Levent Gültekin
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı adalet yürüyücü çok şükür kazasız belasız tamamlandı.
Doğrusu yürüyüşün provoke edilmesinden, kontrol edilemeyecek noktalara varmasından dolayı ilk başlarda çok tedirgindim.
Fakat öyle olmadı.
Hakkını teslim etmek gerekiyor ki, Kemal Kılıçdaroğlu esaslı bir iş yaptı.
Burada asıl önemli olan bütün baskıya, bütün kısıtlamalara rağmen muhalefetin bir şeyler yapabileceğinin görülmüş olmasıdır.
Doğru bir dil, toplumun genelini kuşatıcı bir söylem, herkese dokunacak mesaj içeren bir eylemin toplumda karşılık bulması, milyonlarca insanın bu çabadan heyecan duyması çok kıymetli.
Çünkü adalet hepimizin ortak değeri.
Bir ülkenin temel direği.
Adalet olmazsa ülke olamayız. Varlığımızı sürdüremeyiz. İnsan gibi bir yaşam kuramayız.
Hangi görüşten, hangi inançtan, hangi ideolojiden olursak olalım hepimizin en fazla ihtiyaç duyduğu bir değer.
Bu yürüyüş bize, toplumun bütününe hitap etmenin, toplumu harekete geçirmenin, ortak duygu oluşturmanın çok zor olmadığını gösterdi.
Ayrıştırıcı sloganları, sembolleri, dili kullanmadığımızda bir çabanın toplumda nasıl bir karşılık bulduğunu gösterdi.
Ayrımcılıktan, ideoloji, inanç, mezhep kavgasından yorulan toplumun farklı kesimlerinin ortak bir amaç için kolayca bir araya gelebileceğini gösterdi.
Sadece katılanlar değil, katılma imkanı olmayan, çeşitli nedenlerle katılamayan milyonların da bu yaklaşımdan, bu söylemden, ortak bir değer etrafında toplanmaktan büyük bir heyecan duyduğundan hiç şüphem yok.
“Geç kaldı” diyebiliriz. “Şöyle yapsaydı daha iyi olurdu”diyebiliriz. “Şunu da söyleseydi fena olmazdı” diyebiliriz.
Elbette ki hepimizin farklı bir yaklaşımı var.
Fakat ne dersek diyelim ülkemiz açısından umut vadeden bir tablo çıktı ortaya.
Yanı başımızdaki yol arkadaşımızın kimliğini, inancını, mezhebini, görüşünü sormadan bir araya gelmenin ne kadar kolay, ne kadar heyecan verici olduğunu gösterdi.
Doğru bir amaç için bir araya gelmiş, duygu birliği kurmuş milyonların, bir kişiden büyük olduğunun bir kere daha farkına varmamızı sağladı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun en büyük başarısı o yolu yürüyerek kat etmiş olması değil.
Elbette ki bu da çok kıymetli.
Yürüyüş boyunca kullandığı barışçı dil, seçtiği kelimeler, toplumun farklı kesimlerine değecek mesajlar, tavırlar… en büyük başarısı buydu.
Bu yürüyüşü bir siyasi partinin siyasi eylemi olarak değil, bir ülkenin varlığını koruma, sürdürme, toplumun insan gibi yaşam mücadelesi olarak görmek gerek.
Katılanların hepsi CHP’li değildi. Bu eylemden heyecan duyanların hepsi tek bir görüşe mensup insanlardan oluşmuyordu.
Ülkesi için endişe duyan, ülkedeki haksızlıktan, hukuksuzluktan, adaletsizlikten, ayrımcılıktan canı yanan herkes vardı orada.
2019 için “Bütün güç iktidarda biz hiçbir şey yapamayız”diyerek kapılan karamsarlığın ne kadar anlamsız olduğunu gösterdi.
Kimlik, inanç, ideoloji, mezhep kavgalarından yorulduk.
Bu kavgalarımızla ülkemizi de heba ettik, hayatlarımızı da.
Artık daha fazla devam edemeyiz.
İdeolojik sembolleri, sloganları, söz ve davranışları bir tarafa bırakıp farklılıklarımıza saygı duyarak ortak değerlerimiz etrafında bir araya gelmeliyiz.
Zaten başka da yolumuz yok.
Çünkü bu ülkenin evladı olmak ortak paydası hepimiz için yeter de artar bile.
Çünkü hepimiz kader ortağıyız.
Birimizin yaptığı bir şey hepimizin kaderini etkiliyor.
Birimizin mutsuzluğu hepimizin hayatını cehenneme çeviriyor.
Birimizin yanlış tercihi hepimizin hayatına tesir edecek sonuçlar doğuruyor.
O nedenle bunun farkına varmak, bu yürüyüş ile ortaya çıkan birlikteliği sürdürmek, herkesin özgürce, eşit olduğu bir ülke kurmak zorundayız.
Kendi adıma gittiğim konferanslarda toplumdaki bu duyguyu, bu heyecanı alıyordum.
Adalet yürüyüşü toplumdaki bu duygu birliğinin, bu heyecanın varlığını bütün ülkeye gösterdi ve yaydı.
Daha ne olsun?
Bu heyecanın, bu duygunun toplumda yayılmasına vesile olan ‘Adalet Yürüyüşü’nü gerçekleştiren başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere herkese bu ülkenin bir evladı olarak şükranlarımı sunuyorum.
Umut ediyorum bu yürüyüş hepimiz için daha huzurlu bir Türkiye’nin ilk adımı olur..
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023