Mehmet Y. Yılmaz
Bir süredir memleketimizin idarecilerinin “Kürt politikasına” bakıyorum da “acaba bunlar Türkiye’de, Türk – Kürt ayrımını derinleştirmek için özel olarak mı görevlendirildiler” diye düşünmeden edemiyorum.
Komplo teorilerine inansam neler neler uydurabilirdim.
Son genel seçimde 5 milyon 866 bin 309 oy alan bir parti var, HDP.
Bu parti son yerel seçimde de 3 Büyükşehir, 5 il, 50 ilçe,12 belde belediye başkanlığını kazandı.
Kazandığı bazı seçim çevrelerinde aldığı oylar, seçime katılan diğer bütün partilerin oylarından fazlaydı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu partinin adayı, şu anda uydurma suçlarla hapiste tutulmakta olan Selahattin Demirtaş, 4 milyon 205 bin 243 kişinin oyunu aldı.
Bu parti, Anayasa’ya göre “siyasi hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından biri” sayılıyor.
Meşruiyetini de seçmen olma hakkı kazanmış, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının verdiği oylarla girdiği her seçimde kanıtlamış bir parti.
Ve ancak bu parti, iktidara göre yasa dışı bir örgütün elinde oyuncak olmuş.
Olamaz mı? Olabilir elbette.
Ama buna karar vermek TBMM’nin, siyasi parti yöneticilerinin ya da iktidarın işi değil.
Anayasa’ya göre buna karar verecek olan yargı organlarımız var.
Suç varsa, onu tespit edip, cezasını verecek olan kurum bu.
Bu parti ile ilgili olarak herhangi bir işlem yapıldığını, kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın dava açtığını, delil topladığını filan duydunuz mu?
Duymadınız, çünkü böyle bir şey yok.
Meşru bir siyasi parti var ve ancak iktidar bu partinin meşru olmadığına kendisi karar vermiş, aklına esen cezayı uyguluyor.
Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor ve yerlerine devlet memurları tayin ediliyor. 3’ü büyükşehir olmak üzere 15 belediyede yapıldı bu iş.
Kayyım adı verilen bu memurların, o makamlarda bulunması meşru değil.
Seçimle gelinen makamlardaki kişileri, idari kararlarla görevden alıyor ve yerlerine memurları tayin ediyorsanız, yaptığınız işin Kenan Evren’in yaptığından bir farkı olmaz.
O da seçimle gelmiş başbakanı, milletvekillerini ve belediye başkanlarını görevden aldı, yerlerine kendi memurlarını tayin etti.
Onun elinde silah vardı, şimdiki iktidarın elinde hukuk tanımamak var. Sonucu aynı ama: Halkın oyuna karşı yapılmış darbe!
Seçimle gelinen makamlardaki kişiler, suç işlerler ve mahkeme bunu tespit ederse görevden alınırlar, bu açık.
Ancak yerlerine yenisini, seçimle gelmiş meclisler, seçimle gelmiş üyeleri arasından seçerler ki meşruiyet tartışması olmasın.
İktidar bunu istemiyor çünkü biliyor ki aynı partiden bir başkası belediye başkanı olacak.
Demek ki iktidarın istemediği şey esasen bu partiye oy verilmesi.
Hani bu ülkede oy hakkı kutsaldı? Hani sandıktan çıkan, sandıkla giderdi? Hani halk iradesine vesayet kabul edilemezdi?
Siz halkın vasisi misiniz ki seçtiğini beğenmeyip, onun yerine kendi beğendiğiniz birisini tayin edebiliyorsunuz?
***
Ayrımcılık sistematik hale geldi
Türkiye’de Kürtlere ayrımcılık yapıldığına ilişkin eleştiriler bugüne kadar hep şöyle geri çevrildi: Bu memlekette Kürtler Cumhurbaşkanı da oldu, bakan da oldu, hâlâ da olabilirler.
Evet, hâlâ olabilirler gibi görünüyor ama bir tek şartla: HDP’li olmayacaklar!
Ve utanç verici bir durum da var ki bu ayrımcılık artık sistematik hale geldi.
Yerlerine kayyım atanan ve sonra tutuklanan belediye başkanlarından Selçuk Mızraklı, Keziban Yılmaz ve Rojda Nazlıer, Diyarbakır’dan, Kayseri cezaevine hücrelere ayrılmış ring aracı ile gönderildi.
Hiç mola da verilmeyen ve 10 saat süren bu yolculuk boyunca üçünün de elleri kelepçeli tutuldu.
Her şeyi bir yana bırakın, bunu yapana, bir insana bunu reva görene “insan” diyemiyorum, isterseniz kusuruma da bakabilirsiniz.
Bunun adı kanunlarımızda “işkence ve kötü muameledir”, yapanın da, emredenin de, emre itaat edenin de insan içine çıkamaz hale getirilmesini gerektiren bir suçtur.
3 yıldır tutuklu olarak cezaevinde bulunan eski milletvekili Abdullah Zeydan (evet, doğru tahmin ettiniz, HDP’li) hakkında gündüz mahkemenin verdiği tahliye kararı, akşam saatlerinde geri alındı.
3 yıldır yargılayıp, mahkum edemediniz şimdi tutukla – bırak – tutukla oyununa mı çevirdiniz işi?
3 yıldır cezaevinde bulunan bir kişi için, bu yaptığınız işkence değilse, nedir?
Selahattin Demirtaş’ın hâlâ cezaevinde olmasının tek nedeninin de muktediri kızdırmak olduğunu biliyoruz. Aldığı 4 milyon 205 bin oyun intikamını almaya çalışıyorsunuz.
Halkın bir bölümünün meşru temsilcilerine karşı bu yaptıklarınız, ayrımcılığın artık sistematik hale geldiğini de gösteriyor.
Bu iktidar adına hiç de övünülecek bir tablo değil.
***
Bir tek kelime – i tevhid bilmiyor galiba!
Papa Françesko’nun, papa seçildikten sonraki yaşamının ve düşüncelerinin aktarıldığı film, bir süredir Netflix’te yayınlanıyor.
Belgesel film izleyicilerinin seveceğini söyleyebilirim. Ertuğrul Özkök de dün Hürriyet’te, Papa’nın görüşlerinden bir bölümünü bu filmden derledi ve yayımladı.
Filmi izlerken Mehmet Akif Ersoy’un, Japonlar hakkında yazdığı dizeleri hatırlamıştım:
“Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd.”
Belli ki Papa’da da Müslüman olmak için tek eksik kelime – i tevhid kalmış.
Darısı, Müslümanım diye dolaşıp, bu milleti kandıranların başına diyeceğim, ama işe yaramayacağını da biliyorum.
Çünkü bizimkilerin derdi, sonradan sahip oldukları serveti ve gücü korumaktan ibaret artık!
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025