Hilâl KAPLAN
Bir sorunu, o sorunu yaratan zihniyette ısrar ederek çözemezsiniz.
Albert Einstein
Geçen yazıda PKK'nın kendi tabanını savaşa kışkırtmasına rağmen Ak Parti hükümetinin "topyekûn savaş"a hazırlandığı algısını yaydığından bahsetmiştim. Peki "Kürt açılımı"ndan "Millî birlik ve kardeşlik projesi"ne uzanan süreçte Ak Parti hükümet(ler)i bu tezi boşa çıkaracak icraatlarının yanı sıra, aynı zamanda tam da doğrulayan işlere imza atmadı mı? Başbakan Erdoğan 'Kürt siyaseti'nin ağzına sakız ettiği ve sıklıkla anlamını kirleten söylemlere alet ettiği "barış" kelimesini temiz bir ağızla tekrar yürürlüğe soktuktan sonra barış söylemiyle çelişen söylemleri bizzat üretmedi mi? Devlet "barış" derken -Kürt vatandaşlarla savaş halinde olmadığımıza göre- savaşılanla barışmayı ima eden bir tutarlılıkta hareket edebildi mi? Ne yazık ki bu sorulara da tümüyle müsbet cevaplar vermek mümkün değil.
KCK davasından tutuklu siyasîler meselesi, polis ya da asker kurşunuyla katledilen Kürt vatandaşların faillerinin ortaya çıkarılması noktasında gösterilen çekimserlik, 12 Eylül zihniyetiyle mücadele iddiasında olan Ak Parti'nin bir 12 Eylül kurumu olan YSK'nın adaletsiz Hatip Dicle kararına destek vermesi, vb. müsbet cevap vermeye engel teşkil ediyor. Bu anlamda, kanaatimce en büyük sapma olarak 2005'te varlığı kabul edilen "Kürt sorunu"nun günümüzde "Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır"a indirgenmesini göstermek mümkün.
Açılım politikasıyla beraber devlet, Kürt sorununu yaratan zihniyetten büyük ölçüde uzaklaşsa da günümüzde "Kürt vardır, Kürtçe de vardır ama devletin izin verdiği yere kadar vardır" gibi bir noktaya gelinmiş görülüyor. Türkçe biliyorsanız kendinizi en iyi ifade ettiğiniz dil olan anadilinizde savunma yapamıyorsunuz. Kürtçe, seçmeli dil olarak bile müfredata konmuş değil, bu vaad edilmiş de değil. Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı veya Kürdoloji bölümü açılabilecekken, 15 milyon vatandaşımızın anadili "Yaşayan Diller Enstitüsü" çatısı altındaki "herhangi bir dil" konumuna indirgenmiş durumda.
Ne var ki tüm bu aksamalar bir şekilde halledilip aşılsa bile Kürt sorununun, PKK sorunundan tamamen azade bir biçimde çözülemeyeceğini de akılda tutmak gerekiyor. Çünkü anadilde eğitim hakkı dahi tanınsa, yine de dağdakilerin durumunun ne olacağını dert eden milyonlar olacaktır. Zira o milyonlar ne yazık ki tanınan her hakkı dağdakilerin ve Öcalan'ın varlığına bağlıyorlar. Bu minvalde PKK sorunu da "son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar" zihniyetiyle çözülemez.
Unutmayalım ki PKK, tabanından karşı ses çıkmayacağını bilmenin rahatlığı içinde Barış Konseyi'nin kurulacağını ilan eden Öcalan'a rağmen şiddet kartını oynayabildi. Zira Ak Parti, seçim öncesi ve sonrasında meselenin çözümüne dair herhangi bir ipucu vermediği gibi YSK'nın Hatip Dicle kararını da destekler mahiyette davranarak PKK'nın "Ak Parti çözüm istemiyor" propagandasına uygun davranmış oldu. Yani BDP'ye "İyi niyet beklemesinler" restini çeken Başbakan Erdoğan'ın zaten uzun zamandır 'iyi niyet' göstermemiş oluşu, devletin çekimser ve ikircikli politikaları 'şahinler' diye adlandırılan gruba hareket alanı açmış oldu. Oysa Terörle Mücadele Kanunu'ndaki düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin (ki mevcut kanuna göre bu yazıdan ötürü ben bile mahkûm edilebilirim) kaldırılacağı teminatı bile Silvan'dan beri onca insanımızı kaybetmemizin önüne geçebilirdi.
Buna ek olarak, Kürtler kendi aralarında mitoz bölünmeye de uğrasa PKK diye bir gerçeğin olacağını da göz önünde bulundurmak gerek. Beş milyon gibi bir nüfusun sihirli bir değnekle, üstelik PKK'lıların 'ölü ele geçirildiği' bir süreçte, PKK'dan vazgeçeceğini ummak abestir. Örneğin Kemal Burkay gibi bir aydının, çözümü federasyon seçeneğinde görmesine rağmen, Ak Parti tarafından sahiplenilmesi kayda değer bir gelişmedir. Ancak bu alaka, PKK sempatizanlarını Burkay'ın siyasî çizgisine çekmek gibi bir stratejiyle yürütülüyorsa, bu sadece Burkay'a haksızlık değildir, aynı zamanda bir sosyolojik vakıa olarak PKK'nın neye tekabül ettiği hâlen anlaşılmamış demektir.
İşkencelerden geçerek, faili meçhullere kurban giderek, toplu mezarlarda kaybedilerek varlığını ve dilini kabul ettirmiş Kürtlerin meselesi çetrefil bir meseledir. Bu yüzden halkın yarısının onayını almış olan Ak Parti hükümetinin, sağlam bir politik çözüm projesi sunması ve çözüm iradesinin Silvan'da olduğu gibi bir PKK saldırısında geri gitmeyecek kadar sağlam olduğunu göstermesi beklenir. Ancak bu çözüm projesi günümüzde savaşa çağıran PKK'nın davetine icabet ederek, metod olarak olmasa bile zihniyet olarak 1990'ların devlet aklına gerileyerek gerçekleşecekse, bizi yine çözümsüzlüğün matem dolu yolları bekliyor demektir.
Hülasa, benim gibi "yeni Türkiye"ye inanan herkesi, savaş baltalarının ucundan tutmaya çağıran teklifleri reddetmeye; hayata ve barışa çağıran bir dilde ısrar etmeye davet ediyorum. Zira savaşın "yeni" olan hiçbir yanı yok.
Not: 'Bizim medya mahallesi'ne bu yazıda da gelemedim, nasipse Cuma'ya.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019