Mücahit BİLİCİ

Mücahit BİLİCİ
Mücahit BİLİCİ
Tüm Yazıları
Adolf Eichmann kimdir
16.07.2014
3006

 İşlediği suççok büyüktü, insanlığa karşı bir suçtu. İnsan olmaya ihanet etmişti. Sanki bütün insanları, bütün dünyayı, bütün kâinatı öldürmüştü. Bu kadar büyük bir suçu işleyenancak bir canavar olabilirdi. Nitekim herkes nefesini tutmuş, merakla o canavarı bekliyordu. Onu mahkemeye getirdiler. Ve herkes şaşırdı. Çünkü, adi bir adam çıktı. Yani sıradan biri. “Sadece hayatımı yaşadım, görevimi yaptım. Kimseye bir düşmanlığım yoktu” dedi.

Hakikaten de kimseye özel bir düşmanlığı yoktu. Sadece kendi işine bakmıştı. İşini sevkiyat olarak bellemiş, neyi niye sevk ettiğini düşünmeyecek kadar işini düşünmeden yapıyordu. İşi, zamanın ve mekânın aktığı bir meydan olan şehirlerde biriken insanları yani ömürlerin mahsulâtı olan hayatları birer nesne gibi trenlere yükleyip kıyma makinesine göndermekti. Bunu kâmilen yapmıştı. Fakat hiç başını kendi mesleğinden kaldırıp etrafa bakmamış, ötesini merak etmemişti. Görünenden görünmeyene geçişi sağlamak için çırpınan ve kendisine seslenen sembolleri önemsememişti. Yürüyüşünde sadece kendi adımlarını saymış bir robot gibi, bir Allah’ın günü başını kaldırıp bunca yıldızın gökyüzünde kime göz kırptığını merak edip sormamıştı. Sanki “kalbini ve kulaklarını mühürletmişti ve gözlerinin üzerinde bir perde vardı”. Bir insanken bir hayvan gibi yaşamıştı. Vicdanını âtıl bırakmıştı. Masum değildi, çünkü insanlığına karşı suç işlemişti. Suçun büyüklüğünü gören bütün vicdanlar(çünkü sonsuza açık bir gözdür vicdan) “onun için çok büyük bir azab”ın olması gerektiğinde hemfikir oldular. Ancak bildik yasalar böyle sonsuz bir suç için çaresiz kalıyordu.

Eichmann’ı mahkemede dikkatle izleyen hakikatbin mütefekkir, bu vaziyeti tarif eden bir rapor yazdı: Kötülüğün Sıradanlığına Dair Bir Rapor. Rapor ve gerçek, bu kadar büyük bir suçu bu kadar basit,adi bir adama yakıştıramadıkları için onu canavar görmek isteyenlerin hoşuna gitmedi. Ama hakikat buydu: bu kadar büyük bir kötülük böyle basit bir insandansadır olabilirdi. Çünkü kötülüğün sebebi akılsızlık, ahmaklık değil “düşünce-sizlik” idi.Kötülüğün sıradanlığı gafletten kaynaklanıyordu.

Sorumsuz olduğu için ahmak olanın zaten o cinayete kabiliyeti olmaz idi (en fazla hayvanolur). Düşüncesiz ise mesuldür. Bir şeyi yapabilir iken, yapması gerekirken yapmamaksuretiyle sonsuz bir cinayete yol açmıştır (canavar bir hayvan). Kâinat kadar titanik bir gemiyi, dümenini (düşünse bulacağı istikamete) kırmadığı için batıran bir kaptan yahut sorumlusu olduğu ülkenin ifa(de) mahsulâtını ve toplanmış ömürlük vergilerini düşüncesizlikle ateşe atıp yakan bir halife düşünün. İhmal ile ihanet eden o kaptandan ve o halifeden bütün geminin ve ülkenin hesabı elbet sorulur.

Adolf Eichmann kâfirdir. Eichmann’ın toplumda yaptığı şeyi, kâfir kâinatta (kozmosta) yapar. Küfür kâinat gemisini batırır. Küfür, kâinatın kırımı, kainattaki sembolikliğin kıyımıdır. Hediye ile hurdayı, insan ile bedenini, özne ile nesneyi, harf ile ismi bir tutup ayrıştırmayan bir düşüncesizlik.

Yani küfür bir emanete hıyanet eylemidir. Emanet nedir? Emanet bir postacının heybesindeki mektuplar, bir veznedarın kasasındaki maaşlardır. Küfür bunlarındağıtılmamasıdır. Emanet, bir yazının geldiği anlamdır. Küfür ise anlam’a ihanettir: Bütünvarlığın uğruna çırpınıp ürettiği anlam ve referansı, bütün varlığın okuyucusu, temsilcisi ve postacısı sıfatıyla teslim alıp sonra (yazılabilsin diye bütün hayatların uğruna yaşandığı) o mektupları, o teşekkürleri, o selamları sahibine ulaştırmamaktır. O mektupları gafletin toplama kampında toplayıp, hiçliğin zulmet odalarında yakmaktır.

Etik olanın cinayetinde ceza etikliğin sınırlarına göre verilir. Seri bir katilin bir canavar olarak tasavvur edilmesi ve öyle görülmesindeki ısrar, katilin gerçekte bir canavar olmasından değil, işlediği suçun bir insan bedenine verilebilecek herhangi bir suçtan daha büyük olmasındandır.İşlenen suçun manevi büyüklüğü karşısında verilebilecek maddi cezanın küçüklüğüancak suçlunun maddesinin manevi tahrifi (canavarlaştırma) ile telafi edilir. Halbuki suçun sonsuzluğunun kaynağı bedende değil vicdanda ve sonsuzun evi olan kalptedir. Dışı sonlu, içi sonsuz olan vicdandaki sonsuzluğu söndüren, o imkânı heder ile kâinatı telef ettiren adam sonsuz bir cezayı hakeder. (“Bu küçücük insan,” “kısacık bir ömürde nasıl ebedi bir azaba müstahak olur?” “Küfür, şu mektubât-ı Samedâniye derecesinde ve kıymetinde olan kâinatı mânâsız, gayesiz bir derekeye düşürdüğü için, bütün kâinata karşı bir tahkir olduğundan, nihayetsiz bir cinayettir. Nihayetsiz cinayet ise nihayetsiz azabı icap eder.”)

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “kâinata karşı bir tahkir,” insanlığa karşı bir suç olan küfrün cinayeti, bir şeyi yapmakta değil, yapılması gerekeni yapmamaktadır. Küfürde anlamlı çizgiler, anlamsız çiziklere dönüşür. Bir kat-ı intisap olan küfürde nispetler kurulmaz, referans bağları koparılır. Küfür, mektuplara boş kâğıt muamelesi yapar, hediye ile hurda arasında ayrım yapamaz. Yüzeyselliğinin sebebi gayrıharfiliği, okumaz-yazmazlığıdır.

Arendt“sadece hayrın derinliği vardır, sadece hayır köklüdür; şer ve kötülük ise yüzeyseldir, sadece aşırılık gösterebilir” derken ne kadar da haklıdır. Küfrün sıradanlığı,kâinattaki sembolik derinliği, bir yüzeysellik çölünde “örterek” kurutup telef etmesindedir.

[email protected]

Twitter: @mucahitbilici

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar