Hilâl KAPLAN
Başbakan Erdoğan'ın eski rejimlerini devirmiş, yenilerini kurmaya hazırlanan Mısır, Tunus ve Libya halklarına devlet yönetiminde laiklik ilkesini benimsemelerini tavsiye etmesi tartışma yarattı. Başbakan Erdoğan'ın laiklik çağrısı yapma ihtiyacı duymasının altında hangi saiklerin yattığına vâkıf değilim. Ancak, teorik itirazımı birazdan açmak üzere, bunu siyasî açıdan neden isabetli bir manevra olarak gördüğümü izah edeyim.
Türkiye, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil'in de işaret ettiği gibi "İslâm dünyasının lideri" konumuna son birkaç yıl içinde hızlı bir geçiş yaptı. Guardian'da çıkan yorum yazısının başlığı aslında her şeyi özetliyor: "Türkiye'nin çağı geliyor".
Şimdiye kadar hiçbir Arap devletinin başaramadığı şekilde İsrail'i yalnızlaştıran ve en önemlisi bunu yaparken Batı'dan büyük bir tepki görmeyen, ekonomik gelişmişlik açısından dünya devleri arasına girmeye aday olan, bölge halklarının demokrasi talebine en güçlü desteği veren, demokratik düzenle barışık bir İslâm toplumu örneği sunan, Filistin Devleti'nin uluslar arası düzeyde tanınması için devreye girerek diplomatik çalışmalar yürüten Türkiye, Ortadoğu'daki değişen dengelerin öncüsü haline gelmiştir. Türkiye'nin İsrail büyükelçisini ülkesine geri göndermesinden sonra Mısır ve Ürdün'deki elçilerin de halkın tepkisi üzerine ülkelerine geri dönmek zorunda kalmaları bu liderliğin etkisine dair sadece bir örnektir.
Ortadoğu coğrafyasına dair politikalarda eskiden "piyon" konumundan bir adım ileri gidemeyen Türkiye'nin çok kısa bir zaman içinde "oyun kurucu" pozisyonuna gelmesini yüz yılı aşkın süredir İslâm dünyasının iliğini kurutan Batılı devletler ayakta alkışlamayacak, Başbakan Erdoğan'ın öncü pozisyonunu güllerle karşılamayacaklardır. Bu liderliğin önüne teorik ve pratik anlamda taş koymak için ellerinden geleni yapacaklardır. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve İngiltere Başbakanı David Cameron'ın 'sürpriz' Libya ziyareti bu "taş koyma" çabalarının sadece başlangıcıdır. Batı medyasının bu "taş koyma" çabalarına nasıl çanak tuttuğunuysa muhterem Yusuf Kaplan'ın dünkü yazısından okuyabilirsiniz. Batı medyasında Ak Parti'yle alakalı "İslâmcı kökleri olan Ak Parti" anonsuyla sunulmayan bir habere rastlamak nerdeyse imkânsız. Bu yüzden toplumun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkenin Müslüman kimliğiyle barışık liderinin, dünya liderlerinden olmasının önünü söylemsel alanda tıkayabilecek engellerden birisi, bizim laikçilerin de uzun yıllar köpürttüğü ve bu uğurda Erdoğan'ı hapse gönderdiği, partisini kapatmanın eşiğine getirdiği "laiklik" söylemidir. Bu minvalde Başbakan Erdoğan'ın laiklik vurgusunu hem dünya kamuoyuna hem de yeni anayasa yapmanın arifesindeki ülkemizin kamuoyuna verilen bir mesaj olarak okuyorum. Yoksa Başbakan Erdoğan önerdi diye bu ülkelerin kendi iç dinamiklerini bir yana bırakıp, yeni anayasalarını salt bu tavsiye üzerinden kuracaklarını düşünmüyorum; Başbakan Erdoğan'ın da etkisini bu kadar abartmadığına eminim.
Bu husustaki teorik eleştirimse, Başbakan Erdoğan'ın kelime seçimine dair olacak; çünkü laiklikten ziyade sekülarizmin daha isabetli bir kavram olduğu kanaatindeyim. Prensipte birbirlerine yakın görünen iki kavramın, pratik anlamdaki uygulamaları birbirinden oldukça farklı. Ancak bir kelimenin zihinde yarattığı karşılığın, o kelime çerçevesinde gerçekleşmiş tarihsel olayların bagajından bağımsız olmadığını düşünürsek, kelime seçiminin oldukça hayatî bir öneme sahip olduğunu kabul etmek gerek.
Laiklik, daha çok Fransa'da olduğu gibi dinin devletin tahakkümünde esir bir hayat yaşamasını anımsatırken, sekülarizm Anglo-Sakson ülkelerdeki dinin devletten -Fransa'dakine nispetle çok daha fazla- özerkleşmesini ve kendine has özel alanlar yaratabilmesini anımsatıyor. Kısaca laiklik, devleti vatandaşın tercihlerinden üstün görerek dine karşı korurken; sekülerizm devletin vatandaşın tercihlerini ezmesine müsaade etmeyerek dini devlete karşı korumaya alıyor. Bu yüzden laik ülkelere nispetle seküler ülkelerde Müslümanlar daha özgür yaşam alanları tesis edebiliyor. Fransa'da, özellikle Sarkozy yönetimi altında, Müslümanlara yaşatılan dışarıda namaz ve peçe yasağı gibi sıkıntılara bakılırsa, Fransız laikliğinin nereye doğru gitmekte olduğunu anlayabiliriz. Üstelik Tunus gibi laikliği seçkinci bir sınıfın halka zorla uyguladığı bir devlet politikası olarak tecrübe etmiş ülkelerde "laiklik" teriminin yaratacağı karşı çıkış da hesap edilmeliydi diye düşünüyorum. Bu bağlamda Türkiye'nin cumhuriyetin kuruluş yıllarından beri deneyimlediği laiklik anlayışının da Tunus'takinden çok farklı olmadığını hatırlatmak gerek.
Tüm bu sebeplerden ötürü, Başbakan Erdoğan'dan, laiklik kavramından ziyade sekülarizm kavramını tekrar tedavüle sokmasını ve yeni anayasa tartışmalarında yukarıdan-aşağıya değil, aşağıdan-yukarıya doğru kurulan bir siyasete daha çok yakışan bu terimi ön plana çıkarmasını beklerdim; aslında hâlâ bekliyorum...
"Neo-faşizm" orkestrasının şefi ve korosuna
Murat Belge, geçtiğimiz haftalarda, köşelerinde vicdan sömürüsü yapanların çanına ot tıkayan üç yazı yazdı. "12 Eylül sonrası 'neo-faşizm' orkestrasının şefi" olarak nitelediği Ertuğrul Özkök'e ve ondan ilham alarak medya etiği dersi vermeye kalkanlara güzel bir cevap verdi. Eğer kaçırdıysanız, "Düş kırıklığına uğratmayan yazar", "Özkök'vari eleştiri" ile "Ertuğrul Özkök ve 'İçindekiler'" başlıklı bu üç şahane yazıyı okumanızı hararetle tavsiye ederim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019