledilirken aramızdaki kavgalara mola vermek zorundayız.

Kendilerine verdiğimiz yetki ve imkânları kullanan iktidar kimden gelirse gelsin tüm iyi fikirlere kulak vermek zorunda.

İktidara muhalif olan tüm kesimler, insan hayatını kurtarmak için davrandığı her durumda iktidarı cesaretlendirmek mecburiyetinde.

Hepimiz biraz sakin olup tüm gücümüzle seferber olmak için harekete geçmeliyiz.

Kavgayı sonra yaparız zaten, fıtratımızda var.

[email protected]

Twitter:@haykobagdat

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar