Mehmet TIRAŞ

Artık harp akademilerinin yerini imam hatip okulları aldı
26.07.2013
2356

 Her gün yazı yazıyorsanız işiniz gereği gündemi takip edeceksiniz doğal olarak ta gündemi takip etmenin değişmez yolu da, basını takip etmekten geçiyor.Tabi AKP’nin basın üzerindeki askeri darbeleri aratmayan baskısı sonucu gerçek gündemi yakalamak  içind; internet medyasını tarayacaksınız gerçeğe ulaşasınız yoksa,dalkavuk medyanın verdiği haberler sizi yanıltmakla kalmaz mesleğinize de ihanet ettirir.

Basında öne çıkanlara bakıyorum Erdoğan’ı üzecek hatta kahredecek,kimyasını bozacak birisi dışarıdan gelen üç haber çileden çıkartmış gibi görüyorum bunun biri:

”Sean Penn ve David Lyneh gibi sanat dünyasının önemli isimleri,Başbakan Erdoğan’a Gezi Parkı eylemleri için açık bir mektup yazdı”  bu haber Hürriyet gazetesinin internet sitesinde vardı ama günlük gazetelerde pek göremedim ben.Neyse bu sanat dünyasının mektubunun  içeriğini anlatayım.

İngiltere de yayınlanan The Tımes gazetesine tam sayfa ilan vererek,Gezi Parkında ki aşırı polis şiddeti nedeniyle Başbakan Erdoğan’ı eleştirdi.Metinde Erdoğan’a seslenerek “Göstericileri çapulcu,yağmacı,holigan olarak nitelendirdiniz,hatta bu göstericileri yabancılar yönlendirdiği teröristler olduğunu söylediniz.Oysa gerçekte,bu göstericiler  sadece Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün öngördüğü şekilde laik bir Cumhuriyet olarak kalmasınız isteyen gençlerdi” denildi. Mektubun detayı kısaca şöyle devam ediyor..

Sayın Bay Erdoğan,

Aşağıda imzası olanlar,bu mektubu sizin polis güçlerinizin İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Park ile Türkiye’nin diğer büyük şehirlerindeki barışçı gösterileri,Türk Tabipler Birliği’nin verilerine göre 5 kişinin ölmesi,11 kişinin ayrım göstermeksizin biber gazı kullanımı nedeniyle  gözünü kaybetmesi ve 8 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olacak biçimde,zalimce bastırmasını en güçlü şekilde kınamak amacıyla yazıyoruz.Diye devam ediyor mektup ama en dikkat çekici bölümü mektubun son paragrafın son cümlesinde  olsa gerek..Bunların sonucunda:”Beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz,Strasbourg’da bir davaya dayanarak teşkil edebilir.” Diyerek mektup bitiyor.Yani Erdoğan’a yargılanmanız olabilir demek istiyorlar.

 İkinci can sıkan konu ise Başbakan açısından,Erbil de dört ülkede yaşayan Kürtlerin Öcalan’ın çağrısıyla  toplanan “Ulusal Kürt Konferansındaki” gelişmelerdi.BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş: ”Bir ay içinde toplanacak kongrede  Kürtler 4 ülkede hangi statüde yaşamak istediklerini dünyaya ilan edecekler” demesi Başbakanı ürpertmiş olmalı.

Birde Mısırda ki gelişmeler çok çarpıcı, darbeyi gerçekleştiren komutanın darbeyi destekleyenlere sokağa çıkma çağrısı yapması ise insanın dili varmıyor söylemeye ama bu bir iç savaşa giden yolun başlangıcı gibi gözüküyor.

Bunlar medya da öne çıkan ve göze çarpanlardı; kimsenin pek değinmediği ama geçen bir televizyon kanalında  Erdoğan’ın talimatıyla 20 ay önce baş yazar olarak çalıştığı gazeteden kovulan dostum Mehmet Altan’ın bir yorumu dikkatimi çekti yazının başlığını da o yorumdan çıkarttım.

Altan:

Artık generallerin harp akademilerinde yaptıkları konuşmalarının yerini Erdoğan’ın İmam hatipliler yemeğinde yaptığı konuşmalar almaya başladı,diyordu.. Medyada kimsenin bunun üzerinde durmadığını veya durmak, görmek  istemediğine vurgu yaparken;Erdoğan, İmam hatiplilerinin iftar yemeğinde şöyle dedi;İmam hatipler bir okul değil,bir vizyon ve Türkiye’yi yönetecek insanlar,derken bir teknik okuldan mezun olanı önemsemiyordu,hatırlanırsa generallerde harp akademisi okullarının açılışında öğrencilere şöyle derlerdi;sizler sadece bu okuldan mezun olmuyorsunuz, ülkeyi yönetecek kişiler ve ülkenin kaderine yön verecek kişilersiniz derlerdi. İşte tam kışlanın yerini alan bir cami politikası.”diyordu..Ne kadar çarpıcı bir tespit.

Başbakan ramazan ayının gelmesiyle sektirmeden her akşam düzenlenen,davet edilen her iftar sofrasında din ağırlıklı ve Gezi olayları üstünden topluma kara propaganda yapıyor,her sözü toplumu bölüyor farkında mı bilemeyiz.Erdoğan’ın konuşmaları ne kadar din üzerinden birleştirici gibi konuşsa da;  mezhepçi ve dinci algılanıyor.

Erdoğan’ın, dini kurumlara verdiği destek ve yarattığı potansiyelle geldiği yer itibariyle  Mehmet Altan’ı doğrulayan sonuçlar günden güne ortaya çıkıyor..

DİB’ lığının bütçesini AKP iktidarından önce 5 bakanlığın bütçesine eşit iken,şimdi   11 Bakanlığın bütçesine eşit oldu.. DİB’ lığı mevcut olan 130 bin kadrolu elemanının  üstüne yetmiyor diye, her yıl maliyeden  10 bin kişilik kadro istiyor,AKP iktidarında ortalama yılda 873 cami yapılmış,iki günde bir cami yapılıyor bu ülkede..Erdoğan,DİB’ lığının protokoldeki yerini 51’ci sıradan 10’cu sıraya çekmesi ve devletin önemli kurumlarına, imam hatip çıkışlı ve milli görüş geleneğinden gelenlerden oluşan kadrolaşmaya gitmesi tesadüf bir şey olmasa gerek!..Dindar nesil yetiştireceğim,tek din dayatması,seçmeli kuran dersi,camini dışında ibadet yeri tanımayız demesi spontane çıkışlar değil bunlar.Dikkat ederseniz Başbakanın iftar konuşmaları  olmak üzere tüm sözlerini, Kemalizm’in din versiyonu üzerinden yürütüyor yani kışlanın yerini caminin aldığı her taraftan görünüyor ve duyuluyor.

Başbakanın bu din ve mezhep üzerinden ülkeyi yönetmeye kalkışmasına,özel hayata karışmasına karşı çıkan tüm gazeteciler,yazarlar işinden olurken;Erdoğan kendine biat eden tetikçi ve  mesleğine ihanet eden besleme bir gazetecilik türetti..

Gezi direnişinden sonra tam 72 gazeteci işinden olmuş,kimisi kovulmuş,kimisi izine çıkartılmış ve geri dönüşü olmamış, kimisi de istifaya zorlanmış.

Askeri darbelerde bile işsiz kalmamış, kovulmamış,düşüncesi sansürlenmemiş  gazeteciler var bunlardan biri Hasan Cemal,kırk yıl sona işsiz kalıyor.

Şuan Türkiye de hapishanelerdeki tutuklu gazeteci sayısı Çin ve İran da tutuklu gazetecilerin toplamından daha fazla gözüküyor bunu Başbakan kendisi de yalanlamıyor ama tutuklu olanların gazeteci olmadığını iddia ediyor, ortada bir yargı kararı olmamasına rağmen.

Başbakan ve onun dalkavuk medyası her şeyi toz pembe gösteriyor ama bir de sizin denetleyemediğiniz bir medya var Allahın belası başbakanın tabiriyle ” sosyal medya” yani; bunu sansürleyemezsiniz. Türkiye de şuan 21 milyon insan aktif olarak  sosyal medya da hesabı var ve her biri önlemek istediğiniz haberi yeryüzüyle paylaşıyor haberiniz olsun!.

Nasıl darbecilerin harp okulundaki konuşmaları tüm televizyon kanalları yayın akışını kesip, canlı yayına geçtiği dönem kapandıysa; Erdoğan’ın da açılışlarda ve iftar sofralarında yaptığı konuşmaları  da bir gün sonu gelecek, bundan adım gibi eminim ama askeri darbeyle değil,küreselleşmenin rüzgarıyla savrulacak.

Bu çağın demokrasisi bireyi özgürleştiren, kimlikleri ortaya çıkartan,temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir demokrasiyi kapsıyor; bunu kabullenmeyenlerin siyasi ömrü uzun değil,hele bu Türkiye de hiç uzun olmaz.

Özel hayata müdahale edecek,din ve mezhep üzerinden otoriterleşmeye gideceksiniz,yeryüzü buna müsaade etmez, insan hakları hiçbir ülkenin içişleri meselesi değil,bunu ne zaman içselleştirecek Başbakan..?Ama Erdoğan, hala özgürlükleri çoğulculuk değil de çoğunluk üzerinden okumaya devam ediyor..Sandık diktatörlüğü tehlikelidir, tarihe göz atmakta yarar var bugünü daha iyi görmek için.

Mevsim yaz aylardan da Temmuz ama dışarısı kar boran?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar