Mehmet YILDIZ
On binlerce köşe yazarı olan bir ülkede köşe yazısı yazmak gibi bir tutkumun olmasını zaman zaman biraz tuhaf bulduğumu daha önce bir yazımda konu edinmiştim.
Bugün çok az roman okunan, topu topu 4-5 romancının eserlerinin okunduğu bir ülkede bir roman yazmak konusundaki ısrarımın tuhaflığını açığa vurmak istiyorum.
Cübbeli Ahmet Hoca kitaplarından ayda en az 50 bin TL kazanıyormuş. Bu durum okurun ne okumak istediğini ortaya koyuyor. Türkiye’de başka türlü kitap yazmak İstanbul-Fatih’te laikliği savunan kitapları satmak üzere bir kitap sergisi açmaya benzer.
“O zaman Orhan Pamuk’u yazarlar kadrosuna dahil etmek için bir yayınevinin bir milyon TL’yi gözden, daha doğrusu cepten çıkarması olayını nasıl izah ediyorsun?” diyebilirsiniz.
İzah edemiyorum. Orhan Pamuk en az iki milyon TL gelir getirecek bir eser verecek demek ki. Cübbeli’nin okurlarını çalmadan bu işi becermesi çok zor gözüküyor.
Bir romanım olmadığı halde romancıların, yayınevlerinin kaygılarını sırtlanmam anlaşılmaz bir durumdur. Dersimliler için değil, Dersimliler her zaman biraz böyledirler. Yağmurun yağması halinde eriyeceğinden korktuğu taşın derdine ağlayan kerpiç misali, içinde bulundukları durumu düşünmeden başkalarının dertlerini gönüllü olarak dert edinirler.
Bende bir roman yazma tutkusunu doğuran şeyin öncelikle edebi yeteneklerime, hayal gücüme, yaratıcılığıma olan olağanüstü inancım değildir. “Hayatımın müthiş bir roman olduğu”na da inanmıyorum. 1938 faciasını bir yönüyle romanlaştırma isteğine sahip olmasaydım ve bunu yapabilecek bir yetenekte olduğuma inanmasaydım hiç roman yazma düşüncesine sahip olmazdım.
1938 faciası hakkında çok kitap yazıldı. Barbaros Baykara, Naşit Hakkı Uluğ, Baytar Nuri, İsmail Beşikçi gibi yazarlardan tutun da Apocu/Kürt milliyetçisi yazarlara kadar herkes bir şeyler yazdı. Apocu yazarların tümü çakma şüphesiz; yazdıkları okumaya değmez. Misyon çerçevesinde yazıyorlar. Yazarların adlarını tek tek anmaya değmez.
Dersim’i gerçekten bilen Dersimli yazarlar/romancılar da vardır. Bunlar kendi başına ayrı bir kategoriyi oluştururlar. İletişim Yayınları Dersimli yazarların/romancıların kitaplarını yayınlamakta çok istekli gözüküyor.
Bendeniz olaylara biraz farklı bakıyorum. Bu yüzden başıma gelmeyen kalmadı. Her kesimin tepkisini çekiyorum. Sağcısı, solcusu, Marksisti, liberali, dincisi romanımda değişik bir kusur buluyor. Bana en yakın olan Dersimliler okusa eminim onlar da çok sayıda kusur bulurlar. Yerimde bir başkası olsa, çoktan yazıyı imha etmişti. “Bütün dünyayı bana düşman eden bir romanı ne yapacağım?” derdi haklı olarak.
Yayınevleri bildiğiniz gibi ya sağcı ya da solcu. Ortada duranlar da ya az buçuk sağcı ya da az buçuk solcu. Bana hiç kimseden hayır yok.
“Azınlıklara ait yayınevleri başvurmam lazım. En hoşgörülü olanlar onlar. En azından teorik olarak. Üstelik o kadar zulüm gördüler. Beni en iyi onlar anlar” dedim. Dün birine bir e-mail gönderdim. Az sonra “E-mali bir kontrol edeyim” dedim. Bir de baktım ki bir yıl önce de söz konusu yayınevine bir e-mail göndermişim. Bunu fark edince inanın çok utandım. Utancımdan oturdum bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Anlaşılan azınlıklardan da beklediğim ilgiyi bulamayacağım.
Beş-altı ay önce bağımsız bir editöre roman için çektiğim çilenin, gördüğüm eziyetin, ruhuma yapılan işkencenin, edebi yeteneklerimin telefonda konuşmasını dahi bilmeyen sallapati yayıncılar tarafından küçümsenmesinin hikayesini özetleyerek romanı okuyarak edebi kalitesi hakkında düşüncesini belirtmesinin mümkün olup olmadığını sordum. “Gönder, memnuniyetle,” dedi. Gönderdim. Aradan dört-beş ay geçti. Ses seda yok... “Vazgeçti herhalde” dedim ve unutmaya çalıştım. Bir süre sonra “Eylül’de kesin okuyorum” dedi. Eylül’den bir hafta sonra “Okuyabildiniz mi?” diye sordum. “Ciddi olarak rahatsızlandığım için romanı okuması için falanca arkadaşa gönderdim” dedi. Çok büyük hayal kırıklığına uğradım. “Hiç gereği yoktu, dosyayı geri alın ve bu defteri kapatalım” dedim.
Birkaç saat sonra söz konusu arkadaştan bir e-mail aldım. Beni bu kadar huzursuz eden şeyin ne olduğunu soruyordu. İkinci mektubunda ise dosyayı iki kere büyük bir zevkle okumuş olduğunu yazıyordu.
İlk kez birileri bana romanımı zevkle okuduğunu söylüyordu. Yani ben ilk kez bana bunu söyleyen şahsın kalbini kırmış oldum.
Arkadaş çevresinden romanı beğenen çok oldu şüphesiz. Ancak neden beğendiklerini sorduğumda verilen cevaplar zaman zaman beni çok üzdü. Bir arkadaşım romanın fena olmadığını, kullanılan Almanca birkaç kelimeyi çok beğendiğini söyledi.
Cübbeli Ahmet Hoca veya Orhan Pamuk ile yarışacak bir halim yok şüphesiz. Bizimkisi Ğısto’nun hadisesine benziyor. “Ğısto’nun hadisesi nedir?” diye soracak olursanız size talihsiz romandan bir alıntı yaparak bir cevap vereyim:
Rayver Soshen’in ses kayıtlarındaki karışıklıktan ötürü “Gel de işin içinden çık! Sakatlanmış kolektif hafızamıza, yasaklanmış, unutulmuş ölü dilimize, yaralı kişiliğimize, bize sopa zoruyla öğretilen edebiyat dilimize, eldeki malzemeye bakmadan Dersimlileri türü belli olmayan, edebi kalitesi çok düşük yazılar yazmakla eleştirip duruyorlar,” dedi Sayder umutsuzluk içinde. Günlerce düşündü durdu. Elindeki kılavuz kitapları karıştırdı, bilge kişilere danıştı. Ses kayıtlarını yazıya dökme sorununa pek bir çözüm bulamadı. Sonunda, “Varsın öyle desinler, bunun ne önemi var? Herkesin belinde bir hançerle gezdiği bir zamanda Ğışto da cebinde bir çakı ile geziyormuş. Sebebini sorduklarında ‘Ğışto’nun da hançeri var’ desinler demiş. Bizimki de o hesap,” dedi, oturup Rayver Soshen’in son sözlerinden “Dersim usulü” bir “seçki” yaptı.
Anlaşılan bize bunu da çok görüyorlar.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2014
26.08.2014
15.08.2014
6.08.2014
15.07.2014
22.06.2014
12.06.2014
9.06.2014
7.06.2014
20.05.2014