Mehmet TIRAŞ
Soruya, yazarak da gazetem.net’e katkıda bulunan Mehmet Tıraş’ın cevabı şu:
“Yıl 1978 daha yirmi iki yaşını bile doldurmadan taşradan kente gelmiş, sağ-sol çatışmasının ne olduğunu bilmeden, hiçbir şeyden habersiz ve kanlı terörün içinde kendinizi buldunuz mu hiç?
Tanımadığın birinin işareti ile sağcı veya solcu diye insanları öldürenleri gördün mü, öldürüleceğim korkusuyla vahşi hayvanların saldırısına uğrayacak, ot yiyen ve uysal evcilleşmiş bir hayvan gibi sokaklarda tedirgin dolaştın mı hiç?
Yolculuk etmek için bindiğin otobüsün tarandığı, bir arkadaşınla buluşup bir bardak çay içmek için gittiğin kahvenin, neye hizmet ettiğini bilmeyen insanlar tarafından kurşunlandığını yaşadın mı hiç?
Evinden işine seni yolcu eden ve yeni evli on yedi yaşında kucağında altı aylık çocuğu olan eşin, inşallah akşama sağ selamet gelirsin diye uğurladı mı hiç?
Akşama fabrikadan evine döndüğünde kapıda seni karşılayıp bugüne de şükür, sana kavuştum diyerek ana kapıda titreyerek size sarıldı mı eşiniz hiç?
Sabah evden çıkarken evinizin ana kapısına, komünistlere ölüm yazan “ölüm bildirisi”(komünizmin ne olduğunu bilmediğiniz halde) bırakıldığını okudunuz mu hiç?
Ölüm bildirinizi okuyup,fabrika servisine binip nasıl bir duygu içinde iş başı yaptınız mı hiç?
Ölüm bildirinizi kimle paylaşmalıyım diye düşündünüz mü hiç?
Tanımadığınız bir insanın size dikkatlice bakmasından sonra, silahı size doğrulttuğunda ölümle burun buruna geldiniz mi hiç?
Fabrikaya vardığınızda samimi olduğunuz arkadaşınızın, işe gelmek için durakta bekler iken, gündüz gözüne kurşunlandığını ve yaralandığı haberini aldınız mı hiç?
Yaralayanların elini kollunu sallayarak uzaklaştığını ve yakalanamadığına tanık oldunuz mu hiç?
Yaralanan arkadaşınızın hastanede uykusunda kabusla uyandığını, sandalyenin üstünde uykusuz kalarak sabahlayıp refakatçilik yaptınız mı hiç?
Vurulma sırasının size geldiğini, belki de arkadaşınız kadar şanslı olamayacağınızı düşündünüz mü hiç?
Korkunuzu yenmeden,onun üstüne gitmeden başka bir seçeneğinizin olmadığını bilinciyle ölümün üstüne gittiniz mi hiç?
Grev çadırında nöbet tutan işçilere greve çıktı diye,grev çadırının kurşunlandığını yaşadınız mı hiç?
Sağ -sol diye ayrılmış ve kurtarılmış bölgeler olarak bilinen ölümün kol gezdiği kentlere yolculuk etinizi mi hiç?
Gittiğiniz ilde hâkimiyet kurmuş sağ veya sol örgütler tarafından zorla sizden para topladılar mı hiç?
Terörün sokağa hakim olduğu,siyasetin devre dışı kaldığı,kolluk kuvvetlerinin seyirci olduğu bir süreci yaşadınız mı hiç?
Sabah sağcıların,akşam solcuların kullandığı aynı silahla bir sağdan bir soldan insanların öldüğünü,balistik raporunun gazetelerde manşet haber olduğunu okudunuz mu hiç?
Askeri ceza evlerinden sağcı teröristlerin elini kolunu sallayarak firar ettiğini, devletin radyosundan ve televizyonundan dinlediniz mi hiç?
Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirttiremezsiniz diyen, bir başbakanın yönettiği ülkede yaşadınız mı hiç?
Ortalama günde yirmi beş ile otuz insanın terörden öldüğü, fakat hiç birinin faillerinin bulunmaması ve yakalanmamasının nasıl bir duygu içerisinde toplumsal bir travma geçirdiğini yaşadınız mı hiç?
Ülke yönetimine siyasetçinin değil de üçte ikisine sıkıyönetimin hâkim olmasına rağmen,terörü durduramamasının bir şüphe uyandırdığını bilmenize rağmen,hiç bir şey yapamamanın nasıl bir duygu olduğunu anlar mısınız hiç?
Terörün günden güne artması ve önlenememesinin askerlerin yönetime darbeyle el koymasının bir yöntem olduğunu bildiğiniz halde, aklınızın yetip gücünüzün yetmediği süreci yaşadınız mı hiç?
Terör dursun da, ülke nasıl yönetilirse yönetilsin diyen, toplumsal bir talebin ortak bir ses olarak yankı yaptığını işittiniz mi hiç?
Toplumsal talebin terör korkusu ile askeri darbenin önün açtığını ve TSK ülke yönetimine el koymasının an meselesi olduğunu, beklemeye başladınız mı hiç?
Beklenen an geldi ve 1980 yılının 12 Eylül Cuma günü saat sıfır üçte TSK yönetimine el koyduğunu, sabah işe gitmek için evden çıkıp bakkaldan gazete alırken ve askeri darbenin olduğunu sokağa çıkma yasağını ilan edildiğini ve ikinci emre kadar kimsenin dışarıya çıkmamasının sık sık açıklandığını, tankların sokaklarda devreye gezdiğini, ne yapacağınızı bilmeden aval aval seyrettiniz mi hiç?
Askeri darbenin bir karşı direnişle karşılanmadığı gibi,sokakta devreye gezen tankların vatandaşlar tarafından alkışlarla desteklendiğine canlı tanık oldunuz mu hiç?
12 Eylül’e kadar günde 25–30 insanın terörden öldüğü ve toplam insan sayısının beş bin kişiyi bulduğu, terörden ölen insan sayısının ulusal kurtuluş savaşında ölen insan sayısına eşit olduğu, askeri darbeyle terörün bıçakla kesilir gibi birden durmasını anlamakta mantığınızın almadığını sorguladınız mı hiç?
Eve hapsolup darbecilerin bildirisiyle üç gün dünyayla irtibatınızın kesildiği ve hayatınıza darbecilerin yön verdiğini yaşadınız mı hiç?
Darbe ile birden terör haberlerinin yerini darbeye kadar yasal olup,darbe ile yasadışı ilan edilen örgütlerin haberlerini izlemeye başladınız mı hiç?
Demokrasilerde en kötü yönetimin, en iyi darbeden daha iyi olduğunu darbeyle öğrendiniz mi hiç?
Darbeye kadar kütüphanenizdeki kitapların yasal olup, darbeyle yasadışı bir yayın haline geldiğini,televizyon ekranlarında gösterilerek ana haber Gültenlerinde seyrettiniz mi hiç?
Darbe ile kitabın bir suç aleti olarak silahla yan yana, televizyon ekranlarında sık sık gösterildiğinin nasıl bir duygu olduğunu bilir misiniz hiç?
Darbe ile öldürüleceğim korkusunun yerini, tutuklanacağım korkusunun yer değiştirdiğinin nasıl bir duygu olduğunu yaşadınız mı hiç?
Ne zaman beni gözaltına alacaklar diye beklediğiniz oldu mu hiç?
Başka bir fabrikada çalışan arkadaşınızı ziyarete gittiğinizde, haydi sen çık birazdan polisler beni almaya gelebilirler, mesai arkadaşımı götürdüler diye, sizi korku içinde titreyerek sınıf mücadelesi verdiğiniz arkadaşınız evinden sizi yolcu etti mi hiç?
Sağ-sol terörünün yerini tutuklanmanın ve işkencenin aldığı, yargısız infazların sürdüğü, gözaltı kayıplarının gazetelere haber olduğunu ilk defa okudunuz mu hiç?
Batı basınında, televizyon kanallarında Türkiye’de darbeciler ağzında süt kokan çocukları asıyor,demokratik dünya kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdığını yabancı ajanslardan öğrendiniz mi hiç?
Batı basınında çıkan bu haberlere öfkelenen darbe başı Kenan Evren asma yalımda besleyelim mi, diye karşılık verdiğini hatırlar mısınız hiç?
Ortak mücadele verdiğiniz fabrika arkadaşınızın polisler tarafından alınıp götürüldüğünü ve elinizden bir şey gelmemesinin, nasıl bir acı verdiğini sıranın size geldiğini yaşadınız mı hiç?
Tutuklanan arkadaşlarınızın bir düşünce suçlusu olarak üç yıl hüküm giydiğini ve ileriki yıllarda da, kamusal haklardan mahrum edildiğine tanık oldunuz mu hiç?
Aidat ödediğiniz, ekonomik ve demokratik haklarınızı sözde koruyan üst örgütünüz, işçi konfederasyonun(TÜRK-İŞ) darbeyi desteklediğini bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklamasını gözlerinize ve kulaklarınıza inanamayarak izlediniz mi,daha da ileri giderek konfederasyonun genel sekreterini darbe hükümetine sosyal güvenlik bakanı olarak vermesini, dünyanın hangi demokratik ülkesinde böyle bir şeyin olamayacağının isyanını içinizde yaşadınız mı hiç?
İşyerinizde işçiler arasında bir tartışmada, darbeci generallerin darbe yaparak vatana ihanet etmişler dediğinizde, işyeri işçi baş temsilcisi ve kendisi de Kürt olan bir sendikacı tarafından sıkıyönetim komutanlığına seni şikayet ederim komünist diye tehdit edildiniz mi, telefona sarılıp aramaya başladığında başka bir Kürt hemşerisinin vaaz geçirdiğini birebir yaşadınız mı hiç?
Darbecilerin yargılanmadığı ve cezalandırılmadığı yerde,darbelerin meşruluk kazandığını,darbelere değil de,darbeye karşı olan hukuk toplumu olamadığımızı,garnizon kültürünün demokrasi kültürünün yerini aldığı bir süreçten geldiğinizi yaşayarak öğrendiniz mi hiç?
Darbenin anayasal bir suç olduğunu,darbe yapanların demokratik ülkelerde ömür boyu hapse mahkum olduğunu,bizde ise başköşe konuğu olarak ağırlandığını anlatamamanın ıstırabını çektiniz mi hiç?
12 Eylül öncesi terörü ve sonrası süreci,bu satırların yazarı birebir sıcak yaşamış birisi olarak,hiç bir katkı maddesi olmadan organik olan bu darbe günlüğünü, demokrasiden yana,darbelere karşı olan sizlerle paylaşmanın bir görev olduğunun ve milyonlarca insanın oyu ile iktidara gelen partilerin ülkenin sorununu çözemediği yerde,darbe ile beş generalin neyi çözdüğünü, gelinen sonuç size bir şey öğretti mi hiç?
Okudunuz bu “darbe günlüğü” insana o, “günler gitsin de bir daha gelmesin” dediğimiz bir sözü hatırlatıyor mu size hiç?
Bana hatırlatıyor hem de daha dün gibi unutur muyum, insanın okulu kendi yaşamıdır. Darbeler bir deprem gibidir kuşaktan kuşağa aktarılan izleri vardır, bu günlükte o izlerden biridir.”
Mehmet Tıraş
18 Eylül 2007, Salı
Not:bundan dokuz yıl önce Gazetem.nette yazdığım bir yazımı paylaştım.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
1.09.2025