Markar ESAYAN

75 dakikada tahliye!
9.03.2014
2062

 Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının kullanılması ve yasalaşan son paketle yargılamalarda azami tutukluluk süresinin beş yıla indirilmesiyle birtakım tahliyeler yaşandı. Bununla birlikte, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tahliye edilmesine eşzamanlı olarak Hrant Dink cinayetinin “büyük ağabeyi” Erhan Tuncel kanun çıktıktan sadece 75 dakika sonra serbest kaldı. Hemen sonrasında ise Malatya Zirve katliamının sanıkları da “resen”, yani Tuncel gibi hiçbir başvuruları olmadığı halde tahliye edildiler. Kafalar yine karıştı. Bu kafalar nedense karışmaya pek hazır halde bekliyor. Zaten mikserler de sürekli olarak bu amaçla çalışıyor.

Sanırım ilkesel düşünme kabiliyetimiz hala gelişmediği oluyor bu. Tutukluluk bizde cezalandırmanın kendisi olarak algılanıyor ama bu algılama kendiliğinden oluşmuş değil. Mahkemeler ve yargı zihniyetimiz “devletçi” ve “hantal” olduğu için, istisnai bir “önlem” olan tutukluluk asıl cezalandırmanın yerine geçti. Böylelikle bu durum hem siyasi olarak bir cezalandırma yöntemine dönüşürken, öte yandan da yargının hatalarını örttü.

Yargılamanın üç temel özelliği var: Hızlı, etkin ve adil olması. Etkinlikten kasıt, verilen bir mahkeme kararının uygulanabilir olması. Yargılama fonksiyonunun niteliğine dair ölçütler ise bağımsız ve tarafsız olmayı gerektiriyor. Yargı sistemimiz bu temel ve niteliksel standartları çeşitli nedenlerden, ama daha çok devletçi zihniyetin etkisiyle tutturabilmiş değil.

İşte bu yönde çoktan atılması gereken bir yasa ile tutuklu yargılama süresi beş yıla indirildi ama, bu bile çok uzun. Mahkeme ve savcılık, yakalanan ve tutuklanan sanıkları beş yıl içinde mahkûm veya beraat ettiremiyorsa, delilleri toparlayamıyorsa, burada ciddi bir sorun vardır ve bu sorun yargılananların kimliğine göre değerlendirilemez.

İlker Başbuğ’a yurt dışı çıkış yasağı getirildi ve yargı süreci bitmiş değil. Diğerleri için de öyle. Bu durumda ya ilkesel davranıp, bu ülkede sadece bu “ünlü” kişilerin yargılanmadığını, binlerce kişinin suçlu suçsuz beş yılı aşan sürelerle hapiste tutulduğu, birgün herkesin de bu duruma kolaylıkla düşebileceğini hatırlayacak, ya da oportünistçe bir tavırla, kişi bazlı siyasi değerlendirmeler yapacaksınız.

Evet, ciddi bir yargı problemimiz var. Hem sistemsel hem de zihniyet sorunlarından kaynaklanıyor. Ama bunun halli ancak ilkesel bir tartışma ile mümkün olabilir. İlker Başbuğ, sanki beraat etmiş ve Ergenekon davalarının tamamı çökmüş gibi konuşuyor.“Türkiye yeniden hukuk devleti olacaksa, içerdeki arkadaşlarımın hepsi çıkmalı” diyor. Sanki Türkiye eskiden bir hukuk devletiymiş de, dokunulmaz olan seçkinlere yargı dokununca, bunu da elini yüzüne bulaştırarak yapınca hukuk devleti olmaktan çıkmış gibi… Sanki, kendisinin de dışarı çıkmasını sağlayan bireysel başvuru hakkı türünden uygulamalar ve yerlere göklere sığdıramadığı Anayasa Mahkemesi’nin şu anki yapısı, ölümüne karşı çıktıkları 12 Eylül Referandumu ile mümkün olmamış gibi. Türkiye bir hukuk devleti değildi. Bugün de değil. Hukuk devletine doğru atılan 12 Eylül referandumu adımına da bu nedenle karşı çıkılmıştı. Türkiye üstünlerin hukuku düzeninden çıkmasın diye.

Şimdi de bunun nimetlerinden faydalanıyorlar. İyi ki de öyle.

İlker Başbuğ teşekkür edecekse, yüzde 58 ile referanduma evet diyen halka teşekkür etsin. Ve tabii beş yıl düzenlemesini yapan TBMM’ye…

Ama son durum akıllara başka soruları da getiriyor. Sistem ve zihniyet sorunlarının ötesinde bir yeni durumla karşı karşıyayız.

Sanki mahkemelerin resen tahliye kararları 17 Aralık sonrası yaşanan çatışmanın göbeğine oturan bir siyasi tercihi ima ediyor. İlker Başbuğ, avukatının başvurusu üzerine nöbetçi mahkemeden tahliyesini alırken, Erhan Tuncel ve Zirve sanıkları için mahkemeler resen harekete geçiyor ve tahliye kararlarını jet hızıyla veriyor. Görünürde mahkemelerin kendiliğinden harekete geçmesinde şekli bir sorun yok. Ama arkasından sırıtan “tercih” bizi yine aynı noktaya götürüyor.

Mesela tahliyelere neden binlerce KCK tutuklusu için değil de, kamuoyu vicdanını derinden sarsacak Dink ve Zirve davalarından başlanıyor?  Veya, neden eş zamanlı olarak KCK’lılar da dışarı çıkmıyor? Dink ve Zirve katilleri, KCK sanıklarından neden daha öncelikli?

Kamuoyunun buna tepki vereceği ortada. Türkiye Protestan Birliği “tedirginiz” açıklaması yapıyor haklı olarak. Sanki bir maestro, kamuoyu algısını her durumu kendine göre suiistimal ederek yönetmeye çalışıyor. Sanki Başbuğ’un tahliyesinin, tutukluluk süresinin inmesinin, özel yetkili mahkemelerinin kapatılmasının intikamı alınıyor.

Bu davalardaki yargı ihlallerini kimler yaptıysa, bu algı yönetimini de onlar gerçekleştiriyor. Ve bizlerin zekâsıyla alay ediliyor.

Hrant Dink ve Zirve mahkemeleri başta olmak üzere, bu kritik davaların beş yılı aşan sürelerde yine sanki aynı maestro tarafından yerlerde süründürülmesi, delillerin karartılması, tanıkların dinlenmemesi, hepimizle alay edilmiş olması asıl mesele değilmiş de, doğru bir adım asıl sorunmuş gibi kamuoyu algısı etkilenmeye çalışılıyor. Erhan Tuncel ve Zirve sanıkları bugün tahliye ediliyorsa, bu mahkemelerin, ama özellikle Dink Davası’nın adaleti sağlayamamış olmasından, karartılmasından.

Hükümet, doğru bir kanun yaptığı için değil, bu davalara etkin siyasi destek vermediği, ihmal ve kastı olabilecek devlet görevlilerini 17 Aralık sonrası kadar ivedilikle yargıya teslim etmekte geç kaldığı için eleştirilmeli. Çünkü Ergenekon, Balyoz ve Dink davalarında güç toplayan, bu davaları devleti ele geçirmek için istediği gibi kullanan zihniyet bugün Türkiye’nin altını üstünü getiriyor. Ve ne kadar acıklı ki, yine aynı davaları bugünkü hükümet-paralel devlet savaşında kamuoyunu ayaklandırmak için suiistimal ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, Başbuğ için “Devletin saygın bir görevlisi nasıl olur da terörist suçlamasıyla hapse atılır” diye soruyor. Ama bugün Başbuğ’u hapse atan paralel yapının desteğinde seçimlere gidiyor. Kamuoyunun bu ahlak dışı süreci normal bir siyasi mücadele gibi algılayacağı varsayılıyor.

İnsan gerçekten hayret ediyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar