Mehmet TIRAŞ
Başbakan Erdoğan masumane çevre duyarlılığı gösteren sayıları yüzü geçmeyen insanların kurdukları çadırları, kendi talimatıyla yaktırıp yıkarken polis benzeri az rastlanan ,bir orantısız güç kullanarak eylemcilere şiddet uygulamıştı hatırlanacağı üzere.
Başbakan polisin bu şiddetini desteklemiş hatta “polisimle guru duyuyorum destan yazdı” demişti.
Polisin bu şiddeti içeride ve dış dünyada çok büyük tepkiyle karşılanmıştı.
Erdoğan Gezi olaylarını itibarsızlaştırmak için,bu eylemi faiz lobisinin, Yahudi komplosunun dış mihraklarının içerdeki ayağı demiş ve iktidarına karşı bir darbe provası olarak yorumlamıştı..
Katılanları üç beş çapulcu diye de aşağılamış..
Biz evlerinde yüzde elliyi zor tutuyoruz diyerek muhaliflerine göz dağı vermişti.
Gezi olayları 79 ile yayılıp tam üç ay sürerken her akşam sat yediden gece yarılarına kadar, eylemler kitlesel olarak başta İstanbul,İzmir ve Ankara başta olmak üzere sürmüş,bir araştırmaya göre 3.5 milyon başka bir araştırmalara göre de 5 milyon insan bu eylemlere aktif katılmış.
Gelelim Başbakanın için daha altı ay önce efsane olan,destan yazan bu polis, bir yolsuzluk operasyonuyla nasıl bir günde devlet içinde yuvalanmış çete oldu?
Başbakan özellikle İstanbul emniyet teşkilatından bahsederken polisimle gurur duyuyorum deyip, toz kondurmuyor bütün eleştirilere göğüs gerip başta İstanbul polisi olmak üzere tüm emniyet mensuplarına sahipleniyor,hedef göstererek ateş edip gezi de direnişçileri öldürenleri savunuyordu.
Polisin orantısız şiddeti gündeme gelince,ne yapacak polis dünyanın her yerinde böyledir, deyip desteğini sürdürüyordu.
Erdoğan’ın gurur duyduğu İstanbul emniyetine bağlı polis teşkilatı 17 Aralık 2013 tarihinde savcılığın emriyle üç hükümet üyesinin oğlu olmak üzere, bir banka genel müdürü ve üst düzey bürokratlar ve işadamlarından oluşan insanlara operasyon yaparak gözaltına alması,gündeme alev topu gibi düşerken Başbakanın da kimyasını bozdu..
Erdoğan o kadar şaşırmış olacak ki rüyasında görse inanamayacak bir durumla karşı karşıya kalınca,ilk yorumu bu operasyon “devlet içinde yuvalanmış bir çete var ve hükümetimize karşı bir darbe operasyonu” dedi..
Kısacası yargıyı ve yere göğe sığdıramadığı ne kadar övücü söz varsa hepsini uyarladığı başta İstanbul emniyet müdür ve ekibini ve ülke genelinde tüm emniyet üzerinde bir değişiklik operasyonuna gitti hem de yirmi dört saat içinde..
Başbakan bu emniyet içindeki değişikliği 14 ay dinleme yapıyor polis, ne amirini ne de baklanlığı ve hükümeti bilgilendiriyor,diye değişikliğe gerekçe olarak savundu.
Hukukçular Başbakanın tersine teknik analiz yaparak savcılar araştırmalarını kimseye haber vermezler ve talimat verdikleri polislere de vermemesini söylerler,bu bir anayasa gereğidir demelerine rağmen başbakan,bunu kabullenmiyor..
Nasıl kabullensin ki Erdoğan’ın demokrasi kültüründe, demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesi yok,o sadece sandıktan çıkan çoğunluğu elde eden ve hükümet kuran her şeye muktedir mantığına sahip..
Erdoğan demiyor mu,demokrasinin kuvvetler ayrılığı önümüzde engel diye..
Demokrasinin kuvvetler ayrılığının iki ayağı zaten Başbakanın etkisi altında birisi yasama çoğunluğuna sahip,yürütme de kendisinde olunca geriye bir yargı kalıyor.
Yargı başbakanın hoşuna gitmeyen bir karar verirse hemen Erdoğan çok manidar der..
Hoşuna gidecek bir karar verirse yargı,ortada yargı kararı var bunu tartışamayız Türkiye bir hukuk devletidir,yargı kararlarını ancak uygularız,diye hukuk dersi verir.
Başbakan, içeride ve yeryüzündeki olayları değerlendirmede tuhaf bir yorum algısı oluştu gezi olaylarından ve Mısırdaki askeri darbeden sonra.
Kendine muhalif olan her kesimi darbeci ve dış güçlerin uzantısı,uşağı gibi sıfatına yakışmayan,seçimle iş başında olan bir devlet adamının diliyle örtüşmeyen bir yaftalama yapıyor.
Basın üzerindeki askeri dönemleri dahi aratan baskısı,uyguladığı piyasa ekonomisiyle örtüşmeyen kendine muhalif olan cemaati dershaneler üzerinden etkisiz hale getirmek için ,dershaneleri kapatamaya kalkması ve yasa tanımaz hareketi kabullenir bir durum değil.
Son yolsuzluk operasyon konusundaki değerlendirmeyi, cemaate yüklemesi, emniyet ve devlet bürokrasisinin devlet içine yuvalanmış yani kadrolaşmış güçlerde araması mazeret kabul edilmeyecek bir durum çünkü tam 12 yıldır kendisi iktidarda.
Bu yolsuzluk operasyonunu, yolsuzluğa yönelik değil de tamamen kendine karşı bir darbe olarak okuması gerçekten akla mantığa sığmadığı gibi kendini de gülünç bir duruma düşürüyor.
Yüzde ellinin oyunu alan milli iradeyim diye övünen,kendi yargısını ve polisini çete olarak suçlayan başka bir seçimle gelmiş tarihte başbakan var mıdır acaba?
AB’liği standartlarında demokratik bir anayasayı hayata gerdiremediğimiz sürece ,AKP’de gitse başka bir iktidar da gelse ,o üç meşhur “Y’ yok edemeyiz..Yoksulluk,yolsuzluk ve yasaklar kök salarak bütün toplum kesimlerinin içine girer ve birer kader olarak algılanır.
Bağımsız,tarafsız bir yargıyla ve editoryal bağımsızlığı olan özgür bir basınla üç “Y” yok edebilirsiniz.
Bağımsız yargı denetler,medya da saydamlığını sağlar.
Siz medya deyince aklınıza size tetikçilik yapması için bin lira maaş alana birden 50 bin lira para verirseniz, bu gazetecilik değil çetecilik yaptırmış olursunuz ve size dostane bir eleştiriyi bile yazmaya cesaret edemez.
Demokratik toplumlarda iktidarlar gücünü halktan alırken, devleti evrensel hukukun ipiyle bağlar,özgür medyayla da bilgilendirerek saydamlaştırır.
Seçimle iktidara gelip de tarihte çok faşist diktatörlüğe kaymış liderler vardır,seçimle iktidar gelmek her şeyi nobran bir anlayışla her şeyi yaparım lüksünü küreselleşen dünyada uygulayamazsınız..
Bağımsız bir yargı ve özgür bir medya bir gün en güçlü olanında,güçsüz duruma düştüğünde kapısını çalacağı bir yerdir.
Hepimiz yargıya güveneceğiz,yargı bağımsızlığını ve medya özgürlüğünü savunacağız.
Hukuka yabancılaştıkça iktidarlar muhalif olanlara saldırırlar, Erdoğan’da son beş yıldır bunu görüyoruz,sadece biz görmüyor demokratik dünyada bu konuda Başbakanın dini otoriterleşmeye kaydığını iddia ediyor hem de çok ciddi anlamda,dış basında yazılan çizilenleri okuyoruz.
Osmanlı’da14 padişahın kellesinin gittiğini, Cumhuriyet tarihinde de başbakanın ve bakanların asıldığını,askeri darbelerin olduğunu akıldan çıkartmayacaksınız!.
Darbeci generallerin çıkarttığı anayasayla ülkeyi yönetmeye devam ederseniz, her an her şeyin olacağını da kabullenmek zorundasınız.
Burası Türkiye, adamı hain diye asarlar şehit diye anarlar.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025