Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
En temel beka sorunumuz: Yargı
17.08.2025
33
Peş peşe patlayan skandallarla, yargı tel tel dökülüyor. Büyüyen adalet sorunumuz, bir yargı sorunu olmaktan çıktı esaslı bir devlet sorununa dönüştü.

Bu yargı düzeni ile, millet olarak sahip olduğunuz hiçbir değeri, hiçbir yüksek çıkarı muhafaza altında tutamazsınız. Ne millet olma iradesini, tasada-kıvançta bir olmayı, kader birliğinizi, ne bağımsızlığınızı sürdüremezsiniz. Sınırlarınızı koruyamazsınız, bugün masada olan “Terörsüz Türkiye” cinsinden beka sorunlarını çözemezsiniz. Millet olamazsınız, devlet olamazsınız. Timsahların kaynadığı uluslararası hengâmede parçanız bile kalmaz. Asgari düzeyde bir arada iş görmeyi becerebilen basit bir toplum halinde bile yaşayamazsınız.

Mülkün, yani Devletin temeli olarak Adalet:

Millet olarak bizi var eden sağlam bir devlet geleneğimiz var. Devlet geleneğimizde her şeyin gelip bağlandığı sağlam kazık ise tarih boyunca adalet olmuştur. Teoride, felsefede becerikli değiliz, ama pratik çözümlere yatkınız. Kutadgu Bilig’de yer aldığı, öncesinde ve sonrasında sözlü ve yazılı olarak bir anayasa maddesi gibi tekrarlandığı Daire-i Adalet deyişinde her şeyin başı da sonu da adalettir. Bu deyiş, hayatın, devletin ve düzenin bütün unsurlarını birbirine “adalet” kavramı ile bağlar. Şöyle başlar ve devam eder: “Dünyanın kurtuluşu adaletledir. Dünya bir bağ-bahçedir, duvarı devlettir, devletin düzeni yasa ile sağlanır, padişah bile yasayı çiğneyemez, padişahın hükmetmek için askere ihtiyacı vardır, asker toplamak için gelir gerekir, gelir reayanın verdiği vergilerle toplanır, reaya padişaha adalet ile itaat eder.” Kısaca her şey adaletle başlar adaletle biter.

Türk milletini asırlar boyu var eden, geniş coğrafyalara hükmetmesini sağlayan adalet fikri ve bu fikrin somut hali olan yasa düzenidir. Irkıl Ata’nın Oğuz boylarını bir düzen ve işbirliği içinde tutan töre ortak paydasından bu yana değişen bir şey yoktur. Töre, yani yasa her şeyin önündedir, devletin bile. Bu yüzden, en az iki bin yıllık geçmişe sahip temel kural şudur: “İl gider, töre kalır.” Yani “devleti boşverin” diyor bu söz, töreniz yaşıyorsa her şey yoluna girer. Çünkü her şeyi yoluna sokan töre, yani yasadır.

Medeniyet, yasa fikri üzerinde yükselir. Antik Yunan Medeniyeti Solon Yasaları’nın eseridir. Şu söz 2500 yıllık bir aklı yansıtır: “Vatandaşlar yasaları, şehrin duvarlarını savunur gibi korumalıdır.”

Roma, dünya üzerinde tek devlet olma iddiasını 15 asır boyunca hukuk düzeni ile sürdürebilmiştir.

İyi yasalara sahip olmanız yetmiyor, bu yasaları, yine yasaları sündürüp sağa sola çekmeden ve gerçeğe bağlı kalarak uygulayacak yargıçlara ihtiyaç var.

Devletin varlık sebebi:

Devlet iktidarının tek meşrû varlık sebebi tarafsız ve adil bir yargılama gücüne olan ihtiyaçtır. İnsanlar aralarındaki anlaşmazlıkları “kendi davalarının yargıcı olamayacakları için” tarafsız bir otoritenin önüne götürmek zorundadır. Devlet, bu anlaşmazlıkları çözecek tarafsız otorite olarak ortaya çıkar. Diğer bütün yetkileri, bu temel ana varlık sebebini yerine getirmek içindir. Demek ki devlet, adil ve tarafsız bir otorite olma hüviyetini kaybettiği an, devlet olma özelliğini de kaybeder. Devlet olarak koruması gereken hiçbir şeyi, kendi varlığını da sürdüremez.

Hukuku ve bu hukuku adil ve tarafsız bir şekilde uygulayacak yargı erkini çekip çıkardığınız zaman devletten geriye bir eşkıya çetesi, bir suç örgütü, zorla varlığını sürdüren bir çıkar şebekesi kalır.

Hukuk, vatandaştan önce devlet için gereklidir. Çünkü hukukun olmadığı yerde devlet de olmaz.

Asıl tehlike: Olmayan Yargı Bağımsızlığı:

Erdoğan dün, Özgür Özel’e cevap olarak “Yolsuzluk operasyonları neticesinde belediyeler rüşvetçi çetelerden, Türkiye safralarında, kendisi de prangalarından kurtulacak.” dedi. Yargı erkinin kilit kadrolarını atayan partili cumhurbaşkanı, sürmekte olan davalarla ilgili bu hükmü verdikten sonra, Adalet Bakanı’nın sık sık atıf yaptığı Anayasa’nın 138. Maddesinin hiçbir anlamı ve karşılığı kalmıyor. Bu madde yargıya talimat vermeyi bir kenara bırakın telkinde bulunmayı bile yasaklıyor. Belediye soruşturmalarının, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde rakiplerini ve CHP’yi tasfiye etmek için açıldığı, o kadar politikacının bu iş için içerde tutulduğu iddiasını işte bu durum ortaya çıkartıyor. “Turbun büyüğü heybede” diye başlayan ve muhalefetin üzerinden buldozer gibi geçen soruşturmaların tarafsız ve bağımsız yargı marifetiyle yürütüldüğüne kim inanır?

Yargı, siyasî rekabeti belirleyen iktidar sopası olarak kullanılıyorsa, yargı en kestirme yoldan devasa bir beka sorununa dönüşür.

Arkasını saraya dayayan kişi, hangi meslekte olursa olsun bu işi yasanın dışına çıkarak yapıyorsa ve buna göz yumuluyorsa hemen altın kural devreye girer. İktidar desteği ile İktidar adına kanunsuz işe girişen kişi, bir işi talimat doğrultusunda yapıyorsa dokuzunu da kendisi adına yapar. Çürüme başdöndürücü bir hızla devletin bütün hücrelerine yayılır.

Hemen hiç biri hakkında kamuoyunu tatmin edecek açıklamaların yapılmadığı, Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar’ın dilekçe halinde HSK’ya verdiği suç duyurularından başlayarak peş peşe patlayan ve hâlâ devam eden yargı skandallarına bakın. Burhan Kuzu’nun müdahil olduğu rüşvetle uyuşturucu baronlarının tahliyesi davalarından, hiçbir şekilde soruşturulmayan FETÖ Borsası iddialarına varıncaya kadar yargı sistematik bir töhmet altında bulunuyor. İBB Borsası iddiası, tek başına bağımsız bir devleti kurda kuşa yem edecek kadar bitirici, tüketici bir soruşturma konusu olarak önümüzde duruyor.

Sürmekte olan davalara, açılan soruşturmalara bakın. Kanunda yer almayan bir suçtan Fatih Altaylı yargılanıyor. Tutukluluk itirazını hâkim “delil karartma” gerekçesi ile reddederken, “hangi delil” sorusu hiç aklına bile gelmiyor.

Savcılar, zanlılar hakkında Ceza Kanunundaki sevk maddesini toplama-çıkarma işlemlerine göre kafalarına göre seçiyorlar. İBB Borsası ithamıyla gözaltına alınıp serbest bırakılan avukatın adil yargılamayı etkileme suçundan muaf tutularak sadece nüfuz ticaretinden hakim karşısına çıkartılması böyle bir durum. Delil dosyalarını Grok’a okutup sevk maddesi sorsalar, inanın sevk maddelerinin çoğu değişir, çok sayıda tutuklu serbest, tutuksuzlar ise tutuklu hale gelir.

Adalet dağıtması, temiz vicdanla karar vermesi gereken yargının tam tersine bir suç örgütüne dönüştüğü, kararların rüşvetle verildiği, masumların değil suçluların çıkarlarının gözetildiği iddiası havada asılı dururken hangi devlet asli görevlerini yerine getirebilir?

Peş peşe patlayan skandallarla, yargı tel tel dökülüyor. Büyüyen adalet sorunumuz, bir yargı sorunu olmaktan çıktı esaslı bir devlet sorununa dönüştü. İktidar geleceğini, yargının tepe tepe kullanılarak çürütülmesi üzerine inşa ettiyse, o zaman iktidar usulüne uygun şekilde değişecek demektir. Zira sorun bir adalet sorunu olarak yargıyı fersah fersah aştı, doğrudan bir devlet sorunu haline geldi. Artık devletin bekasını ve milletin çıkarlarını, yargıyı yasalara uygun şekilde hizaya sokmadan koruyamayacağımız derin bir uçurumun kenarlarında dolaşıyoruz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar