Mehmet Y. Yılmaz
Başlıktaki bu söz 1992 yılında Bill Clinton’a seçim kazandıran slogandı.
Clinton’un kampanya yöneticilerinden James Carville’in bulduğu bu slogan, büyük bir afiş halinde Clinton’un kampanya bürosunun üzerine asılmıştı.
"Ekonomi, aptal!"
Koronavirüs ile mücadele için ilan edilen yasakların hızla gevşetilmesinin nedenini merak eden bir arkadaşıma bunu söyledim, kalbi kırılmasın diye sondaki "stupid" kısmı hariç tabii!
Erdoğan yönetimi, Koronavirüs ile mücadelede "hibrit" bir yol seçti.
Evinde kalıp, sokağa çıkmadan yaşamlarını ya da işlerini sürdürebilecek tuzu kurular için karantina, işini kaybetmemek için her gün çalışmaya gitmek zorunda olanlar için sürü bağışıklığı!
Zaten salgından sonra ilk attığı nutukta da üretimin durmasını göze alamayacağımızı, ihracatı ihmal edemeyeceğimizi, fabrikaların işlemek zorunda olduğunu söylemişti, hatırlarsınız.
Böylece Türkiye’de yaşayan insanların bir bölümü evine kapandı, virüsten korunmaya gayret etti.
İşçiler, memurlar, esnaf ekonominin çarkları tamamen durmasın diye bile isteye virüs ile baş başa bırakıldı.
Ve dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birine sahip olan ülkeler içinde sadece Türkiye, vatandaşlarına, vatandaşın parasıyla hava attı.
Banka kredileri, vergi ötelemeleri, işsizlik fonu kaynakları paketlenip, sanki devlet vatandaşlarına bir lütuf yapıyormuş gibi sunuldu.
Salgının hızı yavaşladı ve hükümetin ilk işi alışveriş merkezlerini falan apar topar açmak oldu.
Cumhurbaşkanı, alışveriş merkezlerinin açılacağını söylerken, Sağlık Bakanı, "Zaten biz kapatma kararı almamıştık, kendileri kapatmıştı" diyerek sorumluluğu da bir kez daha vatandaşların üzerine attı.
Erdoğan yönetiminin yapmak istediği şey çok açık:
Salgının tamamen geçmesini ve etkisini kaybetmesini beklemenin ekonomik maliyetini bu yönetimin bütçesinin taşıyabilmesi mümkün değil.
Ekonomi bir an önce açılmalı ki işsizlik ödemeleri dursun. Vergi ötelemeleri bitsin.
Bu süreç içinde alışveriş merkezlerine özel vurgu yapmalarının nedeni de yine ceple ilgili: Mevcut AVM’lerin sahiplerinin çoğu AKP müteahhidi!
Böylece bir AVM açılışı, birçok kuşu yere indirmeyi hedefliyor.
Kapalı kalan işyerlerinde çalışanlara ödenecek işsizlik ödenekleri hazinede kalacak, AVM ortakları kiralarını almaya yeniden başlayacak.
Bu arada AVM kiracısı durumunda olan perakende şirketleri de kendi başlarının çaresine bakacaklar tabii.
Bütün bu gelişmenin bir tek sonucu olacak: Eğer virüs bir mutasyon geçirip kendi kendini imha eder hale gelmez ise, Türkiye ikinci dalgayı sürü bağışıklığı yöntemiyle karşılayacak!
Sürü bağışıklığı kazanılana kadar hastanelerimizin fiziksel durumu, bu dalgayı karşılamaya yeterli görünüyor. En azından birinci düzeyde böyle bir sıkıntı yaşamadık.
İhmal ettiğimiz şey ise sağlık personelinin dinlenme ihtiyacı!
Sürü bağışıklığı kazanılana kadar (ki nüfusun yaklaşık yüzde 60’ının virüs ile tanışması anlamına geliyor) hastalanıp sağ kalanlar bizim olacak, hayatını kaybedeceklere şimdiden Allah rahmet eylesin!
Salgın geçtikten sonra bir cuma, bütün camilerimizde hepsinin ruhuna göndermek üzere Yasin okuturuz ki huzur içinde bir kabir hayatları olsun!
Ekonomik olarak köşeye sıkışmış durumda olan Erdoğan yönetiminin, yapabileceği başka bir şey yok zaten.
İkinci dalgayı engellemek için çok kontrollü bir açılışı karşılayacak para kalmadı.
Bu nedenle ikinci dalgadaki kayıplarımızı normal zayiat kabul edip, önlerine bakacaklar.
Kim bilir, bakarsınız virüs mutasyon geçirir, çekirge sıçrar ve bu dalgadan kurtuluruz.
Dileyelim ki öyle olsun.
* * *
Özgür ama tedbirli!
Dün havuz gazetesi, salgın nedeniyle konulan bazı kuralların gevşetilmesi ile ilgili olarak Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamalarını bu başlıkla sayfalarına taşımıştı.
Okurken gerçekten hoşuma gitti, bu başlığı bulan sayfa sekreteri meslektaşımı kutlarım.
Çünkü bu başlık sadece salgın ile mücadele için değil, hayatımızın her alanındaki özgürlüklerimiz için kullanılabilecek kadar anlamlı.
Erdoğan rejiminde bu başlık, bir motto olarak aklımızda bulunmalı: Özgür ama tedbirli!
* Basın özgür tabii ama tedbiri elden bırakmayacaksın.
* İsteyen kendi istediği hayatı da yaşar, kimse karışamaz ama sen yine de tedbirini al!
* İfade özgürlüğü tabii ki var ama tedbirli olacaksın!
Geçen gün bir okuyucum, Şair Eşref’in bir dörtlüğünü hatırlattı:
"Devr – i istibdadda söz söylemek memnu idi.
Söyler isen ağlatırlardı ananı.
Şimdi devr – i hürriyetteyiz, kaide değişti.
Önce söyletirler, sonra ağlatırlar ananı."
(Son mısrada bir kelimeyi değiştirdim, tedbiri elden bırakmamak gerek!)
Buna da şükretmeliyiz belki ama Brezilya dizisi gibi bir ülkemiz var.
Kaç bölüm geçerse geçsin, hiçbir şey değişmeyen bir dizi film gibi.
Rahmetli Şair Eşref, 1846 – 1912 yılları arasında yaşamıştı.
Bugün de yaşasa benzer dörtlükler yazardı gibi geliyor bana.
* * *
Tuhaf ama gerçek
Başka kentlerde de aynı tablo var mıydı ama dün İstanbul, tatlı bir telaş içindeydi.
Rahmetli anneannemde bayramlardan önce gördüğüm telaşa benzer bir tatlı heyecan!
Alışveriş merkezlerinin, berberlerin falan pazartesi gününden itibaren faaliyete geçebileceklerini duyan herkes sokaklardaydı.
Alışveriş merkezleri açılırken geri kalmamak için cadde mağazaları da açılış hazırlığındaydı. Vitrinler düzenleniyor, sabunlu sular mağazalardan kaldırımlara taşıyordu.
Boğaz’daki trafik normal bir gündeki gibiydi.
Benim gibi birkaç "tırsık" dışında maskeli olan da yoktu!
Sıkı sıkıya uygulanan tek kural sahilde yürüyüş yasağıydı ki bu hâlâ niye yasak izahını bilen birisi olduğunu da zannetmiyorum.
Yani kapalı alışveriş merkezlerinde dolanmak serbest, rıhtımda, parklarda açık havada gezinmek yasak!
Tuhaf ama gerçek!
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025