Markar ESAYAN
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması ve yargılanacak olması üzerine oluşan gündem ve o gündemin karakteri üzerinde biraz durmakta fayda var. Bize sırıtarak bakan bu karakter beni oldukça rahatsız ediyor. Başbuğ’un tutuklanmasının Uludere katliamının üzerine gelmiş olması ile bu karakter daha da dikkatimi çekti. İkisinde de süreklilik arz eden bir “dışlama-sahiplenme”, “yapaylaştırma-uzlaşma”, “odak kaydırma-odak tayin etme” çabasını fark ediyorsunuz. Uludere’de yaşanan felaketin gerçekliğini reddetme, felaketin tekrarlama riskini sıfırlamak için şart olan devletin halkını bombalamış olması gerçeği ile yüzleşmekten kaçınma, asıl meseleyi perdeleyip Taraf’ı sorunsallaştırma, Uludere sonrası yaşanan ve yaşanamayanlarla devletin Kürt vatandaşlarına olan duygusal uzaklığına katı halde dokunabilmek, söz konusu –devletleşen– AK Parti olunca, onun ardında hizalanan kuyruğun bu kadar uzaması. Özkök, Özdil gibi sembol isimlerle yan yana gelmeyi sindirebilecek türden bir içselleştirilmiş oligarşi, devletçilik ve iktidar kibri...
Şaşırtıcı değil... Ara not: Bunlar benim yıllardır öngördüğüm şeyler. Bu ülkede en büyük mücadeleyi merak ve şaşkınlık duygularımı yitirmemek için veriyorum hâlâ.
Emekli General Başbuğ meselesinde de işte beri tarafta Akif Beki’sinden tutun da, öte taraftaki bildik vesayet medyasının kalemşorlarına kadar Başbuğ için neredeyse ağıt yakılacak. Bunları aynı çizgide buluşturan nedir sorusu önemli. Başbuğ önce Balıkesir’de, sonra bir savaş gemisinde Taraf’ı hedef gösterip tehdit ettikten birkaç ay sonra, “medya” açılımı çerçevesinde düzenlediği basın toplantısında tüm gazeteciler esas duruşta seyretti Başbuğ’u. Medyanın kahramanı olmuştu. (Bkz. Yıldıray Oğur’un dünkü yazısı.) Bu gönüllü itaat ve körlük nereden geliyordu? Bugün Uludere konusunda Başbakan’ın arkasında ve o günlerde Başbuğ’un önünde oluşan kuyruğun benzerliği ile bundan sonra Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin uzunluğu arasında bir orantı olabilir miydi?
Görünen o ki, var...
Paradoksal biçimde, AK Parti oy grafiğini düzenli bir şekilde yükseltiyor olsa da, en zor durumda olduğu ilk döneminin başarılarını egale edebilmiş değil. Başbakan da, AK Parti de, kendisi hedef olduğunda harekete geçen bir karakter sergiliyor. Kendisini tehdit altında hissetmediğinde ise, evrensel ve ilkesel bir demokratlığa hâlâ sahip olamadığı için, uzlaşmaların, tedrici, evrimsel gelişmenin bayraktarlığını yapıyor. Bunu yapma lüksü ve açıkçası hakkı da var. Lüksü, alternatifi olmamasından ve sürekli yükselttiği oy oranından kaynaklanıyor. Hakkı ise, yıllanmış, kökleşmiş, koskoca bir oligarşik devleti tek başına dönüştürme projesinin bir parti programına sığamayacak ve bir siyasi partiye tek başına yüklenemeyecek denli kallavi bir amaç olması.
Lakin, tarihsel gelişim, konjonktür ve halkın talepleri tüm bu devasa beklentiyi ve gerekliliği tek başına AK Parti’ye yüklemiş durumda. Ve hiçbir gerekçe, başarısız olunması halinde çocuklarımız için ikna edici olmayacak.
Başbuğ’un yargılanıyor olması ile yaşanan şey, üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne önemli bir geçiş denemesidir. Benim için Başbuğ ile Uludere’de ölen yurttaşım arasında bir fark yok çünkü. Ne İnternet Andıcı davasında Başbuğ, ne de Uludere katliamında sorumluluğu olan kurum ve şahıslar ile özel bir beklentim söz konusu. Talep edilen şey adalet sadece.
Evet, Başbuğ’un ve generallerin yargılanmasının bende özel bir heyecan yaratmadığı doğru. Sadece adalet bekliyorum. Ama heyecansızlığımın asıl nedeni, yeni Türkiye’nin, sadece ağır aksak ilerleyen, Ahmet Şık, Nedim Şener, Ragıp Zarakolu, Büşra Ersanlı gibi insanları tutuklamakla meşgul görünen yargı süreci ile kurulamayacağı. Tek başına yargı bu yükün altından kalkamaz. TSK başta olmak üzere oligarşi devletinden kurtulacağımız yapısal reformlar sürece eklemlenmezse, yargı yalnızlaşır, değişimi konsolide edemez. Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı gibi davalar yüzyılın davalarıdır ve siyaset arkasında durmalıdır. Ama siz Balyozları üreten zihniyetin köküne inip orayı temizlemeden, her zaman tekerrür etme riski vardır. Ve bu gereğince yapılmıyor. Yargıyı, davaları bu kadar konuşmamız biraz da bundan.
Geçen gün duayen edebiyatçı Adalet Ağaoğlu tüm naifliğiyle, “Son arzum ölmeden sivil anayasanın yapıldığını görmek” diyordu Cüneyt Özdemir’in CNN’deki programında. Gözlerim doldu. 30 yıldır darbe anayasası ile yaşıyoruz ve bu otuz yılın 10 yılı AK Parti’yle geçti...
Tedrici adalet olmaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019